Ziya Gökalp
Ziya Gökalp Türk milliyetçiliğinin bayrak ismidir. Ziya Gökalp’ın ölümünün üzerinden 87 sene geçti, fakat düşünceleri hâlâ güncel, hâlâ önemini koruyor ve hâlâ yol gösteriyor. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini büyük ölçüde Ziya Gökalp’ın görüşlerini temel alarak kurmuştur. Atatürk, Ziya Gökalp’ı fikirlerinin babası olarak nitelendirmektedir. Atatürk’ün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin şanssızlığı Ziya Gökalp’ın 25 Ekim 1924’de hayata gözlerini yummuş olmasıdır. Bundan dolayı Ziya Gökalp, Cumhuriyetin kuruluş evresinde muazzam zeka, büyük bilgi birikimi ve Türk milliyetçiliği ülküsünden kaynaklanan gelecek tasarımları ile milletin ve cumhuriyetin hizmetinde olamamıştır. Buna rağmen daha önce ortaya koyduğu büyük çalışmalar ile Atatürk ve diğer kadrolara yön vermiş, yol göstermiştir.
Ziya Gökalp, 19. Yüzyılın ortasında İsmail Gaspıralı ile başlayan ideolojik Türk milliyetçiliği fikrinde 20. Yüzyılın başında büyük bir sıçrayışı ve olgunlaşmayı temsil etmektedir. Batı Avrupa kolonyalizm ve beyaz Hıristiyan ırkçılığı ile üstün hıristiyan insanın bütün dünyayı köleleştirmesinin doğal hakkı olduğunu savunan ırkçılık zeminli bir milliyetçiliği savunurken, Ziya Gökalp, ırkçılıkla ilgili olarak ünlü eseri “Türkçülüğün Esasları” da ırk atlarda olur diyerek alay etmektedir.
Ziya Gökalp 23 Mart 1875’de Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde doğmuştur. Diyarbakır’ın 1960’lara kadar ağırlıklı olarak bir Türkmen kenti olduğunu bilmeyen ve çevresinde alevi Türkmen ve sünni Türkmen köylerin Osmanlı tarafından yerleştirildiğinden haberdar olmayanlar veya kötü niyetliler “Ziya Gökalp Kürttür” demektedirler. Doğrusu Ziya Gökalp’ın Kürt olması, Türk milliyetçileri açısından hiçbir şeyi değiştirmez. Türk milliyetçileri, Kürtleri ve Zazaları Türk milletinin ayrılmaz parçası olarak kabul ederler. Ancak Ziya Gökalp, “araştırdım ve baba tarafından Türk olduğumu biliyorum” demekte ve eklemektedir: “böyle olmasaydı da fark etmezdi. Milliyet eğitim meselesidir”.
Bazı aklıevveller, Türk milliyetçilerini suçlamak için “Siz Kürtlere Türk diyorsunuz. Oysa adamlar kendilerini Türk kabul etmiyor. İnsan ne olduğunu düşünüyor ise odur” derler. Neden ise bu adamlar, kendisinin Türk olduğunu söyleyen Ziya Gökalp’a ise Kürt demeye devam ederler. Çünkü kötü niyetlidirler.
Ziya Gökalp, memleketin ve kendisinin en ağır koşullar altında kaldığı günlerde dahi Türkiye’nin ve Türk Birliği’nin geleceğine olan inancının sarsılmasına asla izin vermemiştir. Malta’da İngilizlerin elinde esir iken yazmış olduğu mektuplarda bu sarsılmaz inancı görürsünüz. Ziya Gökalp, sadece bir Türk milliyetçisi değil, aynı zamanda büyük bir sosyologdur. Türkiye’de sosyolojiyi Ziya Gökalp olmadan izah etmek mümkün değildir.
Hemen Ziya Gökalp’ın eserlerini hatırlayacak olursak Türkçülüğün Esasları; Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak, Limni ve Malta Mektupları, Yeni Hayat, Türk Medeniyeti Tarihi, Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler, Altın Işık, Türk Töresi ilk akla gelenlerdir.
Ne yazık ki Türk milliyetçileri fikri çalışmaları ihmal ederken rahmetli Ziya Gökalp’ı da ihmal etmişlerdir. Hakkında yüzlerce kitap, makale yazılması, sempozyumlar, konferanslar düzenlenmesi gereken büyük bilim adamı, fikir adamı Ziya Gökalp ihmal edilmiştir. 25 Ekim 2012, yani ölümünün 88. yılı şimdiye kadar gerçekleşen ihmalleri bir ölçüde telafi etmek için Türk milliyetçisi kurum ve kişiler tarafından bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.
1973’de ilkokulu bitirirken o zaman hâlâ yapılan ve son kez yapılan bitirme sınavında yapılması gerekenlerden birisi de bir şiir okumaktı. Ziya Gökalp’ın “Yavru Türk’ün Duası” adlı şiirini seçmiştim. “Yüce Tanrı biz ki yavru Türkleriz, Sana geldik vatan için duaya, Yurdumuzun necatını (kurtulmasını) dileriz. Elimizi açtık işte semaya” diye başlıyordu.
Ziya Gökalp, bilim adamı, fikir adamı, şair, kısaca Türk milleti için ne gerekiyor ise onu sağlamak için çalışıyordu. Allah rahmet eylesin.