12 Eylül darbesi olmazdı!
İstibdada ilk baş kaldıran Vatan Şairi Namık Kemal, "Bazen fikirlerini de değiştirmelisin. Çünkü sen fikirlerinin kölesi değil, sahibisin"der. Ve dahası "Vatan" kavramının kuru hamasi duygular olmadığının altını çizer. "Vatan sevgisinden maksat toprağa değil, onun üzerinde yaşayan insanlara duyulan sevgidir." İnsana sevginin öne alındığı duygu ne güzel.
Dünya gelişiyor. Teknolojiyi takip etmek mümkün olmuyor çoğu zaman. "Yapay zekâ" ürünlerine akıl erdiremeyenler fikirlerinin kölesi olmaya devam etsin. Her fırsatta ilkokuldan bu yana öğretmenlerimin fikri gelişmemdeki katkılarını yazmaya gayret ettim. 12 Eylül öncesi ve sonrasının "78 kuşağı mensubu" olarak çocukluğundan beri en yakın arkadaşlarım, dostlarım "Sol"dan gelenler oldu.
CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu''nun "Sol ve sağ kavramları 19''uncu yüzyılda kalmıştır. Artık ortak asgari müştereklerde buluşmalıyız" fikri; düşünce dünyamda önemli kilometre taşlarından olmuştur. Gençlik yıllarımızda merhum Alparslan Türkeş''in "Sağ ile olan kavgamızı komünizm tehlikesi yüzünden erteledik" sözlerini eğitimli ülkücüler kabul etmemişlerdi. "Sağ iktidarların düzenin temsilcileri" olduğunun altını çizerek "Savaşımız vurguncu düzenedir!" çıkışı sol ve sağ kavramlarının geçerliliğini yitirdiğini ifade ettiler. Ancak yapılan kamuoyu araştırmalarında çoğunluk siyasi görüşlerini halen "Sağ ve sol" olarak işaretliyor.
Bir dönem kendilerini "Sol adına Devrimci" olarak nitelendirenler ile "Sağ adına Milliyetçi-Ülkücü" diye ifade edenlerin bir arada oldukları sohbetlerden keyif alıyorum. Halen rekabetleri devam ediyor olsa da asgari müştereklerde birbirlerini tereddütsüz destekleyişlerine tanık oluyorum.
***
12 Eylül darbesinden hemen sonra havacı teğmen rütbesinden atılan Fatsalı İsmail Ağabey; Kara Harp Okulu''nun üçüncü sınıfından atılan, ÖDP kurucularından Mustafa Yalçın ile üç aylık periyotlarla buluşuyoruz. İsmail Ağabeyin bağlama resitali ile mest olur, ancak günlük siyasi gelişmeleri de tartışırız. On yıl boyunca CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu''nu en ağır boyutta eleştiren M. Yalçın Millet İttifakı''nın kuruluşu ve son yerel seçimlerde 11 büyükşehir belediyesinin kazanılmasıyla yumuşamaya, olumlu konuşmaya başlamıştı.
Geçtiğimiz ayki son sohbetimizde M. Yalçın daha ilk dakikada Sayın Kılıçdaroğlu''nun "Uzlaşmacı" tavrını özetledikten sonra: "Yavuz, Kemal Bey 12 Eylül öncesi Merhum Ecevit''in yerine CHP Genel Başkanı olsaydı; Türkeş ve MHP ile, Demirel ve Erbakan ile uzlaşırdı. İnan 12 Eylül olmazdı! Vallahi de olmazdı. Billahi de olmazda" deyince İsmail Ağabey ile göz göze geldik. Bakışlarından onayladığına dair ışığı fark ettim. Gazetecilik refleksi ile bu tezi destekleyecek, yaşanmış örnekleri anlatmaya başladım. Özetle: "27 Mayıs 1980 günü Ankara-Çankaya''daki evinin önünde eşi ve çocuklarının gözü önünde şehit edilen Gün Sazak, MHP''nin Türkeş''ten sonra ikinci adamıydı. MHP camiasında saygınlığı had safhadaydı. Babası Emin Sazak da Kuvayi-Milliyeci ve Cumhuriyetten sonra iki dönem milletvekili görevini yapmıştır. Üçüncü kuşaktan Gün Bey''in oğlu Süleyman Sazak da Eskişehir''den MHP Milletvekili seçilmiş, Genel Başkan Yardımcılığı yapmıştı. Hatta MHP''deki gelişmelere isyan edip, Genel Başkan adayı olduğunu açıklamış ancak, yoğun baskılarla aday bile olmasına izin verilmemişti. Nitekim Devlet Bahçeli yönetiminin AKP iktidarına "Kayıtsız-şartsız bağlılığına" isyan ederek partisinden istifa etmiştir."
Bir yıl bile süremeyen "Gümrük ve Tekel Bakanlığı" esnasında her türlü kaçakçılığın çanına ot tıkayan Gün Bey, başta dönemin Ankara Belediye Başkanı Vedat Dalokay''la olan dostluğu ile "Uzlaşma köprüsü"nü inşa ederek TBMM''de Başkanlık krizini çözdüler. CHP''nin Zonguldak Milletvekili Cahit Karakaş, MHP oyları ile başkan seçildi.
Milliyet Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi ile görüşüp, gümrüklerdeki kaçakçılık ve yolsuzlukları anlattı. Merhum İpekçi yazdı, tıpkı Sazak gibi evinin önünde öldürüldü.
Sadece Ankara ve İstanbul''da değil CHP ve MHP arasında farklı il ve ilçelerde köprü kurulmasında öncülük yapacak yüzlerce kanaat önderi öldürüldü. Elbette olayları o günkü koşullar altında değerlendirmek gerekir. Ama "Kemal Kılıçdaroğlu o sırada CHP''nin başında olsa tüm siyasilerle bugünkü Altılı Masa gibi uzlaşır ve 12 Eylül darbesinin önüne geçerdi" tespitinde bulundum.
Bu düşüncelerimiz o masada kaldı. Uzun yıllarını cezaevlerinde geçirmiş Türk Milliyetçileri ve Devrimcilerle paylaşıp nabız yokladık. Emekli kurmay subaylar, siyaset bilimci akademisyenlerden, tecrübeli devlet adamları ile temas kurduk.
12 Eylül darbesi konusunda çoğunluk ortak görüş bildirirken; "Sayın Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olursa; Türkiye''de "Alevi-Sünni" tartışması yüzde 80 oranında biter. Kemal Bey, Cumhurbaşkanı olursa neredeyse yüz yıldır devam eden Kürt meselesi de çözülür" diyorlar. Elçiye zeval olmaz!..