ABD'nin ikircikli tutumu ekonomiyi etkiliyor
Trump'ın çelişkileri ve ABD'nin siyasi dengeleri, Barış Pınarı operasyonu piyasalarda kırılganlığı artırdı. Ekonomik istikrar için yeni sorunlar yarattı. Söz gelimi kurlarda ve borsada harekete neden oldu. Türkiye'nin CDS oranları arttı.
Ekonomik maliyetlerin başında, Türkiye'nin yumuşak karnı döviz geliyor. Trump'da bunu bildiği için hep bu kanaldan Türkiye'yi frenlemek istiyor.
ABD'den gelen ve gelecek olan sorunlara hem Trump hem de Kongre açısından bakmak lazımdır.
1) Trump, ABD bankalarına ''Türkiye'ye yaptırım uygulama riski var. Dikkatli olun" dedi. Bu şartlarda ABD sermayesi ve uluslararası sermaye, Türkiye'ye gelmekte tereddüt eder. Türkiye'nin tahvillerini ya almak istemez veya daha yüksek faiz ister.
Öte yandan demir-çelik ithalatında gümrük vergisinin Mayıs ayı öncesindeki düzeyi olan yüzde 50'ye yükseltileceğini açıkladı.
ABD ile Türkiye arasında dış ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkaracak bir ticaret anlaşması yapılmasına ilişkin Ticaret Bakanlığı öncülüğünde yürütülen görüşmeleri de durduracağını açıkladı.
Yine Trump, ''Mültecileri zorla geri gönderen veya Suriye'de barış, güvenlik veya istikrara tehdit oluşturan" kişilere yönelik ek ve güçlü yaptırımlar uygulaması için kararname çıkaracağım diyor.
Trump'ın ''Türkiye'nin harekatı insani kriz ortaya çıkarıyor ve olası savaş suçlarının işlenmesi için gerekli koşulları oluşturuyor'' şeklindeki açıklaması da, dünya kamuoyunu etkiler. Bu açıklamanın dünyada fazla taraf bulması risklerin başında geliyor.
Trump, ister iç politikaya taviz vermek istesin isterse de kasıtlı yapsın, sonuç değişmez. Piyasanın kırılganlığını artırdı ve istikrar için zararlı oldu.
2) İki senatör tarafından kongreye verilen Türkiye için 8 maddenin 7'sinde yaptırım öngörülmüştür. Önemli olanları:
* Türkiye'yle askeri işlemlere uygulanacak yaptırımlar; Türk ordusu ile işlem yapanlara, uçak parçaları ve otomotiv ekipmanları, yabancı kişiler dahil verenlere,
* Türk enerji sektörüne yaptırımlar
* ABD askeri yardımının yasaklanması
* Türkiye'nin S-400 alması nedeni ile CAATSA (Amerika'nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası) kapsamına alınması;
* Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın net geliri ve mal varlığı hakkında rapor hazırlanması,
* Türk hükümeti mensuplarına ABD'ye seyahatlerinde vize kısıtlamaları getirilmesi.
Bu tasarı yasalaşırsa, doğrudan Türkiye'ye gelen yabancı yatırımları ve dış kredileri engeller. Türkiye'nin beş yıllık tahvillerinde kredi risk primi olan CDS oranlarının daha da artmasına neden olur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın net mal varlığıyla ilgili rapor da istismar edilebilir. ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi (OFAC)'ın geçmişte bu alanda fevri eylem örnekleri vardır. İstismara açıktır.
CAATSA kapsamında yaptırım uygulanması halinde Türkiye ile ABD ilişkileri tamamıyla kesilecektir. ABD'nin işi bu noktaya kadar tırmandırması kendisi içinde yüksek risk demektir.
Aslında ABD'de Kongre kararlarını Başkan veto ediyor ve fakat veto etse bile eğer kongrede ikinci oylamada Temsilciler Meclisi'nde 290, Senato'da da 67 oyla yeniden kabul edilmesi halinde veto geçersiz oluyor.
Şimdiki siyasi konjonktür aleyhimizde görünüyor. Söz gelimi tasarıyı verenlerden birisi olan Graham, tasarıyla ilgili yaptığı açıklamada, "Kongre'nin birçok üyesi, IŞİD'e (Irak Şam İslam Devleti) karşı en güçlü müttefiklerimizden biri olan Kürtlerin yüzüstü bırakılmasının yanlış olduğunu düşünüyor" dedi.
Trump'ın bütün bu açıklamaları ve yaptırım kararları, iç politikaya dönükte olsa, Türkiye'ye sermaye girişlerini negatif etkileyecektir. Dahası uluslar arası kredi derecelendirme kurumlarını da harekete geçirecektir.
Bu sorunları aşmamız için önce YPG/ PYD'nin bölgede IŞİD'la mücadeleyi istismar ettiklerini, bölgedeki Arapları uzaklaştırarak etnik uygulama yaptıklarını anlatmamız gerekir.