“Yüreğimin yarısı Silivri’de kaldı”
Gözden ırak olanlar gönülden de ırak olur sözünün ne denli doğru olduğuna Silivri’de bir kez daha tanık oldum. İstanbul’un neredeyse
100 km dışına taşınan son yüzyılın en önemli davasını milletin takip etmesi istenmiyor. Televizyonlarda canlı yayınlanması için yapılan girişimlere sağır kalındı. Oysa Yassıada duruşmaları bile radyodan yayınlanmıştı. Orada yaşanan trajediyi yansıtma görevini yüklenen gazeteci sayısı bile bir elin beş parmağını geçmiyor. Seslerini duyurmak isteyenler 9 Eylül’de çadır kurdu. Tıpkı Ankara’daki Tekel işçilerinin tarihi direnişi gibi. Kadını-erkeği ile 70-80 kişi çadırlarda uyuyor. Sabahlara kadar nöbet tutuluyor. Hadi yandaşları anladık ama ortadakiler, iki ileri bir geri yapıp vaziyeti idare etme gayretinde olan yüksek tirajlı gazetelerle, televizyon kanallarında Silivri’deki direniş çadırlarından bir tek habere rastlayamadık. Hukuksuzluğu, haksızlığı haykırmak için çadırları kimin kurduğu önemli değil. Bu çadırları ziyaret ederek eyleme destek veren bilim adamı, sanatçı ve siyasilerin haberlerini görmezden gelmek vicdanları yaralamaktadır.
Duruşmalardaki tabloyu zaman zaman bu sütunlara taşımