Aklımızı başımıza alalım
Geçmişte Endüstri Devrimini kaçırdık. Bugün de bilgi çağını kaçırdık. Avrupa Birliği dahil, Birleşmiş Milletler dahil, resmi veya gönüllü, uluslararası tüm kurum ve kuruluşların düzenledikleri raporlarda ve endekslerde, insan hakları, demokratik özgürlükler ve hukukun üstünlüğü alanlarında en fazla kaybeden ülke olduk.
Freedom House 2017 raporunda, bir yıl içinde dünyada bir milyondan daha fazla nüfusa sahip ülkelerde insan hakları ve demokratik özgürlükler açısından toplam puan olarak en fazla kazanan ve kaybeden ülkeler tespit ediliyor. Türkiye 15 puanla dünyanın en fazla kaybeden ülkesi ve Papua Yeni Gine ise 5 puanla en fazla kazanan ülke olarak tespit ediliyor.
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı, demokrasinin ve kalkınmanın altyapısını oluşturur. Bunun içindir ki, gerek Birleşmiş Milletler'de, gerek Avrupa Konseyi gibi kurumlar ve benzer uluslararası kurumlarda, daha birçok uluslararası anlaşmalarda, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı teminat altına alınmıştır.
Ayrıca bu alanda sivil toplum örgütleri ile gönüllü kuruluşlar da çalışmaktadır. Söz gelimi Dünya Adalet Projesi (WJP) dünyadaki hukukun üstünlüğünü ilerletmek için çalışan bağımsız, çok disiplinli bir organizasyondur. WJP'ye göre, hukukun üstünlüğü, sürdürülebilir ekonomik kalkınma, hesap verebilir hükümet ve temel haklara saygı sunan topluluklar için fırsat ve eşitliğin temelini oluşturur.
Dünya Adalet Projesi'ne göre, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde Türkiye, 2014 yılında 99 ülke arasında 59. sırada iken 2016 yılında 113 ülke arasında 99. sıraya geriledi.
*******************************************
Yıllar Ülke Sayısı Türkiye'nin Sırası
2014 99 59
2015 102 80
2016 113 99
******************************************
Biz bu kurumlara kızsak da, yabancı sermaye, piyasa ve dünya bunları dinliyor ve tavır alıyor. Bütün dünya bu tür endeksleri dikkatle takip ediyor. Ayrıca bu endeksler objektif anketlere ve görüşmelere göre hazırlanıyor. Aksi halde inandırıcı olamaz. Dahası, insan hakları ve demokratik özgürlükler, bütün insanlığı vicdani değer olarak ilgilendiriyor.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğünde kaybeden ülkeler, siyasi ilişkilerde de kaybediyor. Dış ekonomik ilişkilerde de kaybediyor.
Bizde neden böyle oluyor...
2004 yılında Türkiye için heyecanla EVET diyen bir Avrupa Parlamentosu, bugün oy birliğine yakın HAYIR diyorsa, şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz lazım...
Önce, popülizmden vazgeçmeliyiz. Bu anlamda dış politikayı, insanları gaza getirip oya çevirmek popülizmini terk etmeliyiz... Eğitimde; teknik eğitimi, modern eğitimi ön plana almalıyız ve herkesi imam-hatipe yönlendirmekten vazgeçmeliyiz... İnsan hakları ve demokratik özgürlükler, hukukun üstünlüğü alanlarında kayıplarımızı yeni yasalar çıkararak yeniden kazanmalıyız.
Yapmasak ne olur... Bilgi çağında kaybetmeye ve geri kalmaya mahkûm oluruz. 1960'lı yıllarda Güney Kore'den daha iyi durumda idik.
2009 rakamlarına göre daha az nüfusa sahip Güney Kore'de AR-GE'de çalışan sayısı 264 bin kişi idi, buna karşılık Türkiye'de çalışan sayısı 64 bin idi. Şimdi Güney Kore'nin fert başına geliri bizim iki buçuk katımız... Böyle giderse daha geri düşeriz... Tek çözüm rasyonel davranarak, akılla davranarak bu farkı kapatmaktır.