Ailemizin kaçakçıları, ailemizin teröristleri, ailemizin katilleri...
Devleti, devlet aklını bir ‘Kürt sendromu’na esir eden AKP iktidarı, ülkenin kaçakçıları, teröristleri ve katilleri arasında da aynı ‘hissî ve hukukî hassasiyetini’ koruyor.
Hangi çeşit olursa olsun eğer suç PKK’dan sâdır oluyorsa ilginç bir güvenlik konseptiyle bunun adı suç olmaktan çıkarılıyor, suçlu eğer PKK’lı ise suçlu değil, insan haklarını savunan mâsum bir dilekçenin sahibi oluyor, eğer suç bir terör suçuysa bu derhal bağımsızlık mücadelesine ve terörist ise gerillaya terfî ettiriliyor, katillere ise silahlarını bırakmaları hâlinde bizzat devletin güvenlik güçlerinin koruması ve refâkatiyle ülke sınırından âlâ-yı vâla ile teşyî edilecekleri, uğurlanacakları garantisi veriliyor.
Bununla da yetinmiyor iktidar ve sivil payandaları, bir de ‘âkil adamlar’ sıfatı altında tek müşterekleri ‘Türk düşmanlığı-Türk antipatisi-Türk kompleksi-Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığı’ olan bir ‘sakil yığın’ bir araya getirerek, bu yığının nezâretinde ‘Türkiye’den terörist uğurlama’ ihânetini bir maskaralık olarak sergiliyor.
Geçtiğimiz hafta, Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Andaç Köyü’ndeki ‘mâsum, sevimli, kaçakçı vatandaşlar’ın ’ekmek parası’ için ‘kaçak mazot’ almak gibi mukaddes bir mesâi ve emek sarf ettiklerini gören güvenlik güçlerinin işgüzarlık ederek müdahale etmek istemeleriyle çıkan kriz, askerinden bürokrasisine tam tekmil yalvar yakar bir şekilde devletlû takımının geri çekilmesiyle aşıldı.
‘Mâsum, sevimli, kaçakçı vatandaşlar’, vergisiz kazanç edinmediklerini, bu mazotun kaçak değil, tıpkı elma-armut gibi Allah’ın toprağından çıkma olduğunu, fakat kendilerinin dürüstlüğünden dolayı KDV, gelir vergisi gibi devlete ödenmesi gereken miktarların kendileri tarafından en ince detaylarına kadar hesaplanarak, ‘dağdaki bâzı hayır kurumları’na makbuz karşılığı teberrû olarak gönderildiğini söyleyerek, güvenlik güçlerini derin bir mahçûbiyete gark ettiler.
Ailemizin kaçakçıları onlar. Siz bakmayın kaçakçı dendiğine, aslında tam bir müteşebbis onlar, idealist müteşebbisler olarak milletin pahalı mazot kullanmasına yürekleri dayanmayan, yufka yürekli tâcirler yalnızca.
Ailemizin teröristleri onlar. Siz bakmayın onlara terörist dendiğine, onlar da kültürel haklarının idealist savunucuları. Tek dertleri biraz Kürtçe konuşabilmek, biraz Kürtçe türkü-mürkü çığırabilmek, eh oluruna denk gelirse birazcık da Türkiye’nin kurucu halkı olabilmek istiyorlar, yani “notere gidelim ve tapunuzu paylaşalım” diyorlar. Ve küçük de bir ricâları var, “öyle fazlaca Türk demeyin, yazmayın, konuşmayın, anayasadan ve tabelâlardan kaldırın” diyorlar.
Ailemizin katilleri onlar. Siz bakmayın onlara katil dendiğine, onlar kimseyi öldürmediler, ölen asker ve polislerimizin tamamı ya tatbikatlarda birbirlerini vurdular ya da trafik kazalarında öldüler. Şehirlerde patlayan bombalarla parçalanan vatandaşlar ise hep Kurtuluş Savaşı zamanında tedbîren oraya buraya gömülen bombaların patlamasıyla öldüler.
Ailemizin botanikçileri onlar. Bakmayın siz bâzılarının PKK için uyuşturucu kaçakçısı, imalatçısı, satıcısı falan dediğine. Onların yaptığı yalnızca, ıspanak gibi, patlıcan veya domates gibi Allah’ın bir bitkisi olan ve adına ‘Kanabis’ denilen bir otu ekmek, biçmek, hasadını kaldırmak, paketleyip lojistiğini sağlamak ve ortaokullardan başlamak üzere gençliğin ve insanlığın hizmetine sunmak. Bunun karşılığında da kâr etmek değil niyetleri, dağdaki masraflarını karşılamaktan başka bir çabaları yok onların.
Ailemizin kaçakçıları, ailemizin teröristleri, ailemizin katilleri onlar, biraz şefkatli davranalım, beceremiyorsak da AKP iktidarından ve sivil payandalarından öğrenelim şefkatli olmayı...