Akla ziyan bir iddia daha!
TRT personelinin e-posta, SMS, faks iletişimlerine içerik kısıtlaması getirildi. Uygulamaya İbrahim Şahin’in dışarıya sızan usulsüzlük iddialarından rahatsız olmasının yol açtığı söyleniyor
TRT’nin İstanbul binasına personelini kilitleyerek alıkoyduğu yönündeki haberlerden sonra kurumdan yapılan açıklamada “akla ziyan bir iddiadır” denmişti.
Son dönemde TRT ile ilgili olarak bir çok ’akla ziyan’ uygulama iddiası yansıdı kamuoyuna. Bunların kimisinin kaynağı da bizzat TRT personeliydi. Şahit olduklarını, yaşadıklarını ve rahatsızlıklarını dile getiriyorlardı. Bu da yeni dönem kurum içi politikaların deşifre olmasını sağlıyordu. İbrahim Şahin bu şeffaflıktan rahatsız olmuş olacak ki, personeli üzerinden kilitleyip fiili olarak hapsetmese de, bütün iletşim imkanlarını sınırlandırarak ’özgür tutsaklar’a benzetti. Bir medya kurumunda, medya imkanlarından yararlanmak yasaklandı!
Konuyla ilgili haberi Radikal “TRT’den personeline ’sakıncalı’SMS sansürü” başlığı ile duyurdu.
Söz konusu habere göre, “TRT, sansürü bu kez kurum çalışanına uygulandı. Resmi Gazete’de yayımlanan ’TRT Kurumunda Memur Statüsünde İstihdam Edilen Personel Yönetmeliği’ne göre TRT çalışanlarının Genel Müdür İbrahim Şahin ve AKP hükümetini ’kötüleyici mahiyette’e-posta göndermesi, cep telefonundan mesaj atması ve faks çekmesi yasak!
2006’da TRT çalışanlarının da aralarında bulunduğu Haber-Sen üyeleri TRT’de ’sansür ve baskı’ olduğunu savunarak Harbiye binasının önünde pankart açmış ve sloganlar atmıştı.
Resmi Gazete de yayımlanan yeni yönetmelik yürürlüğe girdi. Yönetmeliğin ’Grev ve Eylem Yasağı’ başlığında düzenlenen 27. maddenin ikinci fıkrasında şu yasak getirildi:” Kurum personeli ülke ve kurum yönetimini kötüleyici mahiyette e-posta, SMS (cep telefonu iletisi), faks göndermek, medya araçlarından yayın yapmak, pankart dolaştırmak, broşür ve el ilanı dağıtmak veya yapıştırmak gibi toplu ya da ferdi hiçbir eylemde bulunamaz. “ Aynı yasaklama, ’sözleşmeli personel yönetmeliği’ne de konuldu.”
Sendikalar TRT’nin başında küçük bir Recep Tayyip Erdoğan görüyoruz diyerek, uygulamanın usulsüzlüklerin yayılmasını engellemek için olduğunu savunuyorlar. “
Bu haberden sonra isan sormadan edemiyor:
TRT, AKP politikalarını onaylamayan personeline yaşam hakkı tanımıyor mu?
TRT’de görevde kalmanın yolu AKP’li olmak yada AKP’yi övmek mi?
İbrahim Şahin’den hoşlanmayan ve bunu herhangi bir iletişim aracıyla yakınlarıyla paylaşmak isteyen biri cezalandırılacak mı?
TRT personeli İbrahim Şahin’i sevmek zorunda mı?
AKP’yi sevmek zorunda mı?
Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmek zorunda mı?
Ne oldu, muhalefeti iktidardan fazla kucaklayan TRT’ye?
Yalan mı oldu?
+++++
Kimden
korkuyorsunuz?
CHP, önceki günkü görüşmeden hemen sonra okunması için bir ” Meclis bildirisi “ hazırladı ve tüm partilere sundu.
MHP’nin tereddüt bile etmeden imzaladığı bu bildiriye, AKP’den yanıt bile gelmedi!
AKP’yi bu kadar korkutan o bildiride neler mi yazıyormuş?
” PKK’nın Aktütün Karakolu’na yönelik saldırısı, daha önce ülkemizdeki sivil ve askeri hedeflere yönelik başka saldırılarda da görüldüğü gibi PKK terörünün merkezinin ve saldırı üssünün Irak’ın kuzeyinde olduğunu bir kere daha kanıtlamıştır. Bu nedenle TBMM, PKK’nın Irak’ın kuzeyinden tasfiye edilmesinin öncelikli bir hedef olduğu
görüşündedir. “
Her fırsatta ” Terörle mücadelede tüm gücümüzle ordumuzun arkasındayız “ diye ahkâm kesen bu beyler, Kuzey Irak yönetimini Meclis bildirisi yoluyla açıkça uyarmaktan bile çekiniyor!
