Akşener'e, Yavaş'a değil demokrasiye tehdit var

"Tek Adam" denildi itiraz ettiler, "diktatörlük" denildi itiraz ettiler, "örneği görülmemiş başkanlık" denildi itiraz ettiler, "demokratik parlamenter rejimi" yıktılar ve "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" dediler.

16 Nisan referandumu YSK açısından şaibeli bir şekilde sonuçlanınca 24 Haziran'da cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi resmen yürürlüğe girdi.

31 Mart'ta da bu sistem ile ilk seçime gidiyoruz ki miting meydanlarında yukarıdaki ifadeleri içeren iddialar somut hale gelmektedir.

Recep Tayyip Erdoğan bu sistemde iki görev sahibidir.

- Tarafsızlık yemini eden Cumhurbaşkanı,

- AKP Genel Başkanı

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kutsal kürsüsünden edilen bu yemin şöyledir:

"Cumhurbaşkanı sıfatıyla,

Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma,

Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma,

Milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma,

Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma

Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine and içerim."

Bu yemini olan Erdoğan miting alanlarında ve sosyal medyadan attığı Tweet ile Millet İttifakına, "illet, zillet" diyor…

Peki, "milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma" diye ettiği yemin ne olacak?

"Milletin bölünmez bütünlüğünü" korumak için, "Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine and içerim" diye yemin eden bir cumhurbaşkanın bu yeminini çiğnemesi etik mi, hukuki mi?

Bu kutsal yemin, çocukların tek ayağını ayağa kaldırarak ettikleri yemin değildir.

Değerli okurlarım, Erdoğan'ı miting alanında izlerken gördüklerime, duyduklarıma inanamıyorum.

50 yıllık meslek hayatımda böyle bir üslup, böyle bir hırs, böyle bir kibir, böyle bir çirkin siyaset asla görmedim.

Gelelim İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e yönelik ağır sözlerine.

Günlerce miting alanlarında, CHP, sözde İYİ, particik Saadet ve HDP ile dörtlü çete oldular teröristlerle işbirliği yapıyorlar deniyordu.

"Yetti Gayri" diyen Akşener de Denizli mitinginde bu iddiaları eleştirdi.

Bu eleştiriler üzerine 16 Nisan referandumu ile 24 Haziran seçimlerinde görmezden geldiği Akşener'i görmek, duymak zorunda kaldı Erdoğan.

Ve anında şu sözlerle tehdit etti:

"Bunun adı şaka değil, komiklik değil, olsa olsa hadsizliktir, edepsizliktir. İftiralarla, bühtanla mahkemeye verdim. Oradan da hesaplaşacağız. Fakat hanımefendinin kaçacak deliği de yok. O milletvekili de değil. Onunla hemen hesaplaşacağız. Onun hesabı ağır olacak. 31 Mart günü millet bunlara şaka nasıl olurmuş sandıkta gösterecek."

Yetmedi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışında önde giden Mansur Yavaş'ı hakkındaki asılsız, haksız, hukuksuz, yalan iddiaların gerçeğini öğrenmeden şu sözlerle suçlayarak hem Yavaş'ı hem de Ankaralıları tehdit etti.

"Bu konuyla ilgili olarak bu belgelerin ortaya çıkması ve yargının Sayın Yavaş'la ilgili verdiği karar, bunlar kenara konulacak bir şey değil ve bu seçime böyle girebilse dahi, seçimden sonra çünkü bunun dokunulmazlığı yok.

Bunlar milletin önüne geldiği zaman burada çok ciddi bir bedeli kendisi ödeyeceği gibi maalesef tabii Ankaralı hemşerilerimize de ödetme durumuna düşüyor.

Bu zat zaten yuvarlanıyor. Kökeni MHP'li. Geldi CHP'den iki kez girdi, kaybetti."

Değerli okurlarım Akşener ve Yavaş hakkındaki bu sözleri yine Erdoğan'ın ettiği cumhurbaşkanı yeminini şimdi tekrar özetleyelim.

"Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, bağlı kalacağıma,

Milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma…"

Anlıyorsunuz benim üzüntümü değil mi? Hissettiklerimi sizler de hissediyorsunuz değil mi?

"Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine and içerim" diye sonlanan bu yeminin hesabını Büyük Türk Milleti 31 Mart'ta sormayacak mı?

Elbette sormalıdır, soracaktır.

Partili cumhurbaşkanı olması da elbette yeni anayasanın parçasıdır.

Ancak unutulmamalıdır ki;

1- 31 Mart Yerel seçimi siyasi bir faaliyettir ve AKP mitinglerine Erdoğan genel başkan olarak yer almaktadır.

2- 31 Mart Yerel seçimi asla cumhurbaşkanlığı faaliyeti değildir.

3- Miting alanında Erdoğan'ın siyasi mesajlarına muhalefet liderleri AKP genel başkanı olduğu için yanıt vermektedir.

4- Biz özgür gazeteciler de AKP Genel başkanını eleştirmekteyiz.

İster AKP Genel Başkanı, ister cumhurbaşkanı olsun Akşener ve Yavaş'ı tehdit etmek demek, demokrasiyi tehdit etmektir.

Aaa bir de unutmadan yazayım ki Erdoğan Mansur Yavaş için, "MHP'den CHP'ye geçti" diye eleştiri yaptı.

İlahi Erdoğan miting alanlarında, "ülkücüyüm" diye gezen Mehmet Özhaseki MHP kökenli değil mi? Yoksa miting alanlarına MHP'lileri kandırıyor mu?

Yazarın Diğer Yazıları