Yüzsüzlüğün kriminal mottosu: “Yeni Türkiye’nin İstiklâl Müc
Yüzsüzlükte son nokta olmalı burası! Pişkinlikle söylenen son kelâm olmalı; iktidarın diliyle konuşan paçavraların 6 Aralık günü manşetlerini süsleyen son kepâzelik olmalı:
“Yeni Türkiye’nin İstiklâl Mücadelesi”.
‘Yeni Türkiye’ diye değişmiş evvelâ memleketin adı!
Esâsında sormaya bile hâcet yok “Eskisine ne oldu?” diye! Ne vakit harp çıktı? 90 yıllık Türkiye Cumhuriyeti ne ara yıkıldı da yerine yenisi kuruldu?
Tek fark arada; Türkiye Cumhuriyeti’nde bu kadar pervâsızca, bu kadar hayâsızca çalınmıyordu ve bahânesi ’İmam-hatip bağışları’na bağlanmıyordu!
Yalnızca siz yeni anladınız, Yeni Türkiye’nin ‘yürütme’ mekanizmasının nasıl işlediğini.
Siz bir taraftan beklerken acaba utanıp istifa ederler mi, yakasından düşerler mi artık mazlum milletin diye!
O kirli ellerini milletin cebinden çekerler mi, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemekten vazgeçerler mi diye!
Adamların yaptığı hesâba bak!
“Yeni Türkiye’nin İstiklâl Mücadelesi”
Ne yani;
On bir yıldır aynı kaptan beslendikleri, birlikte yol yürüdükleri cemaate karşı giriştikleri kavgadan gâlip çıktıklarında İstiklal Savaşı mı kazanmış olacaklar?
Trabzon Havaalanı’nda ustalarını kefenle karşılayan ‘ak çocuklar’ Çanakkale’de kefensiz yatanlarla bir kefeye mi konulacak?
Yeni Türkiye’nin ulu önderi Tayyip Erdoğan mı olacak?
Şiirler yazdınız adına, eş tuttunuz Allah’ı sevmekle Tayyip’i sevmeyi, ‘Tayyip sünneti’ dediniz, “ikinci peygamber gibidir” dediniz, “dokunmak bile ibâdettir” dediniz, “bütün yollar önce Allah’a sonra başbakana çıkar” dediniz..
Yetmedi mi?
Caddelere, sokaklara, parklara, stadyumlara, üniversitelere verdiniz ustanızın ismini daha hayattayken; bir de dört bir yanına heykellerini mi dikeceksiniz Yeni Türkiye’nin?
Bir putu yıkmakla övünüp, tatmin mi olacaksınız yerine yenisini dikmekle?
***
Ama olmaz!
Hiç boşuna kasmayın arkadaşlar, yormayın kendinizi!
Çalıştığı Urfa Pide Salonu’ndan ayrılıp hemen karşısına Özurfa Pide Salonu açan lahmacun ustası mantığıyla 90 yıllık bir ülkenin adı, başına ’Yeni’ ibâresi eklenerek değiştirilmez.
Kendisi, yol arkadaşları, çocukları yolsuzlukla, rüşvetle, kara para aklamakla anılan bir adamdan İstiklâl Mücâdelesi kahramanı portresi çıkmaz.
Biriktirdikleri parayla yurt dışında eğitim almak için dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in kapısını çalan iki gençten biri yurt dışına giderken, dedikodu olabileceği sebebiyle babası tarafından gönderilmeyen Can Yücel bir tarafta dururken; iş adamlarını arayıp çocuklarına para yollamasını isteyen bir adamdan ulu önder portresi çıkmaz..
Bir trafik kazası neticesinde, yaşlı bir kadının ölümüne sebebiyet veren çocuğunu bir gün bile ceza yatmadan kurtarıveren adamdan büyük usta olmaz..
İstanbul’u fetheden o kudretli komutan bile bir gayrimüslim ile çıkarken kadının karşısına, bütün tezgâhları pazara dökülünce, sırf pislikleri daha da saçılmasın diye emniyette kıyım yapan, bağımsız yargıyı işleyemez hâle getiren adamdan dünya lideri falan da olmaz.
Bir üniversite öğrencisinin dövülerek öldürüldüğü hadiselerden sonra “polis efsâne yazdı” diyen adamdan âdil bir devlet adamı olmaz.
***
Yeni Türkiye’nin cemaatle tutuştuğu ‘istiklâl mücâdelesi’nin âkıbeti ne olur bilinmez!
Temennîmiz, hakkın, hukukun, adâletin kazanmasıdır.
Ortada bir mücâdele olduğu doğrudur.
Yalnız bu mücâdele ‘Yeni Türkiye’nin İstiklâl Mücâdelesi değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin istikbâl mücâdelesidir..
Ve Türkiye Cumhuriyeti’nin istikbâli, hırsızlardan kurtulduğu gün aydınlanacaktır.