'Yüzde 99 sabotaj'

Başbakan Erdoğan’ın Afyonkarahisar’daki patlama sebebiyle Genelkurmay Başkanı ve Vali’yi ve göreve geldiği günden beri bir tek bile şaibesiz imtihan yapamayan ÖSYM Başkanı Ali Demir’i eleştirenlere “şerefsiz” demesi şüpheleri iyice artırdı.
Üsluptaki, bırakınız bir başbakanı, sokaktaki bir insana bile yakışmayan nezaketsizliği bir kenara bırakıp işin özüne dönecek olursak, bu “şerefsiz” herkesi daha da şüpheye gark etti.
Çünkü Sayın Erdoğan ne zaman ‘suçüstü’ yakalansa, “en iyi savunma saldırıdır” taktiğini uyguluyor, bunu herkes biliyor. Bunun en elle tutulur örneği PKK ile Oslo’da yapılan görüşmeleri deşifre edenlere, “Bunu kim iddia ediyorsa şerefsizdir” demesiydi. Aradan zaman geçti, yalanlanan iddianın doğru olduğu bizzat Erdoğan tarafından, “Ben yaptım, ben yaptırdım” mealli cümlelerle itiraf edildi. İyi de hani size böyle bir görüşme yapıyormuşsunuz diyenlere “şerefsiz, alçak” demeleriniz ne olacak denildiğinde ise, duymazlıktan geldi.
Afyonkarahisar’daki patlama sonrası da böyle gergin ve öfkeliydi Sayın Erdoğan. Bunun bir sabotaj olma ihtimali var diyenleri “hain” ve “şerefsiz” olmakla suçladı. Gelin görün ki aradan bir gün bile geçmeden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu Güneş Gazetesi Yazarı Talat Atilla’ya, “Komutanlara sordum, ordu ‘yüzde 99 sabotaj’ dedi” iddiasında bulundu. Atilla’nın, “Peki, kanıtları nedir?” sorusuna ise şu cevabı verdi:
“(...) Sabotajı yüzde 99 doğrulayan birkaç ihtimalden biri telefon. Dışarıdan çaldırıldığında harekete geçen bir mekanizmadan söz etti komutanlar.”
Biliyoruz, Kılıçtaroğlu’nun bu açıklaması kesin bir dille reddedilecek. Açıklayın bize o “sabotaj” diyen komutanlar kimlermiş, ellerindeki kanıt neymiş diye sorulacak. “yüzde 99 sabotaj” diyen komutanlar elbette ortaya çıkıp “Ben söyledim” demeyecek ve elbette Kılıçtaroğlu o isimleri açıklamayacak. Haber kaynağının açıklanmamasının temel bir gazetecilik ahlakı olduğunu bile bile yandaş basın, “Gördünüz mü, açıklayamadı” diye Kılıçdaroğlu’nu suçlayacak, hadisenin Erdoğan’ın gösterdiği istikamette olduğunu anlatmak için boncuk boncuk terleyecek..
Ana Muhalefet Partisi liderinin “Patlama yüzde 99 sabotaj” demesinden bir gün önce kaleme aldığı yazıda bir başka Atilla, Yurt Gazetesi yazarı Atilla Akar’ın:
“Aklıma gelen şu soruyu sormadan edemeyeceğim. TSK açıklamasına göre bombalar 4 Eylül’de Susurluk’tan Afyonkarahisar’a yollanmaya başlanıyor. Patlama 5 Eylül 21,15’te vuku buluyor. O süre zarfında bunlar nasıl, hangi araçlarla, kimler tarafından nakledildi? Bu arada o mesafe ve zaman içinde hiç konaklama, mola verildi mi? Sıra dışı bir bekleme, duraksama oldu mu? Bu esnada kamyonlara ‘Yabancı’ birileri yanaştı mı? Bir ’Tuhaflık’oldu mu? Mühimmat sandığı benzeri bir sandık bu esnada ya da daha öncesinde yüklenmiş olabilir mi? Daha da vahimi; erler o akşam depoda şüphe ya da ihbar üzerine ‘Anormal bir sandık’ arıyor olabilirler miydi?” şeklinde şüphelerini dile getiren satırları da aynı gün yayımlandı.
Görülen o ki, kim ne derse desin, resmî makamlar hangi sonuca varırsa varsın sabotaj şüphesi daha baskın çıkacak...
Elbet inkâr edilen “Oslo görüşmeleri” gibi bu da geçer. Önemli olan Sayın Erdoğan’ın vatandaşlarına “Geri zekâlı”, “Alçak”, “Hain”, “Şerefsiz”, “Yalaka” gibi ağır sözlerle hakarete devam etmemesi..
Çünkü vatandaş lafın çıktığı ağızları ve savunduğu kişileri de örselediğini çok iyi fark ediyor, üzülüyor..
Meselâ okuyucularımızdan Adnan Pelvanlar Sayın Erdoğan’ın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i savunurken söylediği “Kalkıp bu iktidara yalakalık yapıyor gibi terbiyesizce bir yaklaşım içine girme hakkını sana kimse vermez” sözlerindeki “Yalaka”nın oraya hiç yakışmadığının altını çiziyor. Başbakan, “O bir yalaka değildir” demeye getiriyor amma “Bu bir savunma değil, yerin dibine geçirmedir” diyor.
Gerçekten de Sayın Başbakan, bu üslûp, üslûp değil..
Yazılan metinin dışına çıkıyorsanız, çıkmayınız, sinirlerinize hakîm olunuz. Yok, metin öyle ise, metin yazarlarınızı değiştiriniz...
Buna memleketin ihtiyacı var...

Yazarın Diğer Yazıları