31 Mart vakası
Türkiye 31 Mart’a kilitlenmiş durumda. Yani yerel seçimlerin ertesi gününe. Sandıktan çıkacak sonuçlar ekonomideki hareketleri daha da sertleştirecektir.
Finans piyasaları 31 Mart, yani ertesi gün ile ilgili çeşitli senaryolar yazmaya başladı bile.
İşte o senaryolar:
AK Parti’nin oyunun yüzde 45 seviyelerinde çıkması başta borsa olmak üzere bir çok piyasalarda kısa soluklu da olsa bir bahar havası getirebilir. Bu şu anlama geliyor: Ağustos ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar siyaset durulacak ve piyasalar da siyasetin etkisinden kurtulacak. Ülkeye yeniden sıcak para girişi olacak. Sıcak paranın girişi ile birlikte borsa yükselecek döviz ve faiz düşecek.
AKP oylarının yüzde 40’ın altında çıkması paranın patronları için siyasi arenanın daha da kızışması anlamına geliyor. Bu da aslanların kavga ettiği arenadan uzak durmak misali paraya yön verenlerin kaçmasına neden olacak. Türkiye’den para çıkışı daha da hızlanabilir.
Tabii ki bunların hepsi senaryo.
Bir de ekonomik gerçekler var. O gerçekler de AKP ister yüzde 30 isterse yüzde 60 oy alsın, değişmeyecek verilerden oluşuyor.
Türk ekonomisi her zaman söylediğim gibi tam bir balon ve bu balonun havası yavaş yavaş inecek gibi değil. Yani patlama aşamasına kadar halen şişiriliyor. Özellikle Amerika’nın parasal genişlemeden çıkması bugüne kadar hiç bir tedbir almayan Türkiye’yi ciddi anlamda olumsuz etkileyecek.
Ocak ayında Türkiye’den 5.8 milyar dolar para çıkışı oldu. Üstelik bu çıkış yüzde 13’e vuran faizlere rağmen.
Banka cephesine bakarsanız işlerin ne kadar kötü ve vahim olduğunu daha net görürsünüz. Bankaların takipteki net alacakları hızla artarken, kârlarında ise ocak ayı itibariyle yüzde 43.9 düşüş oldu. Dikkatinizi çekerim, düşen kâr oranı öyle böyle değil.
Bankaların yeterlilik rasyoları hızla düşüyor. Yani Başbakan’ın o hep gurur duyduğu bankalar, maalesef yavaş yavaş çatırdıyor.
Bu çatırdamanın işaretleri ekonomik verilerdir.
Ekonomik verileri ise sadece ekonomistler görüyor. Onları da dinleyen yok. Halk meydanlardaki nutuklara kilitlenmiş durumda.
Türk halkının en büyük sorunu da zaten bu. Ekonomik okur yazarlığının olmaması. Ekonomik okur yazarlık için öyle koca koca iktisat kitaplarını devirmeye gerek yok. Sadece gazetelerin ekonomi sayfalarını okumak yeterli.
Mesela bankacılık sektörünün kârı ocak ayında yüzde 43.9 düşmüş. Bunun ne kadar vahim bir olay olduğunu anlamak için illa iktisatçı olmak mı lazım?
31 Mart günü?
Tüm senaryoları bir kenara itip 31 Mart gününe mevcut verilerle baktığımızda ortaya yine karamsarlık çıkıyor. AKP ister başarılı olsun ister olmasın, Türkiye’nin bu ekonomik kırılganlığı olduğu sürece, 31 Mart günü belki olmayabilir ama kötü günleri en az iki üç yıl yaşayacaktır.
Kötü günlerin gelmesini önlemek maalesef vatandaşın oy pusulasına basacağı mühürle değişmeyecek. Çünkü mevcut iktidar 10 yıldır tamamen ülke ekonomisini bir illüzyonla yönetti ve artık uyutulacak insan kalmadı.
Şimdi gerçeklerin zamanı.
31 Mart veya 13 Nisan gibi tarihlerin ekonomi için hiç bir önemi yok.
Önemli olan her gün daha da kötüleşen ekonomik veriler.