Ahmet Yesevi hikmetlerinin Anadolu Âşıkları üzerindeki etkileri -1-

Türk edebiyatı, Karahanlılar devrinde Kutadgu Bilig''le başlamıştır. Bu edebiyatın bünyesinde kendine özgü bir dünya görüşü içinde Ahmet Yesevî çizgisinde oluşan Anadolu Âşık Edebiyatı ayrı bir öneme sahiptir.

Yesevî tarikatı bir Türk''ün Türk muhitinde kurduğu ilk büyük tarikattır.

Yesevî''nin diğer Türk boylarına etkisinde rol oynayan ana unsurlardan biri, millî oluşu diğeri de Türkçe oluşudur. İşte bundan dolayı Yesevî şiirleri geniş kitlelere çabuk ulaşmış ve onların gönüllerini coşturmaya hizmet etmiştir.

Hoşlamaydur âlimler bizni ayğan Türkîni,

Arif eğer eşitse açar köngül mülkünü.

gibi hikmetlerinde Türkçenin gönül mülküne girebilen güzel lisan olduğunu vurgulamış, başkalarını da bu dilde yazmaya teşvik etmiştir. Yesevî''nin Türkler tarafından bugüne kadar sevilip sayılmasının ana nedenlerinden biri budur.

Yesevî takipçisi Kaygusuz, Türkçenin berrak, devamlı ve kalıcı bir bilim dili olduğunu "Biz yalnız Türkîceyi biliriz… bu dil dünya durdukça duracaktır ve bu dili herkes de öğrenecektir." biçiminde savunması ve Dilgûşâ adlı eserinde:

Ey derviş, mî-danî mî-danî dir durursun

Sen hiç Türkîce bilmez misün?

deyişi Türkçe şuurunun dillerde ve gönüllerde yaşamasına çabalarının güzel örneklerindendir.

Anadolu''da, Kaygusuz Abdal, Yesevî geleneğinden kaynaklanan atasözleri ve deyimlere oldukça geniş yer vermiş;

Yorganun kadar uzatgıl ayagun

Söz işit sagır degülse kulagun [Ayağını yorganına göre uzat]

gibi atasözlerinin yanı sıra:

Tuz ekmek hakkını sakla iy safâ

Ta ki hoşnud ola senden Mustafa [Tuz ekmek hakkı]

biçiminde deyimlere de özenle yer vermiştir.

Yesevî, hikmetlerinde tasavvuf anlayışını öğretip Anadolu tekke şairlerine örnek olmuş, Şeyyad Hamza, Âşık Paşa ve özellikle Yunus Emre''nin yetişmesinin temelini oluşturmuştur. Bu nedenle Yesevî, Türk tekke şiirinin kurucusu olarak da gösterilir.

Ahmed Yesevî, talebelerini Türklerin yaşadığı bölgelere göndererek Anadolu''nun vatanlaştırılmasına vesile olmuştur. Evliya Çelebi''ye göre bunlar arasında Zile''de Şeyh Nusret Dede, Merzifon''da Pîr Dede, Tokat''ta Gajgaj Dede, Bursa''da Geyikli Baba, önde gelenlerden bazılarıdır.

"Pir-i Türkistan" lakabı ile de tanınan Ahmed Yesevî''nin Anadolu''daki en önemli temsilcilerinden biri, hikmetlerinden hareketle söylediği doğruluğun, dürüstlüğün simgesi şiirleriyle Yunus Emre''dir. Yesevî''nin:

Molla Müftü olanlar,

Yalan dava soranlar,

Akı kara yapanlar

O harama batmışlar.

gibi dizeleri fani dünyada kötülük eden birinin cehennemde cezalanacağını vurgulamaktadır. Yunus Emre''nin şiirlerinde de tasavvufi aşk Ahmed Yesevî''de olduğu gibi asli tema olarak işlenmiştir.

Ahmed Yesevî, Anadolu''da âşıkları o denli etkilemiştir ki, Anadolu âşıklarının iki büyük siması Şeyyad Hamza ve Yunus Emre''de, Ahmed Yesevî''nin:

Canı gördüm cananda

Aşkı gördüm meydanda

Aşıkların meydanı

Cümle bostan içinde

biçiminde olan hikmetlerine Şeyyad Hamza''da:

Şeyyad Hamza ayıt

Gözün yaşını tab tut

Sabr eyle gül açılu

Her dem diken içinde

biçiminde rastlarken, Yunus Emre''de:

Adım adım ileri

Bu âlemden içerü

On sekiz bin âlemi

Geçdüm bir tağ içinde

biçiminde rastlayışımız kusursuz bir nazire örneği olarak karşımıza çıkmakta ve bu etkinin önemli kanıtlarından biri olarak görülmektedir.

Âşık Edebiyatında ilk örneğine 16. Yüzyıl âşıklarından Kurbanî''de rastladığımız ve ilk örneklerinden birini de Ahmet Yesevî''de gördüğümüz insanın beşikten mezara dek geçirdiği evreleri destan niteliğinde söyleyişlerle sergilenen Yaşname türünün Yesevî''de:

Ey dostlar kulak salın ayduğuma

Ne sebepten altmış üçte girdim yere

biçiminde başlayıp toplam 88 dörtlükten oluşan,

Otuz yaşta odun kılıp yandırdılar

Hep ulular yığılıp dünya koydurdular

Vurup, söğüp yalnız Hakk''ı sevdirdiler

O sebepten Hakk''a sığınıp geldim işte

gibi dörtlüklerle yüklü güzel örnekleri, Anadolu âşıkları arasında da özenle uygulanmış bir yöntemdir.

Pir Sultan''ın bazı dörtlükleri:

Bir çocuk da anasından doğunca

Bedenini pişirmeye tuz ister

Uryan buryan ortalıkta kalınca

Setirini örtünmeye bez ister

*

Yirmisinde akıl baştan savrulur

Otuzunda vursa dağa devrilir

Kırk yaşında akıl başa çevrilir

Ellisinde avın almış baz ister

biçiminde olan yaşnamesi, Yesevî''de gördüğümüz ve Anadolu''da gelenek haline gelen yaşname türünün ilginç örneklerindendir. Bu geleneği bir yaşnamesinde:

Yetmişinde ilik kemik sızılar

Sekseninde deve gibi bozular

Doksanında derman kalmaz gaziler

İçi çürük koza benzer misali

diyen Âşık Mehmet ve bir yaşnamesinde:

Seksen beşinde beli bükülünce

Doksanında defteri dürülünce

Kul Hüseyin yüz yaşına erince

Denesi savrulmuş harmana benzer

biçiminde seslendiren Kul Hüseyin de ustaca sürdüren âşıklarındandır. Yesevî etkisinde olup, Yunus çizgisinde şiirler söyleyen bir âşık da Eşrefoğlu''dur. Eşrefoğlu''nun:

Ne menzil vardır ne makam,

Ne vücud vardır ne adem

Hâk''tan gayrı yok vesselâm

Ya ben kande dolanıram

bir devriyesindeki deyişi ile, Ümmi Sinan''ın:

Erenlerin sohbeti ele giresi değil

İkrar ile gelenler mahrum kalası değil

deyişi Yesevi''nin hikmetleri etkisinde ve Yunus yolunda söylenmiş deyişlerdendir.

Yesevî''nin ölümünden sonra da Türkçe şiir söyleme geleneği onun Hikmet''lerinden esinlenen kişilerce devam ettirilmiştir. Yunus Emre, Hacı Bayram, Genc Abdal, Teslim Abdal, Hoca Ahmed Yesevi''nin takipçileri olmuşlardır.

Ahmet Yesevî''nin geçmiş dönemlerden bu yana Türkler arasında bu denli önemsenmesinin en önemli nedenlerinden biri, Türk tasavvuf şiiri ve dilini başlatmasıdır.

Ahmet Yesevi çizgisinin Anadolu''daki usta âşıklarından biri olarak gördüğümüz Esirî''nin Ahmet Yesevi''nin hikmetleri gibi özlü deyişlerine usta bir âşık edası ile söylediği öğütlerine baktığımızda kimi zaman:

Esiri ikrara uyanlardan ol

Men aref sırrını duyanlardan ol

Doğru yürü doğru diyenlerden ol

Beyhude cihanı gezme boşuna

gibi doğru davranmayı öğütlerken kimi zaman da:

Kulak urma batıl söze

Kesret perdedir göze

Benden nasihattir size

Pazar olmaz gölde balık

biçimindeki Yesevî hikmetleri doğrultusunda bilgece öğütlerine rastlanmaktadır. Esirî,

NE SÜRYANÎ, NE ARABÎ, NE FARSÎ

AŞKA DÜŞÜP TÜRKÎ LİSANA GELDİM

deyişiyle de Ahmet Yesevî''nin Türkçenin gönül mülküne girebilen güzel lisan olduğu görüşünün savunucularından biri olduğunu vurgulamıştır.

Yazarın Diğer Yazıları