2015 yılı ne getirecek?

2015 yılında ekonomiyi önce siyaset belirleyecek... Sonra ekonomideki istikrar sorunu... Ve sonra da dünya ekonomisi etkili olacaktır.
İkinci Dünya Harbi dışında, hiçbir dönemde iç ve dış siyaset, ekonomiyi bu kadar belirleyici olmamıştı.
İç politikada kontrol siyasi partilerin iradesi dışına çıktı. İş dünyası gruplaştı. Bir kısım iş dünyası, rahatça yatırım yapabiliyor. Bir kısım iş dünyası ise baskı altında rahat nefes alamıyor. Gerçekte aynı gemi içinde olan iş dünyasının birinin sıkıntısı, zaman içinde diğerine de yansıyacaktır. Zira piyasa rekabete dayanırsa, ekonomide verimlilik artar. Büyüme sağlanır. Ekonomi global dünyaya daha iyi entegre olur.
Dış politikada ise Orta Doğu’da Türkiye’nin elinde olmayan olumsuz gelişmeler yaşanıyor. Türkiye bu olayları kendi ulusal çıkarları doğrultusunda yönetemedi. Başta Hükümet, iktidar partisi ve ana muhalefet partisi ile HDP son Kobani sorununda Türkiye’nin ulusal çıkarlarına öncelik veren titiz bir davranış içinde olmadılar.
İç ve dış siyasi sorunlar devam ederse, 2015 yılında yatırım eğilimi düşer, durgunluk ve işsizlik artar.
Bugün için ekonomide mevcut olan riskler, 2015 yılı içinde de devam edeceğe benziyor.
ABD Merkez Bankası FED, AB Türkiye raporları, raiting kuruluşları Türkiye de kırılganlığın yüksek olduğunu açıkladılar. Kırılganlığın yüksek olması, yerli ve yabancı yatırımları engelliyor. Yabancı sermaye ciddi yatırımlar için değil, kısa vadeli sıcak para olarak geliyor. Yine kırılganlık nedeniyle, özel sektör ve özellikle bankalar yeni dış krediler için daha yüksek faiz ödüyorlar.
Bu şartlarda 2015 yılında 400 milyar dolara ulaşan dış borçları ve özellikle bir yıl ve daha kısa vadeli olan kısa vadeli dış borçları çevirmekte zorlanabiliriz veya dış borçlarımızın faiz maliyeti daha yüksek olur.
2012 yılında Yurt İçi Gayri Safi Hasıla’da (YGSH) büyüme oranı yüzde 2.2, 2013 yılında yüzde 4 oldu. Bu sene de yüzde 3 dolayında olması bekleniyor.
Toplumda refah artışının göstergesi fert başına gelir artışıdır. Son üç yılda fert başına gelir artışı yüzde 1 ile yüzde 2.5 arasında değişti. Türkiye şartlarında bu artış, durgunluk demektir.
Sürekli durgunluk ekonomiye, krizlerden daha çok zarar verir. Krizler bir nevi düzeltmedir. Ertesi yıl ekonomi yeniden rayına girer. Sürekli durgunluk ise işsizliği ve iflasları artırır.
Öte yandan, Türkiye’nin dış borçlarını ödemesi için gelir yaratması gerekir. Global olarak yüzde 6, fert başına gelir olarak yüzde 5 büyümeden daha düşük büyüme, dış borçlar açısından riski artırmaktadır.
Kaldı ki fert başına gelir artışının düşük olması nedeniyle Türkiye, orta gelir tuzağına düştü. 2015 büyüme beklentisi de orta tuzaktan çıkamayacağımızı gösteriyor.
Orta gelir tuzağı, üretim yapısını da değiştirir. Bir yanda daha az ve daha lüks mal ve hizmet üretimi olarak, diğer yanda daha ucuz ve daha düşük kalitede mal ve hizmet üretimi olarak, ikili üretim yapısı oluşur. İkili üretim yapısı da verimliliği ve kaynakların etkinliğini düşürür.
Ekonomide durgunluk olmasına rağmen, enflasyon oranı da yüzde 10’lar seviyesindedir. Son on yıldır yaklaşık bu seviyelerde devam etmektedir. Bunun nedeni, ekonomideki düşük verimlilik, sanayinin düşük kapasitede çalışması, riskin maliyetlere yansıtılması gibi yapısal sorunlardır. Bu yapısal sorunların çözümünün, para politikası ve faiz politikası ile mümkün olmadığını gördük.Yapılması gereken önce niyet edip, sonra bir planlama yapmaktır.
Böyle bir niyet olmadığına göre, 2015 yılında da enflasyondan gözyaşı bekleyeceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları