100 bin imza ve seçim tuzakları
Yüksek Seçim Kurulu 16 Nisan referandumu ile güvenirliğini kaybeden bir kurum oldu ki, Türkiye'nin kaderini belirleyecek 3 önemli seçimi de bu kurul yönetecek.
Önce 100 bin imza ile aday olacak Meral Akşener, Doğu Perinçek ve Saadet Partisi adayı için endişemi vurgulayayım.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya göre vatandaşlar il ve ilçe seçim kurullarına giderek cumhurbaşkanı adayları için imza verecekler.
Yüksek Seçim Kurulu seçim takvimini belirleyecek ve bu imzaların hangi tarihler arasında verileceğini ilan edecek.
Ve öyle bir son gün belirleyecek ki, cumhurbaşkanı adayları için oy pusulaları hazırlanıp basılacak ve sandık başkanlarına gönderilecek.
Seçime sadece 64 gün olduğuna göre şöyle bir hesap yapalım.
Eğer YSK, 1 Haziran'a kadar imza verilmesi gerektiğini açıklar ise imzaların verilmesi için 30 gün süre vermiş olacak.
Cumartesi Pazar günlerini çıkartırsak yaklaşık 20-22 günde bir cumhurbaşkanı adayı için en az 100 bin imzanın atılması gerekir.
Bu da günde 4.500-5.000 imza atılmasını gerektirir.
Şimdilik 3 aday bu imzaları toplamak durumunda olduğuna göre her ilçe seçim kurulunda yaklaşık 15-20 bin kişinin imza vermesine uygun organizasyon yapılması olmazsa olmaz seçim şartıdır.
Seçim tuzakları dedik ya şimdi YSK'nın bu konuda nasıl bir karar alacağı önemli.
81 il ve 957 ilçe var ki, YSK tüm ilçelerde bu imzaların alınacağı bir organizasyon yapacak mı?
Yoksa 100 bin imza ile aday olacaklarının önünü kesmek, işlerini zorlaştırmak için özellikle büyük kentlerde ve her il merkezinde belli sayıda yani 1-2 ilçede imza toplanması gibi bir engelleme içinde mi olacak?
Peşinen söyleyeyim YSK bu hesapların içinde olur hatta sınırlı sayıda ilçe seçim kurulunda sadece birer kişi görevlendirme gibi ayak oyunlarına ve engellemelere girerse cumhurbaşkanlığı seçimine peşinen şaibe düşürmüş olur.
100 bin imza toplayacak adaylar için maksimum tedbirler alması konusunda YSK başkan ve üyelerini uyarıyorum.
Her Türk vatandaşı demokratik haklarını sonuna kadar kullanmalı. YSK, AKP'nin değil devletin bir kurumu olarak sadece 100 bin imza konusunda değil sandık başkanlarının seçimi konusunda da adil ve tarafsız bir tavır sergilemelidir.
Sandık başkanları konusuna gelince ki, seçim güvenliği açısından bu görevlere YSK denetiminde ilçe seçim kurulları tarafından atanacak devlet memurlarının seçimi de 24 Haziran seçimleri için çok büyük önem taşımaktadır.
Özellikle AKP ve MHP belediyelerinin memurlarından seçim yapılması, AKP ve MHP üyesi veya üye yakınları olan memurların sandık başkanı olarak atanmaları da seçimlere büyük şaibe düşmesine neden olur.
Buradan ilçe seçim kurullarını da başkanlarını da uyarıyorum. Sizler Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hâkimlerisiniz. Seçimlerin güvenliği sizlerin şeref ve namuslarınıza emanet edilmiştir.
Adil ve hilesiz bir seçim için özellikle 16 Nisan referandumunda yaşanan tüm olumsuzlukları engellemek için en büyük görev sandıkların güvenliğini ve namusunu korumaktır.
Özellikle "gezer sandık" ile alınacak vatandaş oylarında şaibe olmaması da bu seçim için büyük önem taşıyor.
Nasıl aday olunacağı belli olmayan bir cumhurbaşkanı seçimi 64 gün sonra yapılacak ki, o cumhurbaşkanı tek başına Türkiye Cumhuriyeti Devletini çok geniş yetkilerle yönetecek kişidir.
Başbakanlık kalktığına göre, Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile Cumhurbaşkanı yürütmenin başı, yasamanın amiri ve yargının tek seçeni olacağına göre bu göreve talip olacak kişilere engeller çıkarmak demokrasiye de kişilik haklarına da son derece aykırıdır.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine şaibe düşmemesi için YSK'yı son bir kez daha uyarıyorum.
Temiz ve adil seçim, Türk milletinin analarının ak sütü kadar helal hakkıdır. Olası şaibeli her karar bu ülkeye, bu millete ve demokrasiye ihanet olur.