Ağustos ayında enflasyon %3,47 arttı
Evet, Ağustos ayında da enflasyon hızla artmaya devam etti ve ekonomiyi yönetenler bu ayda cebinizden yüzde 3,47’lik bir dilimi daha tırtıkladılar.
Şunu artık herkesin anlamış olması lazım; enflasyon bir kanuna dayanılmadan sinsice salınan bir vergi türüdür!
Enflasyon vergisini hükümetler taammüden, tasarlayarak, bile isteye salar ve bu sayede mali yükümlülüklerinden kolayca kurtulmaya çalışırlar…
Gelişmiş, demokratik ve halkının finansal okuryazarlığının yüksek olduğu ülkelerde hükümetler böyle kanuna dayanmayan bir vergi salmaya cesaret edemez! Cesaret edemezler çünkü halk ne yaptıklarını anında anlar ve böyle hükümetlerin biletini sandıkta kesiverir.
Türkiye gibi finansal okuryazarlığın fevkalade düşük olduğu ülkelerde ise hükümetler algı operasyonları ile halkın bu gerçeği fark etmesini kolayca engelleyebilir.
Ezan susmayacak, din diyanet elden gitmeyecek ya da o bayrak inmeyecek, vatan bölünmeyecek gibi dini ya da milli konulu hamasi söylemler ile enflasyon konusunun gündemde kalmasını engeller. Böyle durumlarda hükümetler genellikle beka ve güvenlik sorunlarını parlatarak “tamam enflasyon ve hayat pahalılığı falan var ama biz asıl beka sorununu çözmeye çalışıyoruz enflasyon da zaten dıj güçlerin işi” propagandasını kullanırlar.
Vatandaşın tepkisini kasaba, manava, müteahhide, ev sahibine ya da çiftçiye yönlendirecek algı operasyonları düzenleyerek asli failin hükümet olduğunun anlaşılmasını engeller ve tepkilerden sıyrılmaya çalışırlar.
Elbette halk kandırılabilir, hatta bir kere değil defalarca kandırılabilir amma ve lakin sürekli olarak kandırılamaz! Bir nokta gelir tek bir damla bardağı taşırır ve işte o noktada film kopar, perde iner halk kandırıldığını, kendisine yalan söylendiğini anlar ve gerçek failin hükümet olduğu da ortaya çıkar.
Bakın ENAG Ağustos ayı enflasyonunu % 3,47 olarak ölçmüş!
Bu ölçüm bize Ağustos ayında fiyatlar genel seviyesinin sadece ve sadece bir ay içinde % 3,47 arttığını, ücretlere buna paralel bir zam yapılmadığı içinde halkın satın alma gücünün ise yüzde % 3,47 oranında azaldığını göstermektedir.
Bu ekonomisi doğru düzgün yönetilen, makul ülkeler için yıllık bazda bile kabul edilemeyecek kadar yüksek bir orandır, böyle bir oran o kategorideki ülkelerde yıllık bazda ortaya çıktığında o ülkelerin hükümetleri vatandaştan büyük tepki alır “aman ne edelim, nasıl edelim de bu enflasyonu düşürelim” derdine düşerler.
Bu noktada şunu söylemek isterim: enflasyon ile mücadele yöntemi hükümet harcamaları ile mücadele etmekten geçer!
Hükümetin değil de vatandaşın harcamalarını baskılarsanız elinize üç sonuç geçer:
Vatandaş az harcadığı için harcamalar üzerinden alacağınız vergiler düşer ve hükümet harcamalarını karşılayabilmek için daha fazla borç bulmak ya da daha fazla para basmak zorunda kalırsınız.
Vatandaş az harcayınca üreticiler özellikle de dış pazar bulamayan üreticiler üretimi kısmak zorunda kalır. Üretimi kısan üretici sürümden kazanamayınca birimden kazanmaya çalışır ve bu mecburiyette fiyatlar genel seviyesini yukarı iter. Dahası çalışan sayısı azalır, firmalar kar edemez ve devletin gelirler üzerinden aldığı vergiler (Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi gibi vergiler) de azalır. Sonuçta devlet harcamalarını karşılayabilmek için daha fazla borç bulmak ya da daha fazla para basmak zorunda kalır.
Vatandaşın tüketimi baskılanır iç Pazar daralır ama üreticiler ihracatı artıramazsa ekonomi küçülür, bu durumda dolaşımda bulunan parayı geri emmek de mümkün olmazsa M.V=P.Q denkleminden de anlaşılacağı üzere fiyatlar genel seviyesi yukarı çıkar.
Sonuç olarak bugün Recep Bey’in yaptığı talebi baskılayarak enflasyonu düşürme politikaları sadece teknik sebeplerden ötürü bile başarısızlığa uğramaya mahkûmdur. Kaldı ki birde “itibar kaybı” gibi çözülmesi çok ama çok daha zor bir sorun da ortada kapı gibi durmaktadır.