AK Parti'deki gerilemenin 4 ana nedeni
AK Parti, kurulduktan kısa bir süre sonra iktidara gelip, uzun yıllar tek başına yönetimde kalmayı başarmış bir yapı.
Dönemin siyasi şartları da bu başarının oluşmasında ciddi katkılar sağladı. Aynı zamanda yetişmiş ve siyaseti iyi bilen kadrolar da AK Parti'nin seçim zaferlerinde önemli etkenlerdi.
Bu katkının görünmeyen ayakları da vardı.
Bugünlerde FETÖ, o dönem ise "Gülen Cemaati" olarak anılan illegal yapı, kendine has yöntemleriyle, AK Parti'nin sıkıştığı birçok noktada önünü açtı.
Özellikle TSK'ya yapılan operasyonlar, kimsenin giremediği birçok devlet kurumuna sızıldı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm tarafsız değerleri "öteki"leştirilmiş, millet tanımı dahi tartışmaya açılmıştı.
AK Parti'nin önü açılırken, Tayyip Erdoğan ise kendi örgütlenmesi içinde "tek lider" olarak kalmaya çabalıyordu. Bu çaba uğruna, birlikte yola çıkılan tüm "dava arkadaşları" bir kenara itildi.
Tayyip Erdoğan'ın, Siirt seçimlerinin yenilenmesi sonrasında partinin başına geçmesiyle başlayan Abdullah Gül-Erdoğan arasındaki "güç savaşı" bugün bile sürüyor. Bu savaşta Erdoğan, karakter bakımından inatçı ve baskınlığıyla hep bir adım önde oldu. En nihayetinde de Gül'ü tasfiye etme noktasına geldi.
Gül, kurucusu olduğu partiden uzaklaştırılırken yalnız değildi. Onunla birlikte birçok kişi çoktan kapının önüne konulmuştu. Kısa bir süre içerisinde; Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Bülent Arınç, Abdulkadir Aksu, Mehmet Ali Şahin gibi isimler sürecin dışına çıkarıldı.
Siyasi tecrübesi olan bu isimlerin AK Parti'den uzaklaştırılması partinin genel dengesinde de önemli değişimlere yol açtı. Erdoğan, popülist söylemlere daha fazla bel bağlarken, kendisini besleyen fikir kaynaklarına da mesafe koymaya başlamıştı.
Erdoğan, siyaseten "lider karizması" ekseninde sandık sonuçlarını da göstererek partinin tek sahibi haline geldi.
Türkiye Cumhuriyeti ise bu çekişmelerin arasında büyük bir değişim geçiriyordu.
Yönetim sistemi alt üst oluyor, "yandaşlık-candaşlık" kavramları liyakatin yerini alıyordu.
AK Parti'nin başarısı, aynı zamanda Türkiye'nin başarısı haline dönüşemedi.
Tek başına iktidarın vermiş olduğu rahat karar alma, politikalarını uzun döneme yayarak topluma aktarma imkânları kötü kullanıldı, ciddi sancılar yaşandı.
Gelinen durum itibarıyla ekonomik, sosyo-kültürel dengeler son derece olumsuz bir resme işaret ediyor.
Şu anda AK Parti'nin en büyük sorunu; topluma anlatacaklarının bitmesi, vaatlerinin tükenmesi noktasında yaşanıyor.
Tek sesli medyaya rağmen, istenilen etki oluşamıyor, heyecan yok, beklenti yok.
Hepsinden de ötesi Türkiye'nin günden güne eriyen entelektüel sermayesi var.
Fikir insanlarımız, bilim üreten kurumlarımız darmaduman olmuş durumda. Taşradaki liseden bozma okullarda üniversite eğitimi adı altında zaman öldürülüyor.
16 yıldır iktidar olan bir partinin başında olduğunuzu hayal edin. Yerel seçimlere 1 aylık süre kalmışken vatandaşlara tek vaadiniz "Zillet ittifakı mı biz mi?" noktasına gelmiş. Bu sizi tatmin edebilir mi, bu bir başarı sayılabilir mi?
"Keyif çayları" diyerek insanlara promosyonlar dağıtılıyor.
Söylemleriniz, vaatleriniz ve konuşma metinleriniz hiç olmadığı kadar kötü. Sizi savunanların üslupları, köşe yazıları, haberleri avamlaşmış, bayağılaşmış...
Hükümete yakın medyadaki yayınların kalitesizliği, öne çıkan ekran yüzlerinin vasatlığı ise Türkiye'nin getirildiği tablonun kısa bir özeti gibi.
Erdoğan şu anda olası bir başarısızlığının tek sorumlusu olarak Gül ve ekibini göstermeye hazırlanıyor.
Özetlemek gerekirse AK Parti'nin bugün gerilemesinin 4 ana nedeni var;
1. FETÖ'nün illegal yöntemleri, siyaset dışı alan açmada artık kullanılamıyor,
2. Beslenilen siyasi kaynaklar, yol arkadaşları dışlanmış, ötekileştirilmiş,
3. 16 yıldır izlenen ekonomi politikaları çökmüş.
4. Ve dahası Erdoğan hiç olmadığı kadar yalnız...