Aday aramaya gerek var mı?

Trafiğin sair zamandakinden daha yoğun olduğu bir tam kapanma şeysi ilan ettik.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına -kağıt üzerinde- "konutundan dışarı çıkmak" yasak, turistlere Edirne''den Ardahan''a kadar memleketi karış karış dolaşmak serbest.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, evinin önünde tek başına denize girmek yasak, turistlere kafileler halinde deniz ve havuz keyfisi yapıp, selfisiyle de bu garabeti cümle aleme göstermek serbest.
Gazeteci, üst düzeyde katılımın olacağı bir protokol etkinliğini takip etmek istese PCR testi yaptırmak zorunda… Beştepe ahalisi, Meclis çalışanları zırt pırt test vermek durumunda… Altın gününe kısır götürmek gibi bir şey oldu; çocukların "yasak var, bu yıl da yapmayalım" diyemedikleri doğum günü partilerine "pozitif" belgeleriyle katılıyor artık ebeveynler… Dizi oyuncuları, set çalışanları haftada bir teste gidiyorlar… Bir de işgücünden kayıp yaşamak istemeyen şirketler "test yaptırmayı" tedbir olarak uyguluyorlar… Burnumuzda test çubuğuyla dolanmaya başlayacağız; topluca gergedana dönüşmemize ramak kaldı neredeyse… Ve fakat, Çin''den Estonya''ya, Tayvan''dan Ukrayna''ya, İsrail''den Letonya''ya, Hong Kong''dan Birleşik Krallık''a 19 ülkeden gelenleri "testsiz" buyur etme kararı aldık Türkiye''ye.
Halka ölüsünü 9 kişiden fazlasıyla gömmek yasak, iktidar sahiplerine 9 yüz ve dahi 9 bin kişilik lebalep cenaze kaldırmak serbest.
Algılanışını "gözleri var görmezler" teknolojisine uygun olarak üretildiyse demek; Sağlık Bakanı''na göre olmayan aşı Cumhurbaşkanı''na göre yeterince var. Yahut tam tersi; Cumhurbaşkanı''nın yeterince olduğunu söylediği aşı, Sağlık Bakanı''na göre bulunmuyor.
Alkol satışı yasaklandı. Sonra serbest bırakıldı. Sonra, "temel ihtiyaç" dışı ürünlerin yasaklanması kapsamında yeniden ve bu defa örtülü olarak yasaklandı.
Takvimi içinde bir Anneler Günü ve bir de bayram barındıran "tam kapanmamsı şey"de nelere "ihtiyaç" duyabileceğimizin kararı iktidarca alındı; maretlerde kalemden, ampule sayısız kalemin satışı yasaklandı. Marketlerde satışı sakıncalı görülen her şeyin internet üzerinden satışı serbest bu arada…
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu''na, Fatih Sultan Mehmet Türbesi avlusunda "elleri arkasında bağlı bir şekilde gezinmek"ten soruşturma açıldı; mevtaya saygısızlıktan!
***
Bu ortamda hâlâ aklını Millet İttifakı''nın olmayan Cumhurbaşkanı adayıyla bozmuş arkadaşlar var; büyük bir inat, azim ve kararlılık içinde isim pompalamaya çalışıyorlar.
Beyhude çaba…
Dün sosyal medyada da yazdım;
Günlük tutmaya kalksak, her sayfası ayrı bir "deliliğe övgü" olarak basılmaya değer ortamda, Gülseren Budayıcıoğlu''ndan gayrısı paklamaz bu ülkeyi!!!
Hem, AK Parti''nin adını duymaya tahammülü kalmamış, ultra seküler bir seçmen kitlesinin karşısına, anlaşılmaz bir ısrarla "AK Partili (veya "muhafazakar") bir aday" çıkarma heveskârı olanların gönlü olur…
Hem, belki seçilirse bir "Toplu terapi KHK"sı filan çıkarır da memleket şifa bulur!
En kötü, üç beş yıl sonra bir de bakmışsınız hepimizin yıkılan hayalleri, kırılmış minnoş gönülleri filan almış başını gidiyor reyting yarışında!
Fena mı olur; "Biz kazanamadık ama hikayemiz kazandı" diye gururla anlatırız işte torunlarımıza!
Bitmeyen "cami" imtihanı
Yıllarca iktidarın "ayakkabılarıyla camiye girdiler" çarpıtmasını düzeltmekle uğraştık. Bunu yaparken de en çok, siyasi mücadele sırasında "inanç değerlerini kullanmanın" yanlışlığına vurgu yaptık. "Okun ucuna Kur''an sayfası iliştirme" metoduna karşı çıktık.
Şimdi ne yapıyoruz?
Polisin, Gaziantep''te bir camideki müdahalesi üzerine, aynı dilden medet umuyoruz:
- Ayakkabılarıyla camiye girdiler…
- Camide biber gazı kullandılar…
- Camiyi bastılar…
Olaya değil mekana bakıyoruz…
Bunu yaparken öyle bir coşuyoruz ki, farkında olmadan "din"i, "iki tane polis yatağında öldürüldü diye Kandil mi bombalanır" diyenle özdeşleştiriyoruz neredeyse.
Yanlışa yanlış demek için sapla samanı karıştırmaya gerek yok ki;
Polisin müdahalesi yersiz ise yersiz diyelim. Aşırı ise aşırı diyelim.
Ne demek giremez; gerekiyorsa, polis, bal gibi de camiye girer arkadaş!
Suç işleyen camiye sığınsın o zaman; böyle mantık mı olur?
Eli kanlı katil, hırsız, terörist kaçıyor; ne yapacak polis?
Cami kapısında nöbet mi tutacak sabaha kadar, çıksın da yakalayayım diye!
Veya girdi, kıstırdı caminin içinde; ne diyecek? "Gardaş, hele bir dışarı çık" diye ricada mı bulunacak kelepçelemek için?
"FETÖ" denilen yapının liderlerin birinin Merkez Efendi çilehanesinde gizlendiği ihbar edildi mesela; hadi girmesin, hadi gereği halinde silahını çekmesin…
Herkesten önce biz "Ne oluyor" demeyecek imişiz gibi…

Yazarın Diğer Yazıları