Yusuflar kuyudan çıktığında vay Firavunların haline
“Atatürk’ün Gençliği” başlıklı yazıdaki tırnak içindeki uzun bölüm Gazi’nin Teğmeni Mehmet Ali Çelebi’ye aitti. Hasdal’da tutuklu olan Teğmen Çelebi gibi bir teğmen tanımadım bugüne kadar. Dahası Allah’ın onu özel olarak yarattığına inanıyorum.
24 yaşında omuzladığı yükü böylesine dik kaldıran bir subay da görmedim. Ama madalyonun bir de öteki yüzü var. Çelebi Teğmen’in içeride dimdik dururken dışarıda üç kardeş, anne, baba ne yapıyor? Siz bu satırları okurken Çelebi, Silivri’de belki de dün ve bugünkünden daha önemli bir konuşma yaparak tahliye talebinde bulunacak. 10 Kasım vesilesi ile Türk düşmanlarına yeni bir Atatürkçülük dersi verecek. Hiç abartmadan yüreğimden geçeni söylüyorum. Günün birinde heykeli dikilecek Çelebi Teğmen’in.
O’nun tertemiz alnından öperken, yine onun satırları ile baş başa bırakıyorum:
“TSK diktatörlerin ve sapık şeyhlerin ordusu değildir. Ne basın, ne iddianame, ne de fısıltı yoluyla nifak sokamazsınız. Buna hiç kimsenin gücü yetmez. Genelkurmay Başkanımızın tutum ve davranışları bizler için sarsılmaz bir örnektir. Komutanımız bize emrettiği an ölmesini bilen subaylarız biz...20 (26) aydır yatıyorum. Bir gün, “Ben buradayım, komutanım nerede?” demek gafletine düşmedim.
Kimse bize gazete köşelerinden subaylık öğretmeye kalkmasın. Tarih şahittir ki bu milletin ordusu durmadan aydın olduğunu iddia eden bir takım zümrenin isyan ve hatalarını, kendi bileğinin kuvveti ve kendi göğsünün kanı ile düzeltmiştir.
Biz bu devletin ve milletin bekçisiyiz, birer mahalle bekçisi olmamız beklenmemelidir. Paralı asker olmadığımız, millet evladı olduğumuz için bu vatanın sahibiyiz. Her Türk asker doğar ve asker gibi ölür. Asker gibi savaşarak... Biz bitmeyiz. Ata’nın Çanakkale’de, “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölene kadar geçecek zaman içinde yerimizi başka kuvvetler, başka komutanlar alabilir...” emrinden beri bitmedik. Yerimize hep yenileri gelmiştir. Bu millet gerekirse evinde subay yetiştirir ama devletini korur.
Biz Atatürk devrimlerinin koruyucusuyuz. Atatürk devrimlerini koruduğumuz için terörist ilan ediliyoruz. Tıpkı Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığında hain ilan edilip, hakkında, “Katli vaciptir” fetvası alındığı gibi. Ama ne yazık ki iddiaların gerçek sahipleri açık olarak karşımıza çıkmıyor. Onlara Silivri Ateş Hattı’ndan sesleniyorum:
Ben TSK’nın, Türk milletinin onurlu subaylarından Teğmen ÇELEBİ... Benim kimliğim bu. Siz de kimliğinizi açık edin. İki yıldır yatıyorum. Bir yıldır yargılanıyorum. Ergenekon denilen bu operasyonu dava kılıfına sokamadınız. Çünkü burada hukuk yok. Açık olan şu: Bu operasyon emperyalist işbirlikçilerinin ve soyguncu katillerin iflasının ilanıdır. Bilin ki bizi burada tutan siz değil, devletimize, milletimize sınırsız saygımız, ölçülmez sadakatimizdir.
Biz bu uğurda her an, her yerde ölmek için ant içmiş subaylarız. Yorgun değiliz. Biz bu yollarda yürümekten yorulmadık. Çünkü dinlenmemek üzere yürümeye karar verdik. Biz bu ülkenin masmavi denizini de, yalçın kayasını da seviyoruz. Nimetini sevip, rahmetine inanmamak olur mu?
Hürriyetimizi kaybetmiş olabiliriz ama karanlığın içinden güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan gelecek günlere güvenimizi kaybetmedik hiçbir zaman.
Verilen emri geciktirdiğini düşündüğü için şehit olan Çiğiltepe kahramanı Albay Reşat’la birlikte, yaşadığımız savaşta şehit olan Dz.Yb.Ali Tatar, Dz.Alb Berk Erden, J.Alb. Abdülkerim Kırız ve vatanının selameti için toprağa düşmüş tüm şehitlerimizi milletim adına selamlarken diyorum ki:
1919’da yapmıştık, yine yaparız... Büyük Türk milletine arz ederim... ”
Kuleli Askeri Lisesi’ni birincilikle, Kara Harp Okulu’nu dördüncülükle ve kara pilotluğunu yine birincilikle bitiren bu genç teğmeni iyi tanıyın. Hakkında yazılan iddianameyi tamamen çürüttüğü halde tutukluluğu bitirilmeyen bu aslan yürekli delikanlının vefakâr avukatları zorunlu olarak AİHM’e müracaat etti. Belki siz bu satırları okurken tahliye edilip, hürriyetine kavuşmuş olacak. Ama Çelebi Teğmen içeride yatmanın da bir vatan görevi olduğunun bilincinde. Üstelik Yusuf’u biliyor. Her şeye kadir olan Cenab-ı Allah’ın güzeller güzeli Yusuf’un yıllar boyunca zindanlarda kalmasına neden müsaade ettiğinin de farkında. Tanrı’nın kutsadığı Türk; unutma ki Tanrı Yusuf’u kuyudan, zindandan çıkardı...
Yusuflar kuyudan çıktığında vay
Firavunların haline...