Akşener’in koşusu Bahçeli’nin yüzüğü
Kaç gündür, Akşener’in Saray ziyaretini, Bahçeli’nin yüzüğünü konuşuyoruz. Tahminler yürütülüyor, analizler yapılıyor. Herkes olaya nasıl bakıyorsa, öyle yorumluyor.
Sanki bu ülkenin başka sorunu yokmuş gibi ülke gündemi bir görüşme ile bir yüzüğe mahkum ediliyor. Sonra da bu iktidar bu kadar başarısızlıktan sonra hala niye bu kadar oy alıyor diye dövünüyoruz. Çünkü vatandaşın gündemi ile bazı gazeteci ve siyasetçi esnafının gündemi aynı değil. Vatandaş açlık, sefalet, yokluk ve pahalılıkla boğuşuyor. Ay sonunu nasıl getireceğini, faturalarını nasıl ödeyeceğini düşünüyor. İktidardan beslenenler dışında kimsenin yakası bir araya gelmiyor. Kiralar ateş pahası, mevsimi olmasına rağmen sebze-meyve fiyatlarının yanına yaklaşılmıyor. Felaket boyutunda bir ekonomik kriz var.
Bütün bu gerçekler dururken, Akşener’in koşusunu, Bahçeli’nin yüzüğünü konuşmak bu milletin yardım çığlıklarıyla dalga geçmektir.
Herkes herkesle görüşebilir. Bundan -taraflar açıklamadıkça-özel anlamlar çıkarmak sadece zandır.
Akşener, İYİ Parti’yi kurarken hedefinin bu ucube sisteme son vermek olduğunu söylüyordu. Bunun için ülkeyi karış karış gezdi, müthiş bir performans ortaya koydu. İYİ parti büyüdükçe Erdoğan’ın tehditleri de büyüdü. Akşener’e Rize’de yapılan saldırıyı bile kınamak yerine “bu daha iyi günlerin gelin hanım” diyerek destekledi. Akşener, hapishane ile tehdit edildi. Böyle bir muameleye muhatap olmuş birinin, davet Erdoğan’dan gelse bile -ki Ömer Çelik talebin Akşener'den geldiğini söylüyor-gitmemesi gerekirdi. Bu hem kendine yönelik tehditlere, hem de kendisini Saray’la ilişkilendirmek isteyenlere bir cevap olurdu. Kaldı ki, böyle bir görüşmenin Sayın Dervişoğlu ve İYİ Parti’yi zor durumda bırakacağını Akşener gibi tecrübeli bir siyasetçinin görmesi gerekirdi. Akşener Erdoğan’la görüştü, içi karışan, iyi parti oldu. Buna meydan verilmemeliydi. Nitekim partideki tartışmalar Rıdvan Uz'un disipline verilmesi ile sonuçlandı. Bu kritik süreçte İYİ Parti her üyesini korumalı, ihraç yerine ikna yolunu seçmelidir. Dervişoğlu ile pekiştirilen- milli duruş- büyümeli, akamete uğramamalıdır.
Ben her şeye rağmen Sayın Akşener’in, Erdoğan’ın siyasi ihtiraslarına ram olacağını sanmıyorum, olursa eline bir silgi alıp bütün itibarını kendi eliyle silmiş olur.
Bahçeli’nin yüzüğüne gösterilen ilgi ise tam bir gülünçlük, absürtlük örneğidir. Daha önce de Bahçeli’nin kimi şifreli gibi gözüken aslında hiçbir anlam ifade etmeyen mesajları olmuştu. Mesela, bir seçim öncesi ikiyi beşle çarpıp, otuz dörtle toplayıp, on üçü çıkarıp, sonra yediye bölüp, tekrar üçle çarptığınızda ortaya çıkan rakam, MHP’nin iktidar olacağı tarihtir demişti. Tam olarak bu rakamları vermemişti ama şifreli açıklama böyleydi. O tarihte ülkücüler harıl harıl bu çözülmez denklemi çözmek için matematik çalışmaya, uzmanlara danışmaya başlamışlardı. Herkesi bir iktidar olma heves ve heyecanı sarmıştı. Bazıları Bahçeli’nin ne demek istediğini anladı, bunun bir hafife alma ve aldatma olduğunu gördü. Bahçeli, iktidar miktidar yok diyordu, bunu anlayanlar partiden ayrılıp yeni ufuklara yelken açtılar, anlamayanlar ise bu işlere aklımız ermez, bunu ancak -bilge lider- çözer diyerek yerlerinde kaldılar. Şimdi aynı zevat Bahçeli’nin yüzüğündeki sırrı çözmeye çalışıyor. Ne diyeyim, Allah akıl, izan versin.