Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

168 bin liralık yemek olur mu?

Duymuşsunuzdur AKP’li üst düzey iki bürokratın Bodrum’da çok lüks bir mekânda buluşup 168 bin liralık yemek yediği iddiası gündeme bomba gibi düşmüş ve epey bir konuşulmuştu.

Ben bu iddiayı duyunca doğrudur değildir bilemem ama eğer böyle bir fatura ödendiyse ne yediklerine değil ne içtiklerine ve elbette birde hesabı kimin ödediğine bakın demiştim.

İki kişi en lüks restoranlarda aksırana tıksırana, çatlayana kadar yese gene de 168 bin liralık yemek yiyemez, hatta rakı sofrası kursan, viski miski içsen bile böyle bir fatura gelmez. Böyle bir fatura gelebilmesi için ancak yemeğin yanında çok ama çok pahalı Petrus veya muadili bir şarap da içmen gerekir.

Peki, maaşından başka geliri olmayan iki bürokrat oturup faturası ceplerinden çıkacak bu kadar pahalı bir yemek yer mi?

Yoksa faturayı bir kamu kurumu ya da özel şirkete ödetmiş olabilirler mi?

Bunun takdirini de Türk Milletine bırakıyorum.

Umalım ki bu iddia tamamen boş beleş bir dedikodu ya da iftiradır da Türk siyaseti bir yara daha almaz, malum memlekette iftira atan atana, kaset maset patlatan patlatana!

Fakat normal şartlar altında hesabı ödeyen arkadaş çağırır basın mensuplarını çıkarır fişini, faturasını ya da kredi kartı slibini bak burada, şu saatte, bu kadarlık bir yemek yedik parasını da cebimizden ödedik dedikodu yapıyorlar, ayıp ediyorlar inanmayın der, atılan iftirayı boşa çıkarır ve mevzuyu kapatırlar değil mi?

Bunu yaptılar çıkarıp fişi, faturayı ya da kredi kartı slibini gösterdiler mi?

Yapmadılar?

Neden?

Ha nakit ödediler ve fiş, fatura almadılarsa o zaman da aman diyeyim Mehmet Şimşek’in gözüne görünmesinler iki üst düzey bürokrat bile fiş fatura almıyorsa Şimşek nasıl vergi toplayacak?

Dahası bu dedikodunun ardından bahse konu iki AKP’liden biri Anayasa Mahkemesi’ne üye olarak atandı.

Pekâlâ, bu tartışmadan fişi, faturayı, ya da kredi kartı slibini gösterip aklanarak, işin içinden alnının akı ile çıkmamış bir kişiyi ülkenin en yüksek yargı kurumuna atamak ülke yargısını ve memleketteki adaleti de tartışmaya açmak olmaz mı?

Bence olur, sizce?

Son söz olsun; elbette kimsenin yediğinde içtiğinde gözümüz yok ama bu yemek ve hem de bir önceki ıstakoz mevzuu bana büyük Türk şairi Tevfik Fikret’in aşağıdaki şiirini hatırlattı:

HAN-I YAĞMA

Bu sofracık, efendiler –ki bekler yutulmayı

Huzurunuzda titriyor –şu ulusun hayatıdır

Ulusun ki acılı, ulusun ki eşiğinde ölümün!

Ama sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Efendiler pek açsınız besbelli yüzünüzden;

Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?

Şu doyumcu sofra, bakın gelişinizle övünçlü!

Hakkıdır kutsal savaşınızın, evet, o hak da elde bir…

Yiyin, efendiler yiyin; bu iç şenliği sofra sizin,

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say:

Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray,

Tüm sizindir efendiler, konak, saray, gelin, alay;

Tüm sizindir, tüm sizindir, hazır hazır, kolay kolay…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Büyüklüğün sindirimi biraz ağır olsa da yok zarar,

Görkemli yüceliği, öç alıcı sevinci var,

Bu sofra gönül almanızdan böyle ısınır ve ışıldar.

Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malını,

Varlığını, hayatını, umudunu, hayalini,

Tüm olanca rahatını, olanca gönül balını,

Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini…

Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!

Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!

Bugün ki mideler sağlam, bugün ki çorbalar sıcak;

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

Yiyin, efendiler yiyin; bu cümbüşlü sofra sizin;

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

(Günümüz Türkçesiyle söyleyen: Ceyhun Atuf Kansu)

Yazarın Diğer Yazıları