2019 ne getirmeli?
Genel olarak bana 2019 yılı için dileğimi sorsaydınız; Bir... Tarafsız yargı, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve siyasi özgürlükler ve laik demokrasi. İki... Ülkenin popülizm tuzağından kurtulmasını isterdim.
Çünkü bu dediklerim ekonomik, sosyal ve siyasi istikrarın da temelidir.
Sık sık vurguluyorum, kapitalist sistemde, ekonomik krizler sistemin ve piyasasının kendi kendisini düzeltmesidir. Bir şartla... Söylediklerim hukuki ve demokratik kurumsal altyapı varsa geçerlidir. Eğer bu altyapı yoksa krizin uzun dönemli bir bunalıma dönme riski yüksektir.
1- Hukuki ve demokratik altyapı yoksa, üretici ve tüketici güveni de düşük olur. Üretici ve tüketici, sisteme ve yönetime güven duymaz. Morali bozuk olur.
Bizde açıklanan Aralık ayı tüketici güven endeksi, 2017 yılında 65 iken 2018 yılında yüzde 58'e geriledi. Yine üretici ve tüketiciyi birlikte değerlendiren ekonomik güven endeksi ise geçen sene Aralık ayında 95 iken bu sene 75'e geriledi.
Bu endekslerde 100 altı güvensizliği gösteriyor. Üretici ve tüketici güveni, iç dinamiklerin harekete geçmesini, tüketim ve yatırıma yönelmesini sağlar.
Üretici ve tüketici güven duymazsa, yabancı sermaye nasıl güven duyar?
OECD'nin 2018 son raporunda da Türkiye'de maliye ve para politikalarında işletmelerin, hane halkının ve yatırımcıların güvenini yeniden kazanmanın çok önemli olduğu vurgulandı.
Bir ekonomide güven çok düşükse, ekonomik krizlerin bunalıma dönüşme riski de yüksektir.
Krizden bunalıma dönüşmüş iki ülke var. Birisi, Venezuela... Diğeri İran. Her iki ülkede de demokrasi askıya alınmıştır.
Türkiye her zaman, iç ve dış risklerden çıkış yolu bulmuştur. Zor şartlar aynı zamanda çözümleri de yaratmıştır.
2019'un ilk gündemi hukuk, demokrasi ve insan haklarında iyileştirme olmalıdır.
2- Ekonomik anlamda gündem; kaynakların siyasi iktidar tarafından sürekli seçim popülizminde kullanılmasını önlemek olmalıdır.
Bu görev kısa dönemde siyasi iktidarın görevidir.
Siyasi iktidar bugüne kadar her seçimde yaptığı popülizmin ekonomiyi bu duruma getirdiğinin bilincinde olmalıdır. Her seçim daha fazla popülizm gerektirir. Bu durum sürdürülemez.
Ülkeyi popülizm tuzağından kurtarmak kısa ve uzun dönemde halkın görevidir. Halk bilinçli olup seçimde popülizme hayır derse, hiçbir siyasi iktidar bu yolu denemez.
Halk bilinçli olmalıdır. Çünkü popülizmin maliyetini her zaman halk çekiyor. Zira ekonomide devlet kaynaklarının popülist amaçla kullanılması bir defa başlayınca her seçimde daha çok büyümesi gerekir. Bu yola giren siyasi iktidar ekonomide kaynakları etkin ve verimli kullanamaz. Kamu kaynaklarını çarçur etmiş olur. Bütçe ile yatırım yaparak istihdam yaratamaz. Neticede ekonomik krizin en büyük tetikçisi popülizm olur.
Türkiye'de halkın vergileri bütçe kanalıyla popülist amaçla kullanılmaktadır. Bu çerçevede, bütçenin seçim amaçlı kullanılması, kamu imkânlarının seçim için seferber edilmesi, mitinglerde kamu arabalarının ve memurların kullanılması, seçim süresince yapılan yardımlar kamu kaynaklarının yersiz kullanılması demektir.
En taze örnek; Tarım Bakanı'nın çiftçiye 972 milyon lira destek dağıtılacağını açıklamasıdır. CHP Bursa milletvekili ise bu 972 milyon liranın bir kısmının geçmişten kalan çiftçi alacakları olduğunu (2017 buzağı desteği; 6 ay önceki süt primi ve 2 yıldır yapılmayan besi desteği); çiğ süt desteğine verilecek ilave 15 kuruşun da Eylül 2018-Mart 2019 arasında yani yalnızca seçim odaklı olarak verileceğini açıkladı.
Karar halkındır. Seçmenindir. Ya kısa dönemli popülist çıkarları ya da uzun dönemli siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarı tercih eder.