Afrikalı paralel ajanlar...
Geçtiğimiz hafta Hazretin gündeminde Amerika ve keşifler tarihi vardı... Kolomb’dan 300 yıl evvel Amerika’yı Müslümanların keşfettiğini ifşâ etti, Küba’da görünen bir câmi de işin sosuydu...
Dünya coğrafya ulemâsı o günden bugüne geçirdikleri büyük bir şok ile kendini toparlamaya çalışırken, harita bilginleri de “lânet olsun şu içimizdeki keşif aşkına” bildirisi yayınlamaya hazırlanıyorlar...
Amerika’da isminin açıklanmasını istemeyen Beyaz Saray’dan üst düzey bir yetkili, “Ulan itibarımız, dünya liderliğimiz iki paralık oldu, kıtamıza ismini veren bir kâşifimiz var diyorduk, o da yalan oldu” dedi ve zaten lânet olası palavracı İtalyanlardan hiç hazzetmediklerini, tez elden Kongre kararıyla Amerikan ilköğretim ders kitaplarından Amerika Vespuçi’nin isminin çıkarılmasını talep edeceklerini ve tüm kâşiflerden özür dileyeceklerini ifâde etti. ABD Başkanı Obama’nın konuyla ilgili olarak yardımcısı Biden’i birkaç gün içinde Türkiye’ye yollayacağını da ilâve etti ismini açıklanmasını istemeyen üst düzey yetkili.
Başkan Yardımcısı Biden konunun önemine binâen ilk uçakla soluğu İstanbul’da aldı.
Havaalanında ayağının tozuyla gazetecilere nefes nefese açıklama yapan Biden, “Biraz sonra Dolmabahçe Sarayı’nda zât-ı şâhâneleriyle görüşeceğim. Her ne kadar benim için kısa bir zaman önce “tarih oldu” dese de işte tarihin derinliklerinden çıkıp geldim ve buradayım. Kendilerinden, hazır coğrafya ve keşifler ilmine de el atmışken, okka altına yolladığı Amerika Vespuçi’nin yerine kıtamıza uygun bir isim bulmalarını rica edeceğim. Kongremiz emirlerine âmâdedir ve teklif edeceği ismi hemen görüşecekler ve isim değişikliğini gerçekleştireceklerdir” dedi.
Açıklamasının ardından Dolmabahçe’ye geçen Biden, görüşme sonrası elinde pek çok haritayla birden göründü ve açıklama yapmadan Ankara’ya geçti...
Amerika’nın keşfiyle ilgili tarihi değiştiren açıklamalarından sonra, dur durak bilmeyen heyecânı ve vazife aşkıyla Afrika’ya yöneldi zât-ı şâhâneleri...
Karakıta da onun feyziyle aydınlanmalıydı. Karakıta da onun teolojiden sosyolojiye, jeolojiden zoolojiye, coğrafyadan antropolojiye, psikolojiden etimolojiye, astrolojiden jinekolojiye, iktisada ve cümle ilim, bilim ve disiplinlere kadar sâhip olduğu engin münderecâttan müstefîd olmalıydı, istifâde etmeliydi...
Afrikalı liderlere 1000 yılda Selçuklu ve Osmanlı gibi iki büyük devlet kurduklarını ama Afrika’ya hep insâni ve vicdâni yaklaştıklarını, Afrika’yı sömürmeyi akıllarından bile geçirmediklerini söyleyerek başladı sözlerine. Ardından Afrikalılarla ‘enerji-ulaşım, sağlık’ konularında ortaklık hedefinde kararlılıkla yürümek istediğini belirterek, Ebola salgınıyla ilgili olarak da 5 milyon dolar ilâve bütçe ayırdıklarını laf arasına sıkıştırmayı ihmâl etmedi.
Ve belki de “Beyaz adam Afrika’ya geldiğinde onun elinde İncil vardı, bizim elimizde topraklarımız, şimdi ise bizim elimizde İncil, onların elinde ise bizim topraklarımız var” sözüyle sömürgeciliğin tek cümlelik tarihini yazan Afrikalı liderlere bütün tarihleri boyunca yapılan en büyük iyiliği yaptı. Sivil toplum örgütü ya da eğitim gönüllüsü maskesiyle Afrika’ya sızmaya çalışan ‘paralel ajanlar’ı ihbar etti ve “Halkınızı Ebola’dan nasıl korumaya çalışıyorsanız bu paralel ajanlardan da koruyunuz, Allah sizi inandırsın bunlar Ebola’dan da beter. Çok sinsiler, biz 12 yıl boyunca bunların ne kadar tehlikeli olduğunu anlayamadık. Taa ki hakkımızda yolsuzluk dosyaları patlattıklarında fark ettik biz bunların ne menem şeyler olduklarını. Siz, siz olun bunların yanında iş-miş konuşmayın, ihâle, kat irtifâı, vakıf arazileri, sıfırlama gibi lâfları kesinlikle etmeyin” dedi.
“Bakın şimdi çok enteresan, sizin ülkelerinizde elmas madenleri var, elmas dediğiniz yükte hafif, pahada ağır şeyler, kıymetli yani anlayacağınız, bu paralel ajanlar o kadar tehlikelidirler ki o küçücük sevimli elmasları ceplerine doldururlar anlamazsınız bile. Ben size benim mahdumu yollayayım, siz onunla konuşun yol, köprü, han, hamam, hastane inşaatlarını. Eh arada bir iki küçük elmas da ateşlerseniz, o da sizin ağalığınız” sözleriyle salondaki liderleri kendisine hayran bırakan zât-ı şâhâneleri yeni ufuklara yelken açmak üzere Afrika’dan ayrıldı...
Cumhurbaşkanlığı ile iyice boşa çıkan Hazret’in bundan sonraki durağının neresi olacağı bilinmiyor fakat dünya coğrafyasında “acaba ziyaret sırası bizde mi?” tedirginliği sürüyor...