A’dan Z’ye diktatörlük...
Tek parti diktatoryasına karşı zarif bir başkaldırı olan Gezi’yi, Taksim’e ‘monte’ edilen ‘eski dostlar’ kadrosundan yasa dışı örgütlerle terörize eden hükümetin ‘Buyurgan’ı, Gezi isyanının yıldönümünde Taksim’e çıkmaması için vatandaşı ikaz etti ve eğer bu ikaza rağmen gidenler olursa “Yok öyle böyle oldu” deme hakkını kaybedecekler dedi. Yani daha açık bir ifâde ile, “Kolum bacağım kırıldı, başımdan vuruldum öldüm, gözümden vuruldum kör oldum, ensemden vuruldum bitkisel hayata mahkûm oldum, gece yarısı sokak ortasında polisler ve siviller tarafından sopalarla öldüresiye dövülerek öldürüldüm” demek gibi bir lüksleri olmayacak ve “A’dan Z’ye gereken yapılacak” dedi...
‘Yeni Türkiye’nin yeni yönetim biçiminin adı: ‘A’dan Z’ye diktatörlük’.
Bütün dikkatler Gezi olaylarının yıldönümünde Taksim’e odaklanmışken, önüne konan her mikrofona kitleleri tahrik konuşmaları yapan ‘Buyurgan’ımız, Fetih Ruhu konulu kompozisyon yarışmasındaki nutkunun, yarışmanın isminden etkilenmiş olacak ki ‘giriş-gelişme-sonuç’ kısımlarının tamamını yine Gezi’ye ayırarak “İşte bu Geziciler var ya Geziciler onlar fikri olmayanlardır. Onlar düşüncesi olmayanlardır...” diyerek gerginlik tohumlarını serpmeye devam etti.
‘Yeni Türkiye’nin yeni yönetim biçiminin adı: ‘A’dan Z’ye diktatörlük’.
Yıllardır MHP’yi şehit kanı üzerinden siyâset yapmakla itham eden ‘Buyurgan’ımız, seçim meydanlarını Mısır’da öldürülen Esma’nın küçük ve mâsum bedeni üzerinden devşirdiği oy rantıyla donatırken, kendi ülkesinde kendisinin ‘efsane yazan’ polislerinin silahından çıkan fişeklerle ölen bir çocuğun ölüm yıldönümü kutlamaları için, “Kan tacirleri karşısında elbet susmayacağız. Yine bir olay oldu. Neymiş Berkin Elvan’ı anmak için okulda tören düzenleyeceklermiş. Şu hale bak ya. Yani biz bu ülkede kusura bakmayın her ölüm hadisesinde bir tören mi düzenleyeceğiz. Ölmüştür geçmiştir” diyerek bir çocuğun ölümünü önemsizleştirmiş ve protesto hâdiseleriyle ilgili olarak “Polis nasıl sabrediyor, anlamıyorum” sözleriyle işaret fişeğini yakmış, polise acımasızca saldırı emri vermiştir.
‘Yeni Türkiye’nin yeni yönetim biçiminin adı: ‘A’dan Z’ye diktatörlük’.
Yeni Türkiye’nin yeni yönetim biçiminin adı yalnızca ülkenin bir kısmında ve bir kesiminde diktatörlükten sınırsız demokrasiye, öfkeden şefkate, tehditten iltifata, nefretten sevgiye dönüşüyor. Konu PKK olduğunda, konu, İmralı’daki bebek katili olduğunda, konu KCK olduğunda, diktatörlük, kabadayılık, Kasımpaşalılık rafa kalkıyor, bunların yerini ‘açılım’ adı altında bir ‘teslimiyet’ alıyor. Yer Gezi Parkı, Kızılay veya benzerî şehir meydanları oldu mu, biber gazı ve TOMA’lar çekiliyor yerini, olayları yalnızca izleyen müşfik polisler, “Abdullah Öcalan ve Tayyip Erdoğan’ı takdir ediyorum” diyen Valiler, olayları internet sitesinden duyuran ve haber ajansı gibi çalışan Genelkurmay alıyor...
‘Yeni Türkiye’nin yeni yönetim biçiminin adı: Batı’da ‘A’dan Z’ye diktatörlük’, Güneydoğu’da ise ‘Açılım...’
‘Buyurgan’ımız Batı’da otoriter, Güneydoğu’da ise teslim olan bir devrik lidere dönüşüyor. ‘Buyurgan’ımız Batı’da tehditkâr, Güneydoğu’da ise tehdit edilene dönüşüyor. ‘Buyurgan’ımız Batı’da racon kesiyor, Güneydoğu’da ise racon yiyor...
‘Buyurgan’ımız Gezi protestocularına racon keserken Batı’da, raconun sunturlusunu BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’tan yiyor. Demirtaş, PKK’nın dağa kaçırdığı çocuklarla ilgili B ve C planından söz eden Buyurgan’a “Onun B planı gidip Sayın Öcalan’a yalvarmak, C planı da ikinci kez Sayın Öcalan’a yalvarmak” diyor...
Geçen yazımızda, “Bir hakikat sâdâsı yükselmeyecek mi bu ‘ülke’den?” diye sormuştuk.
Bu yazımızda da Nâmık Kemal’in bir sorusunu soralım:
“Bulunur mu kurtaracak bahtı kara mâderini?”