23 Nisan'ı kutlayamazlar

Yarın 23 Nisan. Kendimi bildim bileli, bu bayramı, hem çocuk, hem de Ulusal Egemenlik Bayramı olarak kutladım. Tabii, bunlar iktidara gelene kadar böyleydi. Zaten, Mustafa Kemal Atatürk bu tarihi günü, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı adıyla çocuklara hediye etmişti. Dünyada ilk kez bir liderin, ülkesinin geleceği olarak gördüğü çocuklara verdiği değeri gösteren bir belgeydi bu bayram. Bugünü, devletin de egemenliği için kutlaması gerekiyordu. Ancak anlaşılan yönettikleri ülkenin egemenliğinden emin değiller ki kutlamaları iptal ettiler.

Gerçi Mustafa Kemal'in tüm eserleri ve ismini kazımaya, silmeye ant içmiş bir iktidar, halaylar çekip düğünler yaparken, bu bayram kutlamasından kaytarmayı başardı. Mazeret de şehitler. Mustafa Kemal ve arkadaşları savaş içindeyken bile, bugünü kutlayarak, düşmanına inançlarının ne denli güçlü olduğu konusunda gözdağı vermişti. Ama onlar, her şeylerini borçlu oldukları Mustafa Kemal ve eserlerini silmeye çalıştıkça, dünya Atatürk'ün devrim ve eserlerini benimseyip bu kez onları siliyor. Böylece yok olmaya başladıklarının bile farkında değiller, cahillik çok kötü bir şey.

Mesela, 23 Nisan hangi başkentlerde kutlanıyor dersiniz. ABD'nin başkenti Washington'da, Kanada'nın Toronto kentinde, Avrupa başkentlerinde, Güney Amerika'da, Afrika'da çeşitli ülke başkentlerinde kutlamalar yapılıyor. Birleşmiş Milletler, UNESCO Çocuk Günü'nü kutluyor. Mustafa Kemal'in uluslararası alanda bıraktıklarını, dünya takdir ediyor. Sen istediğin kadar karala. Onun parlamasına, pırıl pırıl yarattığı geleceği kimse yok edemiyor, edemez. Türk halkının başındakilerden korkmayan, yurt dışında yaşayan çocukları, bu bayramı dünya çocukları ile kutluyor. Siz kutlamasanız da olur. Çocukların değeri son olaylarla zaten ortada.

***

Bu yazıda başka konuları ele alacaktım, ancak Amerika'nın Sesi radyosu (VOA) muhabiri, Reza Zarrab hakkındaki iddianamede, Federal Başsavcının değişiklikler yaptığını buldu. Bu değişiklikler, Türkiye'den bazı bilgileri istemeye vardıracak şekilde genişletildi. Şimdi diyeceksiniz ki Ankara, bu bilgileri istese vermez. İşte bu noktada yanılıyorsunuz. Mesela son günlerde, Türkiye ile Amerika arasında imzalanan gelir ve vergi anlaşması gereğince, bu bilgileri vermek zorunda. Aklınızdan, 'zorunda ama vermese ne olur diye', geçebilir. İşte o zaman savcının elindeki bilgi ve belgeleri işleme sokması beklenir. Bu da nerelere, kimlere kadar uzanır bilinmez.

Savcının iddianamesine yeni giren konular, daha önce sizlere bu köşeden yazdığım, beklenen noktalar diye altını çizdiğim şeyler. İddianamede, davanın 17 Aralık'ta açılması, Türkiye'deki yolsuzluk suçlamaları ile bağlantı kurmaya yol açtığı gibi, belgede suçun işlendiği yerler olarak, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri isimlerinin geçmesi, İran altın ticareti ve kara para aklanması, rüşvet olaylarına doğrudan kapı açılıyor.

Ayrıca, Amerikalı Federal Savcının, özel uçaklarla seyahat edip, İstanbul'da yalıları mekan edinen kişinin, cezaevi otobüsünde ellerinde ve ayaklarında zincirlerle seyahat edip, bir saatlik uçuş mesafesini, zırhlı otobüsle, 10 gündür yoldan ördek mahkûmlar alarak katetmesi, Türkiye'de, kendini unutan bazı kişilere bir örnek olacak. Eminim bu adamın, kimlere bu paranın aklanması için rüşvet verdiği de, duruşmalar sırasında ortaya dökülüp saçılacak. İşte bu son durum, Amerika'da yaşamayı planlayan bazı kişilere, üzücü haber.

***

Ne acı değil mi, paraleli Washington'dan isterken, bazı yandaşları buraya kaptırmak. Ben bu sonucu, Suriye konusunda da bekliyorum. Esad'ı devirmeye çalışan bazılarının kendilerinin devrilmesini görmek, nasıl olacak acaba. Kendi işlerini bırakıp, elalemin ülkesinin işlerine bulaşanlar, bizi batağa sokmaktan başka bir şey yapmadılar. Her ne kadar üstlerine alınmadıkları belli olan bu grup içinde, kendi partilerinin de umudu kalmadığı anlaşılıyor.

Artık, demokrasi, özgürlük ve basın hürriyeti gibi laflara, dünyanın karnı tok. Herkes anladı kiminle dans ettiğini.

Yazarın Diğer Yazıları