Zafer sarhoşu olmamak...
Kahraman Mehmetçiğimiz her zamanki gibi destan yazdı. Kahpeler, Afrin'de fareler gibi kaçtı. Başka şansları var mıydı?. Yoktu... Yenileceklerdi... Aynı Türkiye'deki meskun mahal operasyonlarında başlarına gelenler gibi... ABD de bunu biliyordu, Rusya da...
Oldukça duygusal bir milletin mensuplarıyız. Güzelliğimizdir, farklılığımızdır. Dünyanın en merhametli milleti olmamızın ana besleyici damarıdır. Duygusallığımız hiçbir zaman zaafımız olmamalı. Özellikle bugünlerde... Kahramanlarımız, Afrin'de kontrolü sağlarken tek tehlike, hazırlayıp bıraktıkları bombalı düzenekler veya olası kahpece sızma hareketleri mi?.. Hayır!..
ABD'nin Fırat'ın doğusundan vazgeçmeyeceği net. Peki, Rusya bu konuda ne düşünüyor? Belli değil...
Türkiye'nin topyekûn bekasını yıllardır tehdit altında tutan terör belasından kurtulması için Afrin önemli bir aşama. Ama, su götürmez bir gerçek daha var; içeride ve dışarıda oldukça puslu bir havada yol yürüyoruz. Bunun için;
Türkiye'nin söylemleri ile eylemlerinin son derece tutarlı olması lazım. Terör örgütlerinden temizlediğimiz sahaları ÖSO yönetimine bırakmamalıyız. Bu, ABD planlarına uygun bir durum ortaya çıkarabilir.
Önümüzdeki ay, İstanbul'da, Erdoğan, Putin ve Ruhani arasında bir zirve gerçekleşecek. Muhtemel ki, orada Suriye anayasası gündemde olacak. ABD, görüşme mekanizmaları ayağına zaman kazandı. Sahadaki kazanımlarımızı masada kaybetmeme adına çok dikkatli olmalıyız. Irak'ta, Suriye'de tüm terör örgütlerinin varlığını kısa vadede ortadan kaldırmak imkansız. Avrupa'nın Türk düşmanı terör örgütlerine verdiği destek aşikâr. AB, Türkiye'de yaşayan Suriyeli, mülteciler için 3.7 milyar euroluk yardım fonunu onayladı. Ancak bu para şak diye Türkiye'ye gelecek diye bir şart yok. Dayatmaları kabul etmezsek yeni baskıların geleceğini tahmin etmek için de kâhin olmak gerekmiyor. Satırlara biraz açıklık getireyim;
Örtülü operasyonlar. Türkiye içinde çeşitli kesimlerin alet edileceği provokasyonlar. IŞİD ve PKK terör örgütleri benzeri eylemlerin tekrar harekete geçirilmesi. Ekonomik oyunlar...
ABD'nin Suriye'den sonra hedefinin Türkiye ve İran olduğuna dair artık kuşkumuz kaldı mı?.. Hayır!..
ABD, yönetimin üzerinde etkinliğini giderek artıran düşünce kuruluşlarının hazırladığı ve çalıştığı senaryoları hatırlarsak, sözde müttefikimizin bölgede üstünlüğünü korumak adına, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde silahlı çatışmalar çıkarmak (buna dağıtılmış güvenlik adını veriyorlar-aht-) ve müdahale etme gibi şer planları var. Düşmanlarımızın Türkiye üzerinde örtülü örtüsüz hain emelleri var. Türkiye'deki siyaset kurumunun bunları konuşması, bunlar üzerinde kafa patlatması lazım!.. Ama ne oluyor?.. 18 Mart Pazar günü televizyonunuzun 3'e bölünmüş ekranını bir daha hatırlayın. Ekranın bir yanında R. Erdoğan'ın Çanakkale zaferini alet ederek yaptığı miting konuşması, ortada kahraman Mehmetçiğimizin Afrin'e giriş görüntüleri, ekranın diğer kenarında Doktor Devlet Bahçeli'nin koltuğunu kurtarma kongresi. 3'lü karenin altında kırmızı bantta "Afrin zaferi" alt yazısı!.. Türkiye'nin bir yanında Ermenistan, diğer yanında Kürdistan projesi için adamlar tıkır tıkır planlarını yürütüyorlar. Ege'nin Trakya'nın ne olacağı meçhul!.. Bizi iç Anadolu'ya sıkıştırmak için var güçleriyle uğraşıyorlar. Türkiye üzerinde oynanacak oyunların yapı taşlarını birer birer oluşturuyorlar. Mehmetçiğin kanı, canı pahası üzerinde yürütülen terörle mücadelesi üzerinden zafer sarhoşlarının attığı naralarla ekranlardan başlayan bir bölünme projesi... Araya alınmış TSK, bir tarafında AKP diğer tarafında MHP!.. Peki, o 3'lü karenin dışında kalanlar/bırakılanlar... Onlar kimler? Ugandalılar mı?.. İrlandalılar mı?.. Bu bölme, parçalama, ötekileştirme kim ve kimlere yarar?.. Kimlere hizmet eder?..
Allah göstermesin!.. Bu, dünün ve bugünün sözde dostu ülkeler yarın düğmeye bassalar, Türkiye'yi tekrar içeriden karıştırmaya kalksalar... Topyekûn bir mücadele vermeyecek miyiz?.. İş, ekranlarda araya alınan TSK'nın diğer yanlarında kalanların işidir diyerek bir kenara mı çekileceğiz?.. Bu kadar basit mi?.. Peki, bu sivil örgütlenme, birlik ve beraberlik nasıl sağlanacak?.. Hangi var olan kurumlarla?.. Tekrar soruyorum;
Türkiye'deki siyaset kurumu ne yapar?..
Üzerimize oynanan tüm oyunlara karşılık yurt dışında örtülü örtüsüz operasyonlar yapmak için, istihbarat kuruluşumuzun ve TSK'nın eskisinden daha güçlü olması gerekmiyor mu?.. Bunun için ne yapıyoruz?.. Planlarımız var mı?.. Havada, karada, denizde yeni savunma modelleri için en azından hazırlıklarımız var mı?.. Kervan yolda düzülür misali, tangır tungur gitmeye devam mı edeceğiz?..
El Bab, Afrin savaş değil bir terörle mücadele operasyonuydu, Türkiye'yi daha da zor günler bekliyor. Türkiye'deki siyaset kurumunun akli davranması ve ayaklarının yere basması olmazsa olmaz şarttır. Sarhoşluk da her türlü kötülüğün anasıdır!..