2012 yılı ekonomiye ne getirecek? (II)

Dün bu köşede 2012 yılında GSYH’da büyüme oranının neden düşeceğini açıklamaya çalıştım. Dış ekonomik gelişmelerin de etkisi altında olduğu için 2012 büyüme oranı için tek bir tahmin yapmak zordur. Ancak yüzde 2 ile yüzde 4 arasında bir büyüme tahmini yapılabilir.
2012 enflasyonu için mayısa kadar baz etkisi ile çift hane olması, mayıstan sonra yeniden tek haneye düşmesini bekleyebiliriz. Merkez Bankası nokta hedef olarak yıl sonu enflasyon hedefini yüzde 5 olarak açıkladı.
2011 yılı aylık TÜFE oranları mayısa kadar düşük, mayısta yüzde 2.42 olarak yüksek çıktı. 2012 mayıs ayında bu yüksek oran yıllık TÜFE hesabından çıkacağı için, 2012 mayıstan itibaren enflasyon tek haneye düşecektir.
Enflasyonla ilgili yapısal sorunların, koordinasyon sorunlarının ve psikolojik sorunların 2012 yılında da devam edeceği anlaşılıyor.
2004 yılının bahar aylarında, Yıllık TÜFE oranı yüzde 10 seviyesine gerilemişti. O günden bugüne aradan geçen 6.5 senedir enflasyon cephesinde değişen bir şey yoktur. Ara yıllardaki tek haneli enflasyon oranları, döviz kurlarının düşük tutulması ve bu yolla ithal malların fiyatlarındaki düşme ile sağlandı. 2011 yılının ikinci yarısından sonra kurların artması enflasyonun da MB’e göre 4 puan artmasına yol açmıştır.
2012 yılında kur artışı beklenmiyor. Zira MB, reel kur endeksine göre döviz kurları, dengeye gelmiştir. Bunun için de enflasyonda yeni bir tırmanma olmaz.
Öte yandan bütçe açıklarının azaltılması ve kamu borç yükünün düşürülmesi, hükümetin başarısıdır. Buna rağmen enflasyonun kemikleşmesi, enflasyonda yapısal sorunların çözülmediğini gösteriyor. Bu sorunlar, kamu sektöründe yanlış yapılanma, ekonomide düşük verimlilik, piyasada oligopol yapılar ve finansal sektör ile reel sektör arasındaki dengesizlik, gibi sorunlardır. Enflasyonda kalıcı çözüm için bu yapısal sorunları çözmek gerekir. Yapısal sorunları çözmek, zaman gerektirir. Kaldı ki hükümetin böyle bir niyeti olmadığı da görülüyor.
Enflasyonla mücadelede, Hükümet ve Merkez Bankası arasında yakın bir koordinasyon olmadığı da sık sık su yüzüne çıkıyor.
Ayrıca Merkez Bankası 2006 yılından beri açık ’Enflasyon Hedeflemesi’uyguluyor. Bu hedeflerin tutmuyor olması da MB’e olan güveni azaltıyor. Yine MB başkanları çok sık ve muğlak konuşuyorlar. Gerçekte ise MB başkanının belirli zamanlarda konuşması ve net mesajlar vermesi gerekiyor. Sonuçta Çarşamba günü olduğu gibi, Başkanın muğlak ve belirsiz konuşmalarından dolayı piyasalar olumsuz etkileniyor.
Bu şartlarda 2012 yılında, Dünya ve Türkiye ekonomisinde iktisadi faaliyetlerin yavaşlaması neticesinde enflasyon tek haneye düşebilir. Ancak yıl sonunda yüzde 5’e inmesi de çok mümkün görünmüyor.
Cari açığa gelince... 2011 yılında cari açığın toplam 74-75 milyar dolar olacağı anlaşılmıştır. 2012 yılında cari açığın düşmesi beklenebilir...
Cari açığı düşme yönünde etkileyecek faktörlerden birisi, büyüme oranının düşmesidir. Ne var ki sanayi üretimi içinde ithal ara malı ve hammaddenin payı yüzde 70’tir. İlgili bakanın açıklamasına göre, ihraç edilen her bir dolarlık mal üretiminde 82 cent’lik ithalat vardır. Dolayısıyla büyümenin düşmesine rağmen, ithalatın aynı oranda düşmesi beklenemez.
Cari açığın düşmesine yol açacak bir diğer neden ise kurların denge kur seviyesine gelmiş olmasıdır. Denge kur, ithal ara malı ve hammadde yerine iç üretime geçişi sağlayacaktır. Yalnız bu geçişin de 2012 yılında tamamlanması imkanı yoktur.
Buna karşılık, petrol ithalatı da cari açığın daha fazla düşmesini engelliyor. Yine Türkiye’nin bankalar ve diğer varlıklarını yabancıya satmış olması ve dış borç nedeniyle, kar ve faiz transferi de cari açığın daha da düşmesini sınırlamaktadır.
Bu şartlarda 2012 yılında cari açık 40-45 milyar dolayında olabilir.
Ekonomi Bakanı Sayın Çağlayan, cari açığı sivilce olarak tarif ediyor. Cari açığı önlemenin bir yolu da bu açığı ciddiye almaktır. Gerçekte cari açık bir sivilce değil, kurtulmamız gereken bir urdur.

Yazarın Diğer Yazıları