16 Nisan'dan sonra...

Türkiye son üç aya 16 Nisan beklentisi ile girdi.

Referandum nedeniyle adeta Türkiye kilitlendi.

Ticari hayat durdu, satışlar yok denilecek kadar azaldı. Herkes 16 Nisan sonrasını bekledi.

"16 Nisan'dan sonra" beklentisi koca bir Türkiye'yi sardı adeta.

Sonunda 16 Nisan hükümetin istediği gibi sonuçlandı.

Ertesi gün yani 17 Nisan sabahı oldu ve Türkiye hayatın normale dönmesini bekledi.

Normalleşme için ilk olarak dövize bakıldı.

Döviz düştü ama aylardır yükselişin yüzde biri kadar bile düşmedi.

Borsa desen yine öyle.

Aslında Türk borsası sadece adı Türk. İçindeki şirketlerin büyük bir bölümü yabancıların kontrolünde. Bu nedenle borsadaki yükseliş ya da düşüş hiç bir zaman piyasaların durumunu anlatan bir gösterge değil.

Döviz desen bir noktaya kadar.

O halde nedir en büyük gösterge?

Tabii ki ticari hayat.

Türkiye için en önemli ekonomik veri, ticaretin canlanması. Son iki yıldır Türkiye'nin üzerine adeta ölü toprağı serpilmiş.

Yüzlerce şirket battı. Batmamak için mücadele eden şirketlerin sayısı haddinden fazla. Aslında batmış olmasına rağmen bankalar tarafından sırf batık görünmesin diye zorla ayakta tutulanları ise hiç sormayın.

İşte tüm bunlar 17 Nisan sabahı aynen devam etti.

Hatta 16 Nisan tarihine kadar tek tük iş yapanlar da artık iş yapamaz oldu.

Şu anda piyasalar tamamen tıkanmış durumda. Bankalar devletin kefil olduğu kredinin dışında hiç bir iş yapamıyor. KGF kredisi aslında işletmeleri kurtarmak için hayata geçirilmiş bir krediydi ama son üç aylık bilançolara baktığımızda tam tersi, bankaları kurtardığını görüyoruz.

Esnaf siftah bile yapmadan kepenk kapatmaya başladı.

Peki neden piyasalar 16 Nisan'da çıkan sonuca rağmen durdu?

Belirsizlik. Çünkü Türkiye 16 Nisan'da çıkan bu sonuçla büyük bir belirsizliğe girdi.

Bu belirsizlik devam ettiği sürece Türkiye ekonomik bir felakete sürükleniyor.

Borsanın 95 bin puanla rekor kırması, doların Türkiye'ye giren kaynağı belirsiz 3 milyar dolar ile düşmesinin hiç bir anlamı yok.

Ekonomi için esas olan üretimdir.

Ortada üreten bir ülke yok.

Üretimin olmadığı bir ülke ekonomik krize mahkûmdur.

Kısa bir süre sonra nisan ayı işsizlik rakamları açıklanacak. Bu veri enflasyon kadar çok önemli.

İşsizliğin artmaya devam etmesi krizin ne boyutta olduğunu ortaya koyacaktır.

Unutmayın artan her işsiz sayısı, bankalara ödenmeyen kredi demektir. Alış veriş yapmayan vatandaş demektir.

Tüm bunların olduğu bir ülkede ise vergi toplamak imkansızdır.

Bizi gerçekten kötü günler bekliyor. Allah yardımcımız olsun.

Yazarın Diğer Yazıları