Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

AKP’nin Yekta Güngör Özden’leri...

Olağanüstü bir kanıksama hâli yayıldı ülkeye.
Ne olursa olsun kulak ardı edilebiliyor.

Ne olursa olsun göz ardı edilebiliyor.
Çok değil... Son iki yıldır ülkemizde olan bitenlerin bir tânesi karşısında bile şaşkınlıktan dilini yutacak olan millet iki yıldır olan biten her şeyi boş gözlerle izliyor yalnızca... İzlemekle kalmıyor, seçim zamanı geldiğinde yüzde ellisi sandıkta cevaz veriyor... 21 Kasım 1993 tarihinde zamanın Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, demokrasinin yanlış anlaşıldığını söyleyerek, “Şeriat sandıktan çıksa da iktidar olamaz” dediğinde bu ülkede kıyâmet kopmuştu. Demokrasi katledilmişti ve Yekta Güngör Özden İslâmcı/muhafazakâr medyada demokrasi adına çok ağır ve ‘haklı eleştirilere’ mâruz kalmıştı.
On yıldır neredeyse yeni bir ‘sandık dini’ ortaya çıkaran İslâmcı/muhafazakâr yazarlar, HSYK seçimlerinin Yargıtay etabında, iktidarın seçimleri kaybetmesinin ardından yaptığı açıklamalarla ilgili dut yemiş bülbüle dönmüş durumda. ‘AKP Yektâ’lığına soyunan AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal, HSYK seçim sonuçlarının kaybedilmesi hâlinde seçimi “gayrimeşrû sayacaklarını” ve “TBMM’nin bu konuda üzerine düşeni yapacağını” söyledi. ‘AKP’nin Yektâ’sı sanıldığından çoktu. ‘Harun olmak iddiasıyla siyâsete girip, ihtida ederek Karun’ların sofra artıklarıyla geçinmeyi tercih eden Numan Kurtulmuş da HSYK seçimlerinin Yargıtay ayağını kaybedince, “Yargının bağımsız olması demek, millet irâdesinin dışına çıkacağı anlamına gelmez” diyerek muhtemel seçim yenilgisini “kabul etmeyeceklerini” rahatça ve pişkince söyledi, Kurtulmuş’un ‘millî irâde’den kastı AKP’nin bilindik ‘yüzde elli’siydi ve Türkiye’de hiçbir yüzde elli AKP’nin ‘yüzde elli’sinden daha yüzde elli ve daha millî(!) olamazdı.
1993’te Yekta Güngör Özden’e demokrasi adına ateş püsküren İslâmcı/muhafazakâr aydınlar, köşe yazarları, kanaat önderleri ve siyâsetçileri, 2014’te sandıktan çıkanı reddeden kendi iktidarları söz konusu olduğunda sözlüklerinden ‘fikir nâmusu’ ve ‘meslek ahlâkı’ gibi kavramları çıkarıverdiler.
Kusursuz bir senkronizasyon ile hep bir ağızdan darbeleri lânetleyen İslâmcı/muhafazakâr koro, 28 Şubat sürecinde mâruz kaldıkları akreditasyon uygulamalarının üzerinden geçen on yılda uğradıkları ahlâk kaybından olsa gerek, bugün uygulanan akreditasyon uygulamaları karşısındaki zavallı ve şâibeli suskunluklarını ‘paralel’ saldırılarıyla bastırıyorlar.
Şaşırmayı unutan ülke: Türkiye
Bir devletin şerefi bayrağıdır, toprağıdır, sınırlarıdır, şehitleridir, bağımsızlığıdır.
Her gün pek çok şehirde Türk bayrağı yakılıyor, ayaklar altına alınıyor.
Topraklarına Kandil’deki inlerinde saklanan katiller sürüsü her gün tehdit yağdırıyor.
Sınırları delik deşik, mülteci diye sınırdan girenler çadırlarına PKK bayrağı dikiyorlar, dikenli teller yerle bir edilerek giriş-çıkışlar yapılıyor sınırlarından. IŞİD-PKK savaşı sınırımızın dibine gelmiş, ülke IŞİD ve PKK arasında kırk katır mı, kırk satır mı tercihine zorlanıyor. Kerkük için kılını kıpırdatmayan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve kamuoyu Kobani için kıyâmet koparıyor.
Petrollerinden terör örgütü pay istiyor, asker kâtillerinin heykelleri dikiliyor, özerklik ilanı ân meselesi, binlerce askerimizin kâtili devleti yönetir durumda İmralı’dan emirler ve tehditler yağdırıyor.
Ve bütün bunlara kimse şaşırmıyor. Herkes bir macera filmi izler gibi olan biteni izliyor, filmin sonuna herkes râzı, hissizce ‘son’ yazısını bekliyorlar
Bu ölü toprağını kim üfleyecek? Bir millî dirilişi kim üfleyecek? Bir millî heyecânı kim üfleyecek? Bir millî refleksi kim üfleyecek?
Harama, hırsızlığa, yolsuzluğa, talana, peşkeşe, ihânete şaşırmayan bu ülke, ne olursa şaşıracak?
Sınırları değişir ve toprak kaybederse mi?
Suriye’yle başlayan bir savaşa girip Orta Doğu denilen bataklığa saplanırsa mı?
İmralı’daki kâtil salıverilirse mi?
PKK’ya af çıkarsa mı?
PKK siyâsî partiye dönüşürse mi?
Bütün liseler İmam-Hatip olursa mı?
Türkiye Cumhuriyeti’nin adı ve bayrağı değişirse mi?
Ne olursa şaşırır bu ülke?!

Yazarın Diğer Yazıları