Algı yaratma sınırı
Ekonomi yönetimi iktisat politikalarını hep algı yaratma üstüne kuruyor. Merkez Bankası'nın yayınlanan yeni enflasyon raporunda da aynı strateji hakimdir.
Algı yaratmak, üretici ve tüketiciyi bir süre yönlendirebilir. Ancak bu algı yaratma her zaman başvurulan bir politika olursa veya siyaha beyaz demek kadar yanlış olursa ters teper.
Söz gelimi enflasyon raporunda, ''ekonomide dengeleme eğilimi devam ediyor'' deniliyor.
2019 ilk çeyreğinde enflasyon yüzde 20 dolayında devam ediyor. Ekonomide küçülme devam ediyor. İşsizlik arttı. Fiili işsiz sayısı 7 milyona çıktı. 6 Şubat'ta 303 olan CDS primi, 30 Nisan'da 2019'da 449 baz puana çıktı. 2018 Mart ayında 20.2 milyar lira olan bütçe açığı bu sene Mart ayında 36.2 milyar dolara çıktı. Bunun adına dengelenme değil, dengenin bozulması denilir.
Anlaşılmayan bir tekerleme de raporda yer alan ''Gelişmiş Ülkelerin Merkez Bankaları'nın normalleşme süreci devam ediyor'' tekerlemesidir. Tekerleme diyorum... Çünkü 2009 krizinden sonraki birkaç yıl içinde söylenen ve o zaman doğru olan bu söz, sonrasında bir tekerleme olarak devam etti.
Gerçekte, eğer bir istikrar sorunu varsa ve bu sorunla ilgili geçici ve zorunlu bazı politikalar uygulanıyorsa, bu süre içinde normalleşmeye geçişten söz edilebilir. Ancak finansal krizin üstünden on sene geçmiştir. Gelişmiş ülke Merkez Bankaları, mevcut ekonomik konjonktüre göre politika oluşturuyor. Bu politikaları oluşturmaları gerekir ve adı da normalleşme süreci politikaları değil, normal politikalardır.
Öteden beri Merkez Bankası enflasyon nedenlerinin başında gıda fiyatlarını öne sürüyor. Aslında gıda fiyatlarının düştüğü yıllarda oldu. Enflasyon yine yüzde 10 dolayındaydı. Kaldı ki MB gıdayı şikayet etmek yerine, gıda fiyatlarındaki spekülatif artışlarının nasıl önleneceğini önermesi gerekir.
Gıda fiyatları, siyasi iktidarların tarım ve ulaştırma sektörlerindeki politikası, devletin doğrudan veya dolaylı müdahalesi, devlet denetim ve gözetimi ve nihayet piyasa yapısı ile doğrudan ilgilidir. Eğer gıda fiyatlarında spekülatif artış varsa, devletin görevi şikâyet etmek değil, önlem almaktır.
Yine raporda; Enflasyonun 2021 yılında yüzde 5.4 'e gerileyeceği ve sonrasında yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı ifade ediliyor. Aslına bakarsak, 2006 yılından sonra, yani Merkez Bankası açık enflasyon hedeflemesine geçtikten sonra, aradan geçen 13 yılda her yıl enflasyon hedefi yüzde 5 idi ve fakat hiç bir sene de tutmadı.
Kaldı ki enflasyon yüzde 5 iken, yine de istikrar yoktur. Türkiye için yüzde 2 enflasyon makul olabilir, yüzde 5 enflasyon da enflasyondur.
Türkiye'de yapısal sorunlar içinde enflasyonu en fazla etkileyen, üretimde ithal girdi payının yüksek olmasıdır. Her şeyden önce kur politikasını değiştirip, bu bağımlılıktan ve enflasyon ithal etmekten kurtulmamız gerekiyor.
Bundan sonra hepimiz geçmiş politikaların analizini yapmak yerine enflasyondan kurtulmanın yollarını tartışmalıyız.