Ahlak zirvesi ve Türkiye

Birleşmiş Milletler, dünyada en fazla mülteci barındıran ve en fazla para harcayan ülke olarak, Türkiye'de 23-24 Mayıs tarihlerinde "İnsani Zirve" adı altında 60 ülkenin ve 6 binden fazla yardım ve sivil toplum örgütünün katılımıyla küresel bir zirve gerçekleştirmiştir. Bu zirve, dünyanın içinde bulunduğu, insani dramlara, göçler, açlık, yoksulluk ve her türlü, insanların zarar gördüğü durumlara bir çare bulmak ve kısaca sorumlulara insan olun demek ve zenginlerden alıp yoksullara vermek için yapılmıştır. Ayrıca, savaş ve çatışmalarda yaşanan insani kriz ve vahşete çare bulmayı amaçlamaktadır. Adı konmasa da, aslında bu zirve insanların ahlaklarının bozulduğu, insani değerlerin azaldığı, hatta Orta Doğu gibi bölgelerde vahşice birbirlerini boğazlayacak kadar insanlığın yok olduğu durumlar dikkate alınarak devletlere ve insanlara 'ahlakınız bozuldu, insanlıktan çıktınız biraz insan ve ahlaklı olun' çağrısı yapan zirvedir. Her yıl, dünyada 60 milyon insan evini terk etmek zorunda kalıyor, mülteci oluyor, 130 milyon kişi insani yardıma muhtaç, 75 milyon çocuk okula gidemiyor, her yıl 430 bin Suriyeli göçmen kadın mülteci hamile kalmaktadır. İnsani kriz ve dramların %80'i çatışma ve savaşlardan kaynaklanmaktadır.

Türkiye'nin etnik yapısı

Dünyadaki mültecilerin tamamına yakını Müslümanlardan oluşmaktadır. Zengin Arap ülkeleri başta Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt olmak üzere ülkelerine Arap mülteci kabul etmemektedir. Sadece Suriye'ye komşu olan Arap ülkeleri Ürdün ve Lübnan, mültecilerin ülkelerine girmelerini engelleyemedikleri için kabul etmişlerdir. Türkiye, hesapsız bir şekilde, anlaması mümkün olmayan, gücünü aşan, mülteci yardımları nedeniyle ülke kaynaklarını harcayan, kendi halkını yoksullaştıran bir politika içindedir. Yaptıkları bu büyük hatayı insani yardım gerekçesiyle kutsallaştırmaktadır. Bunlardan da öte, Tayyip Erdoğan'ın kendisinin de saklayamadığı ve açıkça dile getirdiği, Türkiye üzerinde operasyon yapmak isteyen ülkelerin olduğunu kabul etmesidir. Bunların kullanacağı en büyük koz, Türkiye'nin etnik yapısıdır. Kürtlerden sonra, şimdi de zaten Hatay ve Siirt bölgesindeki Araplara ilave olarak Suriye'den gelen Arap mültecilerin Türkiye'de yerleştirilmesi için baskı yapıldığı ve bunun sosyal, hukuki ve stratejik çalışmalarının yapıldığını biliyoruz. Amaçları Türkiye'deki Arap nüfusu artırarak Kürtlerde olduğu gibi çeşitli haklar talep etme peşindeler. Bir kısmı saftirik dindar, bir kısmı bilinçli şekilde insani ve dini gerekçelerle Suriyelilerin Türkiye'de kalmalarına destek vermektedir.

AKP politikasıyla mülteci dramı veya Suriye sorunu Türk sorunu haline gelecektir. Zirvenin gündemi ve gerçekleştirmek için üzerinde çalıştığı ana başlıklar şunlardır. a- Çatışmaları önlemek ve devam edenleri bitirmek, b- İhtiyaçları karşılamak için çalışmak ve yeni yöntemler bulmak, c- İnsanlığa yatırım yapmak, d- Savaş hukukuna saygıyı sağlamak. Bu vaatler şüphesiz çok önemli ve gerçekleştirilmesi gerekir. Çok sayıda ülke ve sivil toplum kuruluşları, bugün, insanlığın yaşadığı drama bu tür zirvelerin bir çare bulamayacağı savıyla katılmamıştır. Haksız da değiller, dün de, bugün de çatışmaları çıkartan ve bu çatışmalarda kullanılan silahları satan ülkeler bu zirvede insanlık nutukları atmaktadır. Samimiyetsizlik ve ikiyüzlülük belirgin bir şekildedir.

Dünyayı karıştıran liderler

Bu zirvede ayıplanacağını bilen Amerika, İngiltere, Fransa ve Rusya gibi emperyalist ve dünyayı karıştıran ülke liderleri, başbakan ve bakan düzeyinde katılmamışlar ve diplomatlar tarafından temsil edilmişlerdir.

Bu zirvenin bir faydası da uluslararası insani yardım yapan devlet ve özel kurumlardaki suistimallerin, şahsi çıkar sağlama, parasal ve ahlaki durumların da konuşulmasıdır. Bu kuruluşlarda çalışan bazı insanların kendilerini ve kurumlarını adeta kutsallaştırdıkları, aşırı maaşlar, lüks harcamalar, alımlarda rüşvet ve kayırmalar gibi sorunların olduğu dile getirilmiştir. Batılı ülkelerde bu kuruluşlara denetlemeler yapılmaktadır. Ancak Türkiye'de özellikle AKP iktidarı döneminde pıtrak gibi ortaya çıkan dini yardım kuruluşları denetlenmemektedir. Sadece Gülen cemaati sempatizanı yardım kuruluşlarının denetimlerinin yapıldığını basından okuduk ama diğerleriyle ilgili durumu bilmediğimizi ifade edelim.

Yazarın Diğer Yazıları