Zarrab sonrasında AİHM'de bekleyen dava...

Uluslararası sıkıntılar!..

Türkiye kulak kesilmiş ABD'den gelecek Zarrab Davası haberlerine... İktidar çevrelerinin tedirginliği ölçüsüz tepkilerine de yansıyor. Kimse sorulması gereken asıl soruları sormuyor. Mesela; 25 yaşında bir adama neden Türkiye Cumhuriyeti gibi köklü gelenekleri olan bir devlet, İran ile arabuluculuk görevi veriyor?.. Bahsi olan altın ve dolarlarla böyle bir adam kimlerden yetki alarak oynayabiliyor?.. İran bu adamı neden hiç savunmuyor?.. Reza Zarrab'ı arabulucu olması için R. Erdoğan'a kim veya kimler önerdi?.. Bu adamın ilişkilerinin geri planı nereye dayanıyor?.. Özellikle bu son iki sorunun yanıtı hakkında çok özel duyumlarım var ama takdir edersiniz ki vakti gelince kaleme alınacak!.. Trump ile telefon görüşmesinden sonra kamuoyuna çok hava basıldı ancak Erdoğan'ın Zarrab Davası'ndan dolayı çok gergin olduğunu en yakınındaki çalışma arkadaşları anlatıyor. O görüşmenin perde arkasında anlatılmayan çok şey bulunuyor. Bir de Flynn meselesi var!.. Ortalık arapsaçına dönmüş durumda.

Türkiye'yi uluslararası arenada gerçekten çok daha can sıkıcı günler bekliyor. İşim felaket tellallığı yapmak değil. İktidara da muhalefete de karşı muhalif kimlikli bir gazeteci olsam da bunları takip edip yazmaktan hiç keyif almıyorum!.. Olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin saygınlığına oluyor... Aralık ayının sonuna doğru ABD'de görülen Zarrab Davası daha da ete kemiğe bürünecek. Türkiye'nin sıkıntısı bununla bitmeyecek. AİHM'de bekleyen bir dava süreci var. 16 Nisan referandumunun iptaline ilişkin. CHP parti olarak, eski CHP Konya Milletvekili Atilla Kart ile birlikte bireysel başvurular yapıldı. Kart'ın yaptığı başvurunun ön kabulü gerçekleşti. CHP, parti olarak yaptığı başvurusuna Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk'tan aldığı bilimsel görüş yazısını da ekledi. Geçtiğimiz Cumartesi günü referandumun Anayasa Mahkemesi'nde iptal edilebileceğine ilişkin siyasi kulislerde dolaşan söylentileri gündeme getirip bazı sorular yöneltmiştim. Bu arada kulağıma gelen; Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giden CHP'li Atilla Kart'ı telefonla aradığı ve kendisiyle uzun bir görüşme yaptığına ilişkin haberi çok merak ettim. Kart'a içeriğini sordum. Telefon görüşmesinin içeriğinin bu dava ile ilgili olmadığını, tamamen nezaket çerçevesinde yapılan bir görüşme olduğunu söyledi. Kart'a AİHM'deki davanın seyrini de sorup bilgi aldım ama önce başvurunun içeriğini hatırlatmakta fayda var;

Avukat kökenli eski CHP Konya Milletvekili Kart, AİHM'e şu gerekçelerle gitmişti:

"Türkiye'de adalete erişimin engellendiği, adil yargılanma hakkının kalmadığı... Bağlı olarak, anayasal kurumların işlevlerini kaybettiği, devletin anayasal organları olmaktan çıktığı, siyasi iktidarın doğrudan kontrolünde olan bu kapsamda kanunsuz emir ve talimatları yerine getiren organları haline dönüştüğü... Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 13. maddesi bağlamında, etkili iç hukuk yollarının kalmaması söz konusu olduğundan... Bunlara dayanarak, 16 Nisan halk oylamasının mühürsüz zarf ve oy pusulalarının kullanılması ile yasama organının yetkisinin gasp edildiği, tam kanunsuzluktan malul olan, yok hükmünde olan bir işlem tesis edildiğinden hukuki sonuçlarının kaldırılmasına..."

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ve 13'üncü maddeleri çok açık bir şekilde adalete erişmeyi engellemeyi içeriyor. Atilla Kart, sorularımı cevaplandırırken çok önemli bir haber verdi. Kart, yaptığı görüşmeler sonucunda AİHM'in Ocak-Şubat ayı içinde referandumun iptali için yapılan başvuruları toptan değerlendirme süreci içine gireceği izlenimini edindiğini bildirdi. Kart, başvurusunun ardına ek dilekçeler vererek, partili cumhurbaşkanlığı, HSK ve uyum yasaları sürecinden dolayı doğacak kaosa dikkat çekmiş. Adalete erişimin engellendiğine son 10 yıllık örnekleriyle dikkat çekmiş. Kaosa yol açmamak için başvurusunun ivedilikle incelenmek zorunda olduğunu belirtmiş.

AİHM, Ocak ayı içinde davaları değerlendirme ve karar alma sürecine girerse olacak şeyler belli. Mahkeme, referandum sürecinde hak ihlali yapılıp yapılmadığının tespitine karar verecek. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin maddeleri belli, mahkemenin hukuk normları ortada. Ne olacağını tahmin etmek için kâhin olmak gerekmiyor!.. Türkiye'den gelen iş yükünden bunalan mahkeme bu arada taraflara "dostane çözüm" için diyalog süreci başlatabilir. Bu bağlamda, iktidar, davacılarla partili cumhurbaşkanlığının kalması ve diğer uygulamalardan vazgeçilmesi şartıyla uzlaşma arayabilir. İktidar, muhtemel sonuçları gördüğü ve diyalog zemini yaratmak için sinyal veriyor bence... Atilla Kart'a, "uzlaşır mısınız", "veya hangi şartlarda uzlaşabilirsiniz" diye sordum. "Önce partimle konuşurum. Partimle konuşmadan hiçbir şey söyleyemem size" dedi. Genel fotoğrafa farklı bir not ekleyeyim;

Saray kaynakları, anayasa değişikliklerinin mimarlarından Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop ile R. Erdoğan'ın araya çok mesafe koyduğunu söylüyor. Gerekçe olarak da Erdoğan'ın iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 50 artı 1'den dolayı duyduğu memnuniyetsizlik gösteriliyor.

Bana kalırsa, Avrupa, Zarrab Davası'nı bekleyecek, gidişata göre, AİHM sürecinde düğmeye basacak. Bakalım, saray ne yapacak?..

Yazarın Diğer Yazıları