Adalete güven vermemiz şart

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile yaptığımız söyleşinin son bölümünde Türkiye'deki adalet sistemini konuştuk. Feyzioğlu, "Adalete olan güven yıkıldığında devlet parçalanır millet parçalanır" dedi.

Türkiye'de en çok gündemde hangi başlık diye vatandaşa sorsanız, "adalet" diye yanıt verir. Mahkemelerin son yıllarda verdiği kararlar, Anayasa Mahkemesi kararlarının dahi uygulanmaması adalet kavramını ele almamızı gerektirdi. Söyleşimizin soru cevap bölümü şöyle gelişti:

- Adalet mülkün temelidir ama günümüzde temelde çatlaklar mı oluştu?

Feyzioğlu: Adalet şüphe kaldırmaz, sistem buna açık bu doğru değildir. Bizim devlet büyüklerimizin duvarlara kazınmış sözleri vardır. Adalete olan güven yıkıldığında devlet parçalanır millet parçalanır.

Bu konuyu kişiler ve somut davalar üstünden değil de sistem üzerinden konuşulduğunda bence daha doğru olur. Çünkü sorun ne tek başına avukatların, ne tek başına siyasetçilerin sorunu değil.

Sorun tüm vatandaşların, bu milletin sorunu sorun memleket sorunu. Bizim güvenilir bir yargılama sistemine ihtiyacımız var. Bugünkü sistem yeteri kadar güven vermiyor. Bu cümleyi bazen yeteri kadar heyecanlı görmüyorlar. İstiyorlar ki isim savunayım. Ben onu yapmam kumpas davaları sürecinde belli bir ana kadar biz hep adil yargılamayı savunduk.

Adil yargılama olmadığını söyledik. Neden darbeye kalkışmışlar, bunu bilmiyoruz fakat gördüğümüz neydi. Adil yargılama yapılmıyor. Sonra ne oldu adil yargılama yapılması bir kenara mahkûm etmek için bir düzeneğin oluşturulduğunu gözümüzle gördük. Buna itiraz ederken bir baktık ki devletin içinde bir yapılanma oluşmuş ve mahkûm etmek için çalışılıyor.

Şimdi pek çok konuşmamda var. 2005'te Türk Ceza Kanunu değiştirilirken gizli tanıklık diye bir şeyler çıkartılar. Bu gizli tanıklık eliyle birilerinin eliyle mahkûm edeceksin dedim. O tarihteki anlı şanlı profesörler genç arkadaşımız çok heyecanlı demişlerdi.

Ardından bir hukukçu, genç arkadaşımız abartıyor. Bu hüküm iki üç davada ya uygulanır ya uygulanmaz demişti. O birkaç dava birkaç sene sonra çıktı. Gizli tanıklarla insanlar mahkûm edildi.

PKK'nın 2. adamının gizli tanıklığı ile Türk Ordusunun PKK ile mücadele eden kahraman subayları hapse atıldı. Sonradan anlaşıldı ki adam PKK'nın ikinci adamıymış. PKK'nın ikinci adamını muteber tanık olarak tanıyan hâkimlerle karşılaştık.

- 2010 Anayasa değişikliğinin de hata olduğu ortaya çıktı, değil mi?

Feyzioğlu: Sonra 2010 anayasa değişikliğine geldik. Benimle televizyonda 2010 anayasa değişikliğinin ne kadar demokratik olduğunu tartışan ve bizi statükocu olarak suçlayan tırnak içinde aydınlar ve hukuk profesörleri, bugün ya kaçak ya tutuklu ya da ilk günden itibaren FETÖ'ye karşı savaş açmış edasıyla ağzına geleni söylüyorlar. Hoca efendi dediklerini unutturmak için.

O gün 2010 anayasa değişikliğini canı gönülden savunan kimse bugün ortada yok. O gün bize siyasi iktidar ve cemaat yapısı birlikte saldırıyordu. Bugün dün söylediklerimiz doğru çıkıyor yarın da bugün söylediklerimiz doğru çıkacak. Biz buna üzülüyoruz. Oysa biz şu kadar zor bir dönemde 'aynı gemideyiz' sözünü, klasik öylesine söylenen bir cümle olmaktan çıkarıp gerçekten tüm samimiyetiyle hissetmemiz lazım.

Ben siyasi iktidara yapıcı bir uyarıda bulunduğumda siyasi iktidara muhalif kesim bundan rahatsız oluyor. Niye sen bunu bu cümle ile söylüyorsun, niye ağzına geleni söylemiyorsun diye kızıyorlar.

O taraf da sen bizi nasıl uyarırsın diye rahatsız oluyor. İki taraf da bize ateş ediyor. Siyasi iktidar uyarımıza kızıyor. Siyasi iktidara koşulsuz muhalif olan, cümlelerimizin yapıcı olmasından hoşlanmıyor. Oysa nezaketle 'şöyle de yapılabilir' şeklinde cümleler kurarak yapılanın yanlış olduğunu söylemek için hakaret etmeye gerek yok.

Tam aksine yapıcı bir şekilde anlatırsanız aklı başında, bu ülkenin iyiliğini isteyen insanlar sizi dinler. Her siyasi parti bu ülkenin iyiliğini isteyen insanlarla dolu. Mutlak olarak düşmanlar, hainler gibi 1940'ların 1930'ların jargonlarına geri dönmemeli. Bunları aşmak lazım. Düşünce olarak farklı düşünebiliriz ama birbirimize hain demeyelim. Hain demek yerine yanlış düşündüğünü izah etmemiz lazım.

- Siyasi üslubu ve kavgayı vatandaş hiç beğenmiyor. Hâlâ gündemin ilk sıralarında olan FETÖ konusunda neler söyleyeceksiniz

Feyzioğlu: Ben halkımızın bunu her zaman anladığını gördüm. Kavgadan vatandaşlarımız da çok sıkıldı. Özellikle siyasilerin birbiriyle kavga edip kitleleri karşı karşıya getirmesinden sıkıldı. Bugün FETÖ gerçeğini yaşamış bir Türkiye'de bulunuyoruz. Bu FETÖ ile mücadelede bayrağı taşıyan biriyim. Yönettiğim kurumlar çok önceden bu bayrağı sırtladı.

Birlikte yürüdüğüm Barolar çok önceden bu bayrağı taşıdı. Bu olaylardan her kesim ders alsın. Bugün kimin FETÖ'cü, kiminse bu yapının dışında olduğunu ortaya çıkarabilmenin tek yolu adil yargılama. Sayın Cumhurbaşkanına 15 Temmuz'un hemen ardından bütün baro başkanlarımızla birlikte darbeye karşı devletimizin yanındayız dedik. Bugüne hukuk devletinden taviz verdiğimiz için geldik.

Bu FETÖ'nün Türkiye Cumhuriyet'ini ele geçirmesindeki dönüm noktası, yargıyı ele geçirmesiydi. Şu halde biz FETÖ ile mücadele etmek istiyorsak iğneyi battığı yerden çıkartmalıyız. Ama yargıdan çıkartmak FETÖ'yü temizleyip başka bir yapıya sokmakla olmaz.

- Yargının güvenirliğini nasıl sağlayacağız?

Feyzioğlu: Yargının doğruyla yanlışı birbirinden ayırabilecek güvenirliğe kavuşturulması lazım. Bunu söylediğimde bazı çevreler rahatsız oluyorlar. Çünkü Türkiye'nin işini doğru yapan on binlerce namuslu, cesur avukatı var. Ancak hâkim ve savcıların sistem içinde güvenliği sağlanmalı. Bugün hâkim ve savcıların doğru karar vermesi onların cesaretine kalmış.

Eğer bir hâkimin kararının güvenirliği hâkimin cesaretine kalmışsa orada bireylerin temel hak ve özgürlükleri güvencede değildir. Doğru kararı verirken kimseden çekinme kaygısı duymuyorsa orada sistem vardır, biz ona güveniriz, kişilere değil. Şimdi Türkiye'de hâkim ve savcıların bağımsızlığını ve güvencesini sağlayan sistemimizde çok büyük sorun vardır. Bu sıkıntıyı gidermek hepimizin görevidir.

Burada siyasilerin bir araya gelip bu işi toparlaması lazım. Ben bunu deyince bazıları ama dün de böyleydi diyor. Dünün yanlışı bugünün yanlışını kapatmaz ve hiç bir zaman doğruyu bulamayız. Ve bu yanlışlardan hiçbir sorumluluğu olmayan gençlere karanlık bir gelecek veririz.

Hep birlikte gelin bunu düzeltelim diyoruz. Şu anda toplumu ilgilendiren davalarda toplumun yarısı alkışlıyor, yarısı yuhalıyor. Böyle bir sistem olmaz. Böyle bir gerçeğe ulaşma adaleti sağlama süreci olmaz. Şu an Türkiye'yi on binlerce cesur insan ayakta tutuyor.

Adalete güven hissini vermemiz gerekir. Adalet şüphe kaldırmaz, sistem buna açık bu doğru değildir. Bizim devlet büyüklerimizin duvarlara kazınmış sözleri vardır. Adalete olan güven yıkıldığında devlet parçalanır millet parçalanır.

Yazarın Diğer Yazıları