Hepimiz biliyoruz ki AKP iktidarı bu bildiriyi Kuzey Irak’tan veya Irak’tan değil, ABD’den korktuğu için imzalamadı!
Yedi ay önce açıkça Türkiye’ye tavır koyan ve ” Kuzey Irak’tan çekil “ diyen ABD’ye neden ” Hayır, bu işi bitirene kadar orada kalacağım “ diyemediyse...
Bugün de aynı gerekçeyle, Kuzey Irak yönetiminin düşmanı beslediğini haykıramıyor dünyaya. Barzani’nin kızmasından, adamlarını Washington’a göndermesinden ve ABD’den uyarı almaktan çekiniyor!
H H H
Peki ” PKK’nın üssü Kuzey Irak topraklarındadır “ diyemeyen bir iktidar, nasıl oluyor da askere aynı topraklara girip operasyon yapması için yetki veren tezkereyi Meclis’e sunabiliyor?
İç politikada kendisini teröre karşı yetersiz kalmakla suçlayan muhalefeti susturmanın tek yolu bu da ondan!
Yani içeride kurdu, dışarıda kuzuyu oynuyor bu beyler biz de bal gibi yiyoruz!
Kendisi gibi düşünmeyen herkesi bağırarak, tehdit ederek susturacağını sanan bir Başbakan’ın, teröristleri besleyenler karşısındaki bu ” ılımlı tavrı “ tüm siyasetçilere ders olmalıdır!
Mustafa Mutlu / Vatan
++++
TTB PKK’yı
kınayamadı
PKK’nın Aktütün Karakolu’na saldırıp 17
askerimizi şehit etmesi bütün yurtta tepkiyle karşılandı. Çok sayıda sivil toplum örgütüyle birlikte Türk Tabipleri Birliği de (TTB) PKK terörünü kınadı. Ancak TTB’nin bildirisi biraz farklıydı. İçinde ” PKK’yı kınıyoruz “ diyen bir tek cümlecik yoktu...
Melih Aşık / Milliyet
+++++
Fehmi Koru pabucu yarım
Çık dışarıya oynayalım
Ben Fehmi Koru’ya diyorum ki:
” Başbakan’ın arkasına geçip, onun savaş açtıklarına savaş açmak bir gazeteci tavrı olmasa gerek... “
O diyor ki:
” Ha! Ha! Doğan Grubu yenildi... “
Ben diyorum ki:
” Bu zamana kadar Tayyip Erdoğan’ı pek eleştirmemiş olmanı anlayışla karşılıyorum... Çünkü muktedir değildi... Çünkü asıl güç değildi... Çünkü ikide bir mağdur ediliyordu... Ama şimdi işin rengi değişti... Artık Erdoğan çok güçlü... “
O diyor ki:
” Ha! Ha! İşte itiraf ettin... Erdoğan çok güçlü... Bu kadar büyük bir güç karşısında sinip oturacaksınız... O kadar. “
Ben diyorum ki:
” Fehmi Abi! Ayıp oluyor ama... Çok güçlü diye karşısında ezilip büzülecek miyiz? Öbür yanağımızı mı uzatacağız? “
O diyor ki:
” Ne sandın ya... Tabii ezilip büzüleceksin... Ezilip büzülmezsen gör başına neler gelir.
Ben diyorum ki:
“Mesele bu mu yani?”
O diyor ki:
“Ha! Ha! Tayyip Erdoğan çok güçlü...”
Ben diyorum ki:
“İyi de Fehmi Abi... Esas meseleye gelsene... Senin durumun ne olacak? Güçlü iktidarların güçlü başbakanlarına iki çift laf söylemeyen gazetecilere, onun kavga ettikleriyle kavga eden yazar / çizerlere, biz eskiden ağzımızı doldurarak ’yalaka’derdik... Peki şimdi sana ne diyeceğiz?”
O diyor ki:
“Ha! Ha! Bittiniz oğlum siz bittiniz... Herkes bitti... Burası artık ’Tayyibistan’oldu... Ha! Ha!”
Ne diyeyim bilmiyorum ki...
Bu kahredici iletişimsizlikle Fehmi Koru’yu mindere nasıl çekebilirim?
Rakibimdeki bu kaçış psikolojisiyle nasıl baş edebilirim?
Belki de en iyisi eski bir tekerlemeyi anımsamak ve anımsatmak:
“Fehmi Koru... Pabucu yarım... Çık dışarıya oynayalım...”
Ahmet Hakan/Hürriyet
+++++
AB’ye uyum sağlamak
mI İstİyorsunuz?
Şöyle buyrun!
İngiltere kraliyet ailesinin mensupları savaş uçaklarında pilot, Danimarka
Genelkurmay Başkanı’nın oğlu
Afganistan’da öldü, ya
bizim iktidarlıların çocukları?
Baskına uğrayıp şehit olan askerlerin içinde:
Devletin ve hükümetin başındakilerin,
Bakanların,
Milletvekillerinin,
Ordunun yüksek rütbelilerinin,
Holding sahiplerinin,
Büyük zenginlerin,
Medya babalarının veya büyük gazetecilerin,
Banka sahiplerinin,
Genel müdürlerin,
Diğer bilcümle büyüklerin, güçlülerin ve dişlilerin...
Çocukları, torunları, yeğenleri, yakınları yoktu...
Şehit olanlar hep fakirlerin ve güçsüzlerin çocukları veya yakınları idi.
Aktütün karakolu bir istisna değildir. Diğer bütün Aktütün’lerde de bu saydıklarım yoktur.
Üzerinden henüz bir yıl geçmedi. Danimarka Genelkurmay Başkanı’nın asker oğlu Afganistan’da öldü.
İngiltere ile Arjantin arasındaki savaşta, İngiliz kraliçesinin oğlu (veya torunu) savaş uçağı kullanıyordu.
Cumhuriyet ve demokrasinin ana prensiplerinden biri eşitliktir.
Hukuk ve adalet önünde eşitlik.
Askerlik hizmetinde eşitlik.
İnsan ve vatandaş olarak eşitlik.
Bizde maalesef mutlak bir eşitlik yok.
Birileri halka nispetle daha eşittir.
Mehmet Şevket
Eygi / Milli Gazete
+++++
‘E-Kuş’,
‘E -Tuş’ oldu
“Bip... “ Ömründe hiç parası olmamış bizim ufak Remo “bip” sesinden sonra bilgisayarın başında “İşte aldım” demişti. Mont almış... Ki ben de markete gittiğimde, kartın takıldığı sanal álemden gelen “bip”le hesabı öderim, param olsun olmasın.
İçinde “bip” sesi veren sanal kuşa sahip olan herkes, şirket bile kurabiliyor, yatırım yapabiliyor, para kazanıyor, harcıyor, alıyor, veriyor... Fabrika yok, baca yok, atölye yok... Kazma yok... Kürek yok... Her şey “bip” sesleri ile... Kepçe kulaklı, fincan dibi gözlüklü, benzi sarı cılız çocuklar “bip” ile floresan kılıçlı çelik dev “Agor”u yere devirirken, babası içerde bir “bip” ile menkul kıymetleri dolaşıp para kazanıyor. Buna “E tüketim-E üretim” diyorlar. Emek yok... Çaba yok... Üretim yok... Çalışmak yok... Bu çöktü. Ekonomik kriz; aslında her şeyi bir “bip” sesine indirgeyen yeni dünya düzeninin su koyuvermesidir. Önce uluslararası kimi büyük bankalardaki kuş sustu, sonra dünyadaki “bip” sesleri azaldı. Cinliği, beleşçiliği, avantacılığı, kolaycılığı, yozlaşması, ama en çok da ahmaklığı başına yıkılıyor insanlığın.
Bekir Coşkun/Hürriyet
+++++
MİNİ YORUM
Altan kendi kendine küfretmiş
Cengiz Semercioğlu, Yeniçağ’ın tozlu raflardan indirdiği, Ahmet Altan’ın ensesti, hayvanlarla seksi onaylayan, cinayeti çekici bulduğunu itiraf eden ifadeleriyle ilgili haberlerin yaygınlaşmasına çıkışarak “küfür bunlar” demiş. Küfürse de, küfrü eden Semercioğlu’nun suçladığı gazete veya gazeteciler değil. Küfrü eden Ahmet Altan’ın kendisi. Çünkü ifadelerin tamamı ona ait. Bunlar kimsenin Altan’a yakıştırdıkları değil. Altan’ın kendini tanımladıkları. Semercioğlu haklı. Ortada bir küfür var. Ama küfür Ahmet Altan’a değil, bu toplumun değerlerine ediliyor. Kadınlığa ve erkekliğe, hatta insanlık onuruna ediliyor.
ST