2018 ne getirecek?
Bank of America 68, gelişmekte olan ülkeyi 6 aylık süreç itibariyle değerlendirdi. Bu ülkeler içinde Çin ve Rusya en sağlam ülkeler olarak, Güney Afrika, Brezilya ve Türkiye ise, ''Kırılgan üçlü'' olarak değerlendirildi.
2015'te Birleşmiş Milletler Kalkınma Politikası Komitesi raporunda da Türkiye, dünyanın en kırılgan ülkesi olarak yer almıştı.
Kırılganlık Türkiye'ye yatırım yapmak için gelen doğrudan yabancı yatırım sermayesini olumsuz etkiliyor. Buna karşılık finansal yatırım için borsaya ve faize gelen kısa vadeli yabancı yatırım sermayesi "Sıcak Para"yı etkilemiyor. Parayı çalıştıran fonlar, riskin olduğu ve buna rağmen kârlılığı da yüksek olan ülkelere de gidiyor. Çünkü fon aracıları kârdan pay alıyor. Ancak para batarsa, kendi paraları olmadığı için, bundan dolayı bir kayıpları olmuyor. Yalnızca komisyon alamıyorlar.
Türkiye'ye sıcak para yoluyla döviz girişi olunca, bu hem kuru etkiliyor, hem de büyümeyi etkiliyor. Bir ekonomiye kaynak girişi olursa büyümeyi olumlu etkiler. Türkiye'ye dış borçlanma ve sıcak para yoluyla dış kaynak giriyor. Ancak aynı zamanda sıcak para kırılganlığı artırıyor. Spekülatif piyasa oluşuyor ve fiyat istikrarı bozuluyor.
Fiyatların, nedeni ne olursa olsun, bir defa artması enflasyon değildir. Enflasyon fiyat artışlarının süreklilik kazanmasıdır. Türkiye'de kırılganlık dışında yapısal dengeler de bozuldu. Söz gelimi finans sektörü reel sektör dengesi bozuldu. Kamuda verimlilik düştü. Maliyetler arttı. Bunlar da fiyat artışına yansıyor.
2018'de bu sorunlar ve enflasyon devam edecek.
Dahası 2018 seçim yılı olursa veya seçim yılı arifesi olduğu için, popülizm tırmanacak ve siyasi riskler daha da artacaktır. Popülizm talep artışı ve büyüme yaratır ve fakat aynı zamanda kaynakların çarçur olmasına neden olur. Kaynakların etkin kullanılmasını engeller. Bu da 2018 yılında da yine enflasyonun devam etmesine neden olur.
Son yıllarda, ekonomik tahminler yapmak zorlaştı. Çünkü iç ve dış siyasi riskler arttı. Dış riskler içinde, Avrupa'dan uzaklaşmak ve ABD'nin Zarrab Davası da önemli olmaya başladı.
2018 yılında da Pppülizm ve dış kaynak girişi olmasına rağmen, bütçe imkanları ile dünya sermaye hareketlerinin boyutu, büyümenin 2017 yılındakinin altında kalacağını gösteriyor. Bu durum 2018 yılında aynı büyümenin devamını imkansız kılıyor.
Tabloda Merkez Bankası'nın beklenti anketine göre bu sene büyümenin düşmesi bekleniyor. Büyümenin düşmesi, işsizlik oranının daha da artmasına neden olacaktır. 2018 yılına işsizlik, kredi dönüşlerinde sorunlar, döviz sorunu ve işsizlik damgasını vuracaktır.
Özellikle KOBİ kredilerinde dönüş sorunu yaşanabilir. Ancak bunlarda devlet kefaleti olduğu için, bütçe açıklarına yansır. Bütçe açıkları da enflasyonu artıran bir faktördür.
Dış ticaret açığı ve cari açık da devam edecektir. Çünkü üretimde ithal ara malı ve ham madde bağımlılığı devam ediyor. Zira ara malı ve ham maddeyi içeride üretmek için yeni yatırımlar yapılmadı. Kaldı ki bu yatırımlar bugünden yapılmaya başlansa bile, faaliyete geçmesi yıllara bağlıdır. 41.7 milyar dolarlık cari açık tahmini gerçekleşir.
Ara malı ve ham madde bağımlılığı işsizlikle mücadeleyi de engelliyor. Ara malı ve ham madde ithal ettiğimiz ülkelerin istihdamına katkı yapıyoruz.
Türkiye eskilerin deyimi ile -seçim sath-ı maili-nden kurtulmadığı sürece ekonomide bir adım ileri gidemez.