Zeytindağı'nda akrep avı
Öleceklerini bile bile sokuyorlar. Orta Doğu halkları birbirlerini sırtlarından hançerlemeyi bırakmadıkları sürece, işgal ve katliamların sona ermesi mümkün mü?
Hemen bütün gazetelerin manşeti aynıydı...
Hemen bütün televizyonlar aynı cümleyle haberlere başladılar...
Köşe yazarlarının da giriş cümleleri farklı değildi:
“Dünya seyrediyor!”
Ve Gazze katliamı görüntüleri.
Bu ne kadar sürecek?
Yeni bir katliama kadar...
Lübnan’daki katliamdan sonra da aynı manşetler atılmış, aynı laflar söylenmiş değil miydi?
* * *
Dikkat edin, herkes birbirini göreve çağırıyor:
“Bu katliamı durdurun!”
Hepsi o kadar.
Parmağını oynatan var mı?
* * *
Bir örnek, katliamdan sonra binlerce Filistinli “Refah” kapısına koşuyor, kapıyı geçip Mısır’a sığınacaklar.
“Kavm-i Necip”in en güçlü devleti, kapılarını açıp Arap soydaşlarını içeri alacak değil mi?
Ne münasebet!
Mısırlı sınır muhafızları, kalabalığı ateş ederek durduruyor.
Meğer dahası varmış, Mısırlılar baskı karşısında sınır kapısını açmışlar ama nasıl?
“Geçin ama, transit geçin, yaralılarınızı hastaneye alamayız, tedavi edemeyiz” diyerek...
Hatta, sınır kapısına yakın bir havaalanına yardım uçağı inmiş, içinde ilaç ve insani yardım malzemesi varmış, bu malzemenin Gazze’ye geçişine de izin vermemişler.
* * *
Bu katliamlar nasıl durdurulur?
O sınır kapısı, kaçanların yüzüne kapatılmadığı zaman, onlara ateş edilmediği zaman, Arapların Arapları bağırlarına bastıkları zaman, arkadan hançerlenmedikleri zaman...
* * *
Başbakan Erdoğan katliamdan hemen sonra “Bizi aldattılar” anlamında hemen bir tepki gösterdi.
Kimdi aldatan?
İsrail!
Katliamdan iki gün önce Ankara’ya gelen İsrail Başbakanı Ehud Olmert Başbakan’a ne demişti ki Erdoğan bu tepkiyi gösteriyordu?
İsrail Başbakanı’nın ziyaretinden sonra, Ankara’da, Başbakanlık Basın Merkezi şu açıklamayı yapmıştı:
“Sayın Olmert, Sayın Başbakanımıza Orta Doğu barış sürecine katkılarından dolayı teşekkür etmiştir. Sayın Başbakanımız da barış görüşmelerindeki yapıcı yaklaşımı ve gösterdiği siyasi irade için Olmert’e teşekkürlerini ifade etmiştir.”
* * *
Sizin anlayacağınız, İsrailli bizimkini uyutmuş, kandırmış, barış derken katliamın ipuçlarını veriyormuş, Erdoğan’ın kızıp köpürmesi bundan...
Sayın Başbakan Arap ülkelerinde. Keşke bu ziyaretten önce Falih Rıfkı Atay’ın “Zeytindağı”nı okusaydı. Nereye gittiğini, kimlerle muhatap olacağını belki biraz anlardı.
* * *
Akrep, Şeria Nehri’nin kenarında oturmuş, kendisini karşıya geçirecek birini arıyormuş, bakmış bir kurbağa, hemen yanaşmış:
“Kurbağa kardeş, beni sırtına alıp karşıya geçirir misin?”
“Olmaz, sana güvenemem, yolda beni sokarsın!”
“Hiç öyle şey olur mu, seni sokarsam, ben de boğulup ölürüm!”
Kurbağa inanmış, tam nehrin ortasına gelmişler, akrep akrepliğini yapmış, kurbağayı sokmuş...
Kurbağa son nefesinde “Hani söz vermiştin?” diyebilmiş...
Akrep de son nefesinde:
“Burası Orta Doğu!” demiş...
* Hasan Pulur / Milliyet
++++++
Bir bilsen Engin, seni anırtmadığıma nasıl pişmanım...
Küçük bir kız çocuğu çığlıklar atıyordu fotoğrafta. Gözlerindeki korku, hatırladıkça tüylerimi diken diken edecek kadar gerçekti. Kuzey Irak’ta ’kadın sünneti’ yapıldığı haberini insanlığımdan utanarak okumuştum. Midem bulanmıştı. Hatırladıkça tedbir olarak elimi ağzıma götürmekten ötesini yapamamıştım.
O haber benim için cehaleti, vahşeti, akıl ve vicdandan uzaklığı, sapkınlığı ifade ediyordu. Herhangi birinin, bir kız çocuğunun, bir kadının, bir insanın trajedisini ’yazık oldu canım vajinaya’ zihniyetiyle ele alabileceği aklımın ucundan dahi geçmezdi.
Söz konusu olan bir insanın hayatıysa, ’koyun can, kasap et derdinde’ tanımlaması yapılmamalıydı.
Ama oldu işte. Engin Ardıç, o küçük kızın, sünnet edilmiş organına rağmen eşeğin yerine geçebilmeyi başarmış bir haz aracı olduğunu yazabildi mesela. Sünnetli kadınla sevişmenin ne kadar zevksiz birşey olacağını yazdı... Bir küçük kızın ömür boyu hafızasından silinmeyecek o dehşet anına, pornogrofik çığlıkları bastıran bir anı olacağı için karşı çıktı sadece....
Bir kadına baktığında, ’gençliğinde sevdiği ve yakından ilgilendiği bir uzuvdan’ ötesini göremeyen Engin Ardıç’a artık sadece acıyorum...
Beterin beteri var derler. Düşünüyorum; Ahmet Altan’a haksızlık mı ettik acaba?
++++++
“Akıl sağlığı zarar görebilir”
Hüseyin Gülerce Bahçelievler’deki içki cinayetinin ‘Türkiye’yi karıştırmak ve iktidarı yıpratmak için Ergenekon mensupları tarafından işlendiğini’ ima etti. Fatih Altaylı, ruh haliyle ilgili endişelendi
Dün öğle saatlerinde Habertürk’te olayla ilgili haberi izliyorum.
Görgü tanıkları ile konuşuyorlar. Parkta içki içen gençlere saldıran bir kişi değil, bir grupmuş. Satır ve silah varmış ellerinde. Gençler kaçmış. Kovalayıp yakalamış ve öldürmüşler.
Habertürk haberi verdikten sonra önce Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen’e bağlandı, ardından da Zaman yazarı Hüseyin Gülerce’ye. Gülerce’yi makul bir adam olarak bilirdim. Dinleyince fenalık geçirdim. Gülerce bildik beylik lafları edip; “Bunun tasvip edilecek bir durum olmadığını” söyledikten sonra “Bunun içki nedeniyle olduğunu söylemek mümkün değil. Bir provokasyon, bir hedef göstermede olabilir. Benzerlerini gördük” diye devam etti.
Gülerce demedi ama anlattıklarından benim anladığım İstanbul Bahçelievler’de parkta içki içen bir genci öldürüp, ikisini yaralayan silahlı grup aslında Ergenekon mensubuymuş. Bu cinayet Türkiye’yi karıştırmak ve dindar insanları zan altında bırakmak, iktidarı yıpratmak için işlenmiş. Dinledikçe Gülerce ve benzerleri için üzüldüm. Olayları bu ruh haliyle değerlendirmek ağır bir yük olsa gerek. Bu yük insanın akıl sağlığına zarar verebilir.
* Fatih Altaylı / Habertürk
++++++
Kader ortaklığı
Bir siyasetçi kirliyse... Onun kirliliğinden, partisinin üst düzey yöneticileri de nemalanıyorsa... Kurulan saadet çarkı bugüne kadar tıkır tıkır işlemişse ve darphane gibi para basmışsa... Bu siyasetçi tipi; kendi keyfi istediği sürece, istediği makamı elde eder.
* Mustafa Mutlu *Vatan
++++++
Ayrılamadılar
Tencere ile kapağının ilişkisidir bu... Başbakan kıvrandı, düşündü, taşındı, nabız yokladı, inceledi, aradı, sordu, kafa yordu... Açıklamayı kaç kez erteledi, düşündü, yeniden inceledi, baştan baktı... Baktı; kendilerine en uygunu bu... Ve açıkladı: “Dürüst, itibarlı, liyakat sahibi, karizmatik...”
Kim? “Melih Bey kardeşimiz...”
* Bekir Coşkun / Hürriyet
++++++
Her şeye rağmen Gökçek
İnandırıcılığı yerle bir. Nezaket, siyasal etik, güvenilirlik çoktan kayboluyor. Her türlü demogoji ve şirretliğin daniskası onda.
Buna rağmen Melih Gökçek AKP’nin yeniden Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı.
* Yalçın Doğan / Hürriyet
++++++
Çok şey paylaştılar
Erdoğan ile Gökçek, yıllardır aynı yolda birlikte yürüyorlar ve “paylaşılan” bunca şeyden sonra, aralarına bir ayrılık girmesi ikisi için de iyi sonuçlar doğurmazdı.
* Mehmet Y. Yılmaz/ Hürriyet
++++++
İşimiz falcılara kaldıysa...
Bilimin hakim olmadığı toplumlarda insanlar hurafelere inanır ve hayatın gerçekliğinden koparlar. Böyle dönemlerde büyücüler çıkar, cadı masallarına inanılır, falcılara rağbet edilir. Bu insanlığın ortaçağıdır.
1 Ocak tarihli Milliyet’te, üstelik de ekte değil ana gazetede bir tam sayfa bir astrologun 2009 yılı öngörülerine yer verilmiş. Güya siyasette, ekonomide ne olacağını anlatıyor. Bu konular bir astrologa mı kaldı?
Sedat Ergin, kusura bakmayın ama bu haber ne size ne de gazetenize yakışıyor. Bilimi rehber edinen Milliyet gazetesi geleceğin öngörülerini astrologdan mı alır?
* Odatv.com
++++++
Günün sorusu
TRT’nin yeni futbol yorumcusu Hakan Şükür, siyasete atılıp Spordan Sorumlu Devlet Bakanı olmayı istediğini söylemiş...
Acaba bakanlara astronomik transfer ücreti
verilmediğini bilmiyor olabilir mi?
* Mustafa Mutlu
++++++
Mini Yorum
Yeni kanalı Kurtlar Vadisi’ne hazır
atv Haberin patronu Fuat Uğur’un Cihan dergisine verdiği röportajdan kanalın ‘Kurtlar Vadisi’ için en uygun dağıtım mecrası olduğunu anladık. Uğur “Kanımızın son damlasına kadar Ergenekon haberi yapmaya devam edeceğiz” mesajı verdi. Büyüüük dedelerden kalma tek atımlık, o da atarsa tüfenklerle basılan medya mensuplarının darbe yapacağını iddia etti. Muazzam bir kıyasa imza attı: Neden PKK olunca kimse ses çıkarmıyor da, Ergenekon olunca tepki görüyoruz? Dava devam edebilir, suçlamalar ispatlanmamış da olabilir, yine de Uğur’a göre “Ergenekon Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve hukuka darbe indirmek üzere oluşturulmuş bir örgüt”tür. Görüldü ki, ‘Vadidekiler’ yeni çalışma arkadaşlarıyla çok iyi anlaşacaklar. Kim bilir belki Uğur senaryo ekibine bile dahil edilebilir....