Zamanı geldiğinde bozdurulup harcanmak üzere saklanan yıllar: ‘Ülk
“Bizim Naci Bostancı” deyip geçmeyin, “Bizim Mümtaz” deyip geçmediğiniz gibi.
Onlar isimlerinin önüne Ülkücülerin eklediği ‘bizim’ sıfatından çoktan sıyrılmış, onları Ülkücülerin gözünde ‘bizim’ yapan yılları çoktan naftalinleyip bir sandık dibine gömmüşler.
Siyâsî partiler, cemaatler, tarikatlar, sivil toplum örgütleri için ‘insan fideliği’ vazifesi gören Ülkücü Hareket’in AKP’yi ıskalaması ya da AKP’nin Ülkücüleri ıskalaması düşünülemezdi, karşılıklı olarak ıskalanmadı da. Özal’ın ANAP’ı kadar olmasa da, AKP de küçük dinamiklerinden birisi olarak istihdâm etti Ülkücüleri, ‘tek kullanımlık’ bir malzeme gibi. Referandumda Meclis kürsüsünden Pehlivanoğlu’nun mektubunu titrek, ağlamaklı ve tiyatral bir sesle okuyan Başbakanlarıyla gurur duyan AKP’nin Ülkücü(!) milletvekilleri, aynı Başbakan, “Onlar doğru dürüst Fâtiha okumayı bile bilmezler” dediğinde, partilerinin bir başka milletvekili, “Erciyes’te uluyacaklarına Meclise gelsinler” dediğinde, “Kandan besleniyorlar” dediklerinde kendilerini hiç hakârete uğramış hissetmediler.
Çünkü zaten hayatlarının 1975 ve 1980 arasındaki beş yıllarını yaşanmamış sayıyorlar, özgeçmişlerinden bile siliyorlardı o yılları.
AKP Amasya Milletvekili Prof. Dr. Naci Bostancı’nın gerek kendi sitesindeki, gerekse Wikipedia’daki özgeçmişi, ‘Naci Bostancı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 1980’de mezun olmuştur’ cümlesiyle başlayıp, milletvekili olarak sâhip olduğu sıfatlarla bitmekte.
Yazılarının listesinde de ‘1975 ve 1980’ yılları arasındaki beş sene ‘yok hükmünde’. Sanki, ‘Hasret, Genç Arkadaş, Nizam-ı Âlem’ dergilerinde hiç yazı yazmamış, Necatibey’deki dergi binasında hiç sabahlamamış, Ulus’taki matbaada derginin basımını hiç beklememiş gibi Naci Bostancı.
Bahse konu ‘yok hükmündeki’ yıllar ‘Ülkücülük yılları’. Zamanı geldiğinde bozdurulup harcanmak üzere biriktirilmiş tasarruf yılları.
Hiç şüphesiz ki kendileri için siyâset yapacak tek partinin MHP olması gibi bir mecbûriyetleri yok, bu konuda kınamak da isâbetli ve insaflı olmaz. Devlet Bahçeli MHP’sinin, Ülkücülerin bütün hissiyâtına cevap verdiği, Ülkücülerin kadîm değerlerinin savunucusu olduğu da öyle iddialı bir şekilde söylenemez. Bu arkadaşların MHP hâricinde aktif siyâset yapmaları değil mesele. Asıl trajedi, hayatlarının Ülkücülük yıllarını kendileri adına telâffuz etmekten, özgeçmişlerine kaydetmekten ve her fırsatta Ülkücülere ve mâzilerine hakâret eden bir siyâsî geleneğin içinde hiç arlanmadan siyâset yapmaları ve hatta nefes alıp vermeleridir.
‘Meclis Çözüm Komisyon Başkanı’ Naci Bostancı’nın kendisi ve komisyonu neyi çözecek bilmiyoruz, fakat zihinlerindeki Ülkücülüğü çözdükleri âşikâr. Yan yollara girmek falan değil Bostancı’nın sapması, tam olarak ters yola girmek. Şu ân kendisine güzergâh tâyin ettiği ters yolu hiç de yadırgamıyor, “Buralardan daha evvel hiç geçmemiştim, acaba yanlış bir yola mı girdim?” tereddüdüne sâhip değil. Kırk yılın politikacısı gibi konuşuyor ve konuştukları da PKK’ya yakın internet sitelerinde övgülerle iktibas ediliyor.
‘Yeni özgür politika’ isimli internet sitesi, Naci Bostancı’nın Bugün Gazetesi’ne verdiği mülâkatı manşetine “Öcalan önemli figür” başlığıyla taşımış ve alt başlıkta da Bostancı’nın şu ifâdesine yer vermiş:
“Meclis Çözüm Komisyonu Başkanı Mehmet Naci Bostancı, çözüm sürecinin en önemli figürlerinden biri olarak tanımladığı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için, ” Çözüm sürecine verilen katkı temelinde Öcalan’ın koşulları düzeltilmeli “ dedi.”
Toplumun 1999’dan hatta 1993’ten bu yana Öcalan’ın ikinci bir niteliğiyle karşılaştığını, Apo’nun ikinci niteliğinin Türkiye’de çözüm için, barış için, ateşkes için çalışmak olduğunu söyleyen Naci Bostancı, eğer çözüm gerçekleşirse, Öcalan’a karşı en öfke dolu çevrelerin dahi bunda Öcalan’ın katkısını göreceklerini ve kanaatlerini değiştireceklerini ifâde ediyor. Naci Bostancı’nın bu cümlelerinden çözüm sürecine Apo’nun verdiği katkıyı kendisinin zaten görüp takdir ettiğini de anlamış oluyoruz. Ardından zaten kendisi de veciz bir cümleyle bu kanaatini fâş ediyor:
“Öcalan’ın Türkiye için bir kader ortaklığı temsil ettiğinin altını çizmek istiyoruz” buyuruyor.
Ülkücülerin hâl-i pür melâli: İktidarların Enderun’una devşirilen tek kullanımlık müstemleke çocukları
gibiler...