30 Ağustos ve Spor

PAZAR günü Zafer Bayramının 98. yıl dönümünü kutladık. Bana göre; asil milletimizin ve onun ordusunun, 98 yıl önceki zor şart ve kısıtlı imkanlardaki bağımsızlık zaferidir 30 Ağustos. Bu gerçekten esinlenerek ifade edelim ki; elde, avuçta hiçbir şeyin olmadığı o zor şartlardan, milleti bugüne taşıyan önceki neslin hakkını kimseye yedirmemek lazım. Tüm gayretimiz bu yönde olmalı ki vicdanımızda rahat etsin. Bu bakış açısı ile başta futbol olmak üzere Türk sporunda bazı şeylerin "miras yedi" mantığı ile idare edilmesine de karşı çıkıyoruz. Tabi bu mevzuda mesele şahsi değil genel ve sistematik olduğundan da geri adım atmıyor, söylediklerimizi de ayıp saymıyoruz. Türk sporunda gelinen bu noktadan fevkalade rahatsızız. Zira federasyon ve spor idaresinde "iki ileri, bir geri" mantığı izlendiğini müşahade etmekte ve bunu da yanlış bulmaktayız.

* Mesela Covid 19 nedeniyle liglerin planlanmasında ki çelişkili kararlar.

* Mesela liglerimizdeki yabancı oyuncu meselesi.

* Mesela hâlâ beklediğimiz kulüpler yasası.

* Mesela kulüp borçlarının yeniden yapılandırılması meselesi.

* Mesela amatörlerin saha, tesis ve malzeme problemleri.

* Mesela Covid 19 salgınına rağmen bazı federasyonlarda, önce takvimi planlanan sonra da iptal edilen kampların amaç ve mantığı.

* Mesela yapıldığı iddia edildiği halde bir arpa boyu yol alınamayan Sporda Yetenek Tespiti Projeleri. Hele hele 18 yılda on kat arttığı iddia edilen lisanslı sporcu sayısı yalanı. Sağlıklı bir nesil için bir türlü yaşam biçimi haline getirilemeyen Türk sporu.

Hülasa 18 yıldır çözülmesini beklediğimiz bir sorunlar yumağına rağmen ortada yalancı pehlivan gibi dolaşan birileri ve dostlar alışverişte görsün mantığıyla ceplerini dolduran bir güruh. Bir yanda atıl bekletilen Spor Akademisi mezunu idealist spor yöneticileri, diğer yanda dünyanın hiç bir ülkesinde görülmemiş bizim spor federasyonlardaki kaynak hovardalığı ve israfı. Biz ve milletimiz bu işlerin alayından rahatsızız. İşte bu duygularla bu köşeden ilan ediyor ve 30 Ağustos ruhuyla size sesleniyorum. Ya hemen düzelin ve düzeltin, ya da dost olup özür dileyelim. Aksi taktirde yüzleriniz kızarana kadar külliyen size ve tezgahınıza karşı olduğumuzu haykırmaya devam edeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları