Zindanı delen Doğu aydınlığı
“Oğuz töresinde kal’a vurmak da var, çarşı kurmak da”
“Atatürk Ekonomisi ve Beş Destan Adam” adlı kitabıma almıştım, Ceyhun Atuf Kansu’nun bu sözünü.
Kitabımdan Silivri Cezaevine Sayın Doğu Perinçek’e de göndermiştim. “Silivri Kapalı Cezaevi Mektup Okuma Komisyonu”nun “Görülmüştür” damgasını taşıyan cevabî mektubunun bir yerinde Sayın Perinçek, bu sözlerin “müthiş” olduğunu vurguladıktan sonra şu önemli saptamaları ekliyor: “Bizim tarihçilerimizin çoğu Orta Asya’dan gelen o imparatorluk kültürünü anlayamamışlar ve anlayamayacaklar. O kültür çok köklü bir örgütlenme geleneğine, ticaret yollarına yönelik atılganlığa ve çarşılara barış ve güvenlik sağlamaya dayanıyor. Bunu Orta Asya Uygarlığı kitabımda işlemeye çalıştım.”
Mektubun sonunda şu iliştiri var: “Üç kitabımı yolluyorum. Çıkınca ziyaretinize gelir imzalarım. Orta Asya Uygarlığı 2. basımına eklediğim ’Türklerde İmparatorluk Mirası’bölümünü özellikle dikkatinize sunarım.”
Kaynak Yayınlarından bu üç kitap, İşçi Partisi Kocaeli İl Başkanı Fahrettin Uzuner tarafından büroma kadar getirildi. Orta Asya Uygarlığı ile Osmanlı’dan Bugüne Toplum ve Devlet’i hemen okudum, Ergenekon Savunmasını da en kısa zamanda okuyacağım.
Bu kitaplar ve Doğu Bey’in kitaplığımda bulunan 15’e yakın kitabını bir gün kendisine imzalatmaktan sevinç ve övünç duyacağım. Ve “Zindanı Delen Doğu Aydınlığı” olarak gördüğüm bu son iki kitabı hakkında köşemin elverdiğince bir şeyler yazacağım bugün.
“Tarihe çalım atılamaz, tarihin pususuna yatılır” diyen Doğu Perinçek, bu pusuya yatıyor ama, yöntemli, bilinçli ve ufukları delen bir bakışla bakıyor tarih dönemecine. Türk’e olan sevgisi, Türk tarihine bakışındaki nesnelliliği engellemiyor.
“Her halk tarihten aldığı miras kadar yapabilir” sözü de O’nun. Bu miras için, alımı zor olan bir veraset ilamı gerekiyor. Bu ilamı alabilmenin yolunun Perinçek’e vekalet vermekten geçtiğini, kitaplarını okuyanlar iyi bilirler.
Göktürk parasının bulunması, Perinçek’in, 1998 yılında Ortadoğu gazetesinde yazı yazdığım “Bozkurt Efsaneleri ve Gerçek” adlı kitabındaki kimi savları çürütüyor, ama o, bundan çok memnun, öyle bir muştu almış ki çocuklar gibi şen. “Bir toplumda para varsa; özel mülkiyet, ticaret, yazı, aritmetik, devlet, hukuk, bilim ve din vardır; özet olarak uygarlık vardır. Göktürk kağanlarına ait sikkelerin bulunması , Orta Asya ve Türk tarihinin yeniden yazılmasını gerektirmektedir.”
Ve “Gökyüzünde tek Tanrı gibi, yeryüzünde de tek bir hükümdar olması” ideolojisi. Orta Asya döneminde ortaya çıkan bu ideal İslamiyet’in ümmet kültürüyle devam etti. Bu da Sayın Perinçek’in isabetli tanılarından biri. Bu kadim Türk ideolojisi, Arif Nihat Asya’nın dizelerini düşürdü yâdıma, onlarla bitireyim: “Gönül vermişler aya / Hükmetmişler toprağa, suya... / Tanrı’yla akrabalıkları / Yakındanmış. / Zembereğini kuran / Onlarmış bu dünyanın... / Onlar ki kurt doğuran / Obaların kanındanmış. / Ve zaferler getiren atların/Nalları Altındanmış.”