2013 büyümede milat yılı oldu
Cumhuriyet döneminde en yüksek büyüme, 1923-1950 döneminde yaşandı. Üstelik o dönemde, 1930 dünya buhranı ve ikinci dünya harbinin getirdiği ekonomik sorunlar vardı. Bu dönemde yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 8.1 oldu. Yüksek büyüme oranlarına; Kuruluş yıllarında GSYH'nın düşük olması ve 1933-1938 sanayi planları dönemindeki yüksek büyüme etkili oldu.
Demokrat Parti döneminde de yıllık ortalama yüzde 6.4 oranında yüksek büyüme yaşandı. O zamanda dış borçlanma hızlandı ve 1958 krizi yaşandı. Türkiye dış borçlarda moratoryuma gitti. Ayrıca Milli Korunma Kanunu ve siyasi sorunlar olmasaydı, daha büyük büyüme olabilirdi.
Planlı dönemde ilk yıllar yüksek büyüme oranlarına rağmen ideolojik çatışmalar 1980 krizini ve darbeyi getirdi. Bu dönemde de Türkiye potansiyel büyümesini yakalayamadı.
AKP iktidarında, 2003-2013 arasında GYSH yılda ortalama olarak 5,9 oranında büyüdü. Ancak 2013 sonrasında, 2014 ve 2019 arasında yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 4.3'e geriledi. 2019 yılı için yüzde 1.1 ve 2020 için ise yüzde 3 dolayında bir büyüme bekleniyor.
2003-2013 yılları atasındaki büyüme de dış kaynak girişi de etkili oldu. 2003-2015 arasında dış borç stoku 270.8 milyar dolar arttı.
Dış borç alındığında ülkeye mal veya para olarak kaynak girişi olur. Eğer bu kaynaklar doğrudan yatırım malı ithalatı şeklinde olursa veya fiziki yatırımlarda kullanılırsa, GSYH'da potansiyel büyümeyi etkiler. Ayrıca yeni yatırımlar, ihracat potansiyelini artıracağı için borç geri ödeme kapasitesi de artar.
Dış borçlarda önemli olan dış borçların GSYH'ya oranı değil dış borç ödeme kapasitesidir. Eğer dış borç yükü ödeme kapasitesinin üstüne çıkarsa ülke riski artar, kırılganlık artar ve bu defa büyümeyi negatif etkiler. Türkiye'nin 2013 sonrasında bir yandan iç siyasetteki sorunlar diğer yandan borç yükünün artması da dış borçları çevirme riskini artırdı. Türkiye'nin 5 yıllık tahvillerinin uluslararası iflas risk sigorta pirimi 2013 yılında 120 baz puandan 240 baz puana yükseldi. Dış borç faizleri de aynı şekilde arttı.
Dr. Ali Tigrel'in bir yazısına göre; İMF 30 yıllık dönemde 100 gelişmekte olan ülke verilerine dayanarak yaptığı analizde, gelişmekte olan ülkeler için risk sınırını; Dış Borç /GSYH oranını yüzde 35-40 aralığı, dış borç stoku / ihracat oranı da yüzde 160-170 aralığı olarak buluyor. Türkiye de bu oranlar sırasıyla yüzde 56 ve yüzde 250'dir.
2013 yılının milat olmasının bir nedeni de sonradan FETÖ planı olduğu anlaşılan ve 17 Aralık soruşturması veya 2013 Türkiye rüşvet skandalıdır. Aralarında iş adamları, bürokratlar, banka müdürü, çeşitli düzeyde kamu görevlileri ve dört bakan ile üç bakan çocuğunun olduğu kişiler hakkında "rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık suçlarını işledikleri iddiasıyla soruşturma başlatılmasıdır.
Ne var ki bu olay ve arkasından 15 temmuz darbe teşebbüsü, OHAL uygulaması, hukukun üstünlüğünde geri düşmemiz ve başkanlık sisteminde ortaya çıkan intibak sorunu; güven ortamını zedeledi ve yatırımları engelledi. GSYH'da büyüme bir yıl dışında düşük kaldı.
Bundan sonra banka kredileri yoluyla geçici talep artışı yaratılabilir. Ancak olası siyasi ve jeopolitik sorunları veri olarak kabul edersek, bu günkü hukuki ve demokratik altyapı ve güven sorunu varken yüksek büyüme yaşayamayız.