AKP devleti zayıflattı
Küresel krizin temel nedenlerinden birisi, devlet-piyasa dengesinin bozulmuş olmasıdır. Piyasa düzenine, devlet yerine spekülatif fonlar hakim olunca, sistem çöktü... Devletler bu süreçte piyasanın serbest çalışmasına ve rekabetin rekabete imkan verecek önlemler alamadı. Finans sektörü, reel sektöre karşı haksız rekabet oluşturacak şekilde büyüdü.
Devletin ekonomi içindeki yerini, toplam kamu harcamalarının milli gelir içindeki oranı vermektedir. Örneğin Türkiye’de merkezi yönetim bütçe harcamalarının GSYH içindeki payı 2002 yılında yüzde 40’ın üstünde iken, 2008 yılında yüzde 30’lara geriledi.
Ancak bu oran tek başına devletin gücünü göstermez. Devletin ekonomi içindeki yeri düşük olabilir ve fakat yaptırım gücü yüksek olabilir. Aynı şekilde devletin ekonomi içindeki yeri daha küçük olabilir ve fakat daha dinamik devlet olabilir.
AKP iktidarı 2002 yılından beri hem devletin ekonomi içindeki yerini daralttı... Hem de devleti güçsüzleştirdi.
Devletin ekonomi içindeki yerinin küçülmesi rahmetli Özal’ın da hedefi idi. Ancak Özal’ın gerekçesi farklıydı. Özal, devleti daha küçük ve fakat daha dinamik yapmak istiyordu.
AKP’nin devleti güçsüz kılmasının, görünmeyen ve rejime yönelik bir hedefi olup-olmadığı sorusu her zaman zihinleri karıştırmaktadır.
AKP’nin devleti güçsüzleştirme sürecine bakılınca, bu sorunun cevabı daha da netleşebilir.
1) AKP altyapı yapmadı... IMF’nin istediği faiz dışı fazla hedefini tutturmak için altyapı yatırımlarına ayrılan ödenekleri kıstı. Hatta IMF olmadığı halde 2009 bütçesinde de, bütçe Meclise geldikten sonra, altyapı yatırımlarında 1.4 milyar lira kısıntıya gitti.
Dikkat edersek sanayileşmiş ülkelerde bir-iki ayda bitirilen bir yol genişletme inşaatı bizde maalesef üç-beş yıl sürüyor.
Bir ayda bitmesi gereken bir kamu inşaatının sınırlı ödenek nedeniyle yıllarca sürmesi, devletin zayıf olduğu şeklinde bir imaj oluşturuyor.
Kaldı ki, altyapı yatırımlarının eksik olması, özel sektörün de potansiyel yatırım gücünü düşürüyor.
2) Kadrolaşma arttı... Kamu hizmetlerinin herkes için eşit sunulması genel kuraldır.
AKP hem kadrolaştı. Hem de AKP’li olanların işi daha kolay görülüyor. Bu söylediklerimi, devlete işi düşen herkes gayet iyi biliyor. Gerçekte devletin tarafsız olması gerekir. Vergi verirken ayırım yapılmıyor. Hizmet görülürken ayırım yapılıyor.
Bu durum vatandaşın devlete olan güvenini azaltıyor.
3) Özel sektöre karşı haksız rekabet yaratılıyor... Birçok uygulamada devlet özel sektöre rakip çalışıyor... Örneğin devlet, TOKİ ve KİPTAŞ’a bedava arsa veriyor. Bu kuruluşların imar planı sıkıntıları olmuyor. Vergi ve harç ödemiyorlar.
Aslında bu kuruluşların yalnızca toplu konut yaparak, bu konutları halka ucuz fiyatla vermeleri yasal görevleridir. Ancak bu kuruluşlar aynı zamanda 500 bin dolara lüks konutlar da yapıp, satıyorlar. Bu durumda özel sektöre karşı haksız rekabet yaratmış oluyorlar.
4) Devlet malı deniz... Son günlerde yolsuzluklarda AKP’liler bile birbirine düştü...
Kamu ihale yasası 17 defa değişti. Avrupa Birliği’nin en çok tenkit ettiği konuların başında kamu ihaleleri geliyor...
5) Devlet düzeni bozuldu... Devlette yetki karmaşası var.
Devletin daha güçlü olması için, kimin ne yapacağının iyi bilinmesi gerekir. Yani devlette yetki ve sorumlulukların iyi tarif edilmiş olması gerekir. Merkezî devlet, mahalli idareler arasında yetki ve sorumluluk iyi tarif edilmediği için, bakıyorsunuz belediyeler burs veriyor... Merkezî devletin yapması gereken her hizmeti yapıyor... Bu durumda kendilerinin gerçek görevleri olan mahalli hizmetleri aksatıyorlar.
Bu durum hükümetin taraf tutması demektir... Ve devletin zayıf olması şeklinde algılanıyor.
6) Özelleştirme devleti zayıflattı... Özelleştirmede kamu yararı ilkesi gözetilmiyor.
Özelleştirmenin temel gerekçesi, ekonomide kaynakları daha etkin kullanmak ve halkın refahını daha çok artırmaktır. Özelleştirmeden sonra kamu yararı olup olmadığına bakmak gerekir. Eğer özelleşen KİT’ler şimdi daha çok üretim yapıyorsa, halk daha ucuza ve daha kaliteli mal alıyorsa ve bu kuruluşlar şimdi daha çok işçi çalıştırıyorsa elbette özelleştirme doğru yapıldı diyeceğiz. Ne var ki bunların hiçbiri gerçekleşmedi. AKP Hükümeti para gelsin diye kamusal yararına bakmadan her şeyi iftihar ederek satıyor.
Böyle davranan bir hükümet devleti zayıflatmış oluyor.
Devletin zayıflaması, piyasa ekonomisinin de bozulmasına ve bugün yaşanan krizin derinleşmesine yol açtı.