ABD'den Erdoğan'a "paravan" yanıtı mı?..
Başlarında siyah kar maskeleri, üzerlerinde siyah kıyafetler, ayaklarında Avrupalı ve Amerikalı askerlerin de giydiği askeri botlar...
Ortaya ilk çıktıklarında yüzleri hiç görünmüyordu...
Irak'ın dörtte üçünü ele geçirdiklerinde çoğu yüzünü açmış, çember sakalları ve ürkütücü görüntüleriyle korku saçmaya devam etmişlerdi...
Körfez Savaşı'ndan sonra Amerika'nın Irak'ı işgalinin ardından gizemli biçimde ortaya çıkmışlardı...
ABD askerlerine saldırdıkları için Saddam Hüseyin'den geriye kalan Baas rejiminin askerleri olduklarına da kanaat getirilmişti!..
Hatta başlarında Baas rejiminin aranan generallerinin olduğu da ileri sürülmüştü...
Çünkü bir yandan en az 4 bin deniz piyadesini öldürürken, diğer yandan da farklı aşiretlerin yaşadığı köylerde terör estirmişlerdi...
O kapkara giyinmiş terör ordusundan yansıyan şiddet iki önemli soruyu adeta kanla karıştırarak zihinlerde dolaştırıyordu;
Acımasız militanlar o kadar ağır silahları, araç gereçleri, ekipmanları, kıyafetleri ve tabii ki mühimmatı nereden bulmuşlardı?..
Ve diğer soru da, bunlar gerçekten şeriat rejimi isteyen Selefi dinci militanlar mıydı, yoksa "Arap Baharı"nın paralı askerler mi?..
ABD'nin Irak'ı işgal ettiği dönemde, ülke topraklarının yüzde 75'ini ele geçirebilecek askeri kapasiteye ulaşmaları yukarıdaki soruları daha da derinleştiriyordu...
Ancak korkuyu derinlere ulaştıran asıl mesele, dayattıkları kanlı şiddetin boyutlarıydı...
Bazen yüzlerce insanı Bağdat çöllerinde yüzüstü yatırarak kurşuna diziyorlar, bazen de sıraya koydukları insanların başlarını keserek Dicle Nehri'ne atıyorlardı...
Adına El Kaide denilen örgüt vahşeti andırın şiddeti öylesine büyütmüştü ki, bütün dünya sarsılmış ve koalisyon güçleri dinci örgütü bertaraf etmek için süpürme hareketi başlatmıştı...
Suriye, terör, bahane!..
Usama Bin Ladin'in El Kaidesi'nin adamları olduğu ileri sürülen Irak ve çevresindeki dinci teröristler ortaya çıktıkları gibi yine gizemli biçimde kaybolmuşlardı...
Amerikan ve koalisyon güçleri binlercesini öldürmüştü...
Etnik ve dinsel savaşların büyüdüğü Irak topraklarında, El
Kaide safında Amerikan askerlerine saldıran militanların çoğu da aşiretlerle girdikleri savaşlarda can vermişti...
El Kaideciler'den bazıları ise Usama Bin Ladin ile kahvaltı yapabilecek kadar yakınlaşan, Tora Bora Dağları'nda eğitim gördükten sonra Irak üzerinden Türkiye'ye sevk edilen ve 15-20 Kasım 2003'te İstanbul'daki 4 hedefe bombalı saldırı düzenleyerek 60 kişiyi öldüren eski Hizbullahçılardı...
El Kaide'nin şiddeti İstanbul'da, Ankara'da, Adana'da, Diyarbakır ve çevresinde de kendini göstermişti...
Örgüt tamamen sahadan çekilene kadar Türkiye'nin de içinde bulunduğu çok sayıda ülkede korku yaratmıştı...
Bin Ladin'in ardından gelen Ebu Musab ez Zerkavi ve Eymen el Zewahiri gibi
örgüt yöneticileri de tek tek öldürülünce Selefi örgüt bir anda ortadan kaybolmuştu...
Ta ki IŞİD adı altında, Ulusal Geçiş Konseyi denilen isyancı güçlerle birlikte Libya çöllerinde ve Suriye'de ortaya çıkana kadar...
Kaddafi'nin 2011 yılında Sirte'de isyancılar tarafından linç edilmesi sırasında, aralarında ne kadar IŞİD yanlısı vardı bilinmiyor...
Ancak hem görüntüleri, hem örgütlenmeleri, hem de eylem yöntemleri açısından tıpatıp El Kaide'ye benzeyen IŞİD'in en büyük eylem sahası Libya'dan sonra Suriye olmuştu...
IŞİD'e gösteriş operasyonu mu?..
Muammer Kaddafi'nin Libya çöllerinde linç edilmesinin ardından, konu Suriye'nin karıştırılmasına gelince, işte burada sadece amperyalist destekli aşiretlerle PKK sahaya çıkmamış, aynı zamanda El Kaide'nin eski militanlarının oluşturduğu IŞİD de bölgenin insansızlaştırılması için vahşete varan eylemlere başlamıştı....
IŞİD Suriye'de de yüz binlerce insanı katletti...
Örgütün şiddeti Türkiye'de en az 500 masum insanın canını alınca ve militanlar Avrupa ülkelerinde de eylemlere başlayınca, tüm dünya ayağa kalkmış, örgüte karşı Türkiye'nin de destek verdiği büyük operasyonlar yapılmıştı...
İddiaya göre ABD ve koalisyon güçlerinin Suriye'de son 4 yıldaki varlık gerekçesinin en büyük nedeni IŞİD kaynaklı terördü...
Ancak Türkiye bu durumun baştan beri PKK'nın güçlendirilmesi için aynı zamanda bir "paravan" olarak görüyordu...
AKP lideri Erdoğan bu yüzden ABD ve Avrupa'ya sıklıkla tepki gösteriyor, terörün desteklendiğinden şikayet ediyordu...
Türkiye'nin iddiasına göre, ABD ve destekçileri "IŞİD'le mücadele ediyor" bahanesiyle PKK'yı ordulaştırıyordu...
Ancak daha önce iki üst düzey yöneticisi koalisyon güçlerince öldürülen IŞİD'in son lideri Türkiye tarafından etkisiz hale getirilmişti...
CENTCOM panikledi mi?..
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 1 Mayıs 2023'te yaptığı açıklamada, IŞİD lideri Ebu Hüseyin el-Kureyşi'nin MİT'in Kuzey Suriye’de düzenlediği operasyonda öldürüldüğünü söylemişti...
Aslında eylemsel açıdan IŞİD uzun süredir sessizliğe gömülsede de, bu örgütten çok, PKK'nın Suriye'deki devinimi dikkat çekiyordu...
Türkiye, yabancı devletlerin PKK'ya sıklıkla TIR'lar dolusu silah gönderdiğini, militanların ABD askerlerince eğitildiğini ve bu çalışmaların da "IŞİD'le mücadele ediliyor" bahanesiyle perdelendiğinden yakınıyordu...
Ancak PKK'nın Suriye sınırında ordulaşma çabaları o kadar büyümüş olmalı ki, 19 Eylül'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşan Erdoğan adeta ABD'ye meydan okuyarak şöyle demişti;
"Orta Doğu, Kuzey Afrika'da DEAŞ (IŞİD) ve benzeri örnekleri paravan olarak kullananların riyakarlıklarından bıktık... DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur. Bu bölgelerdeki tehdit sadece DEAŞ değildir. Sırf kendi siyasi, ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bağlantılı sorunlardan şikayet etme hakkı yoktur."
Peki, bu konuşmanın
yankı uyandırmasından tam da (!) bir hafta sonra IŞİD'e yapılan operasyona ne demeli?..
9 Temmuzda IŞİD lideri Usame el Muhacir'in öldürüldüğünü açıklayan ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM),
Erdoğan'ın "paravan" suçlamasından o kadar etkilenmiş olmalı ki, örgütün
üst düzey yetkililerinden Ebu Halil el-Fadani'nin önceki gün yakalandığını duyurdu...
Açıklamada, "CENTCOM, IŞİD’in kalıcı yenilgiye uğratılması konusunda kararlılığını sürdürüyor" denildi!..
Şimdi asıl soru şudur; ABD, Erdoğan'ın "paravan" suçlamasının hemen ardından, IŞİD üzerinden gösteriş mi yaptı, yoksa örgütün yeniden harekete geçeceğini mi tespit etti?..
Bu sorunun cevabı sadece IŞİD'in olası eylemlerinden değil, PKK'nın içinde bulunduğu hareketlilikten de dışa vuracaktır!!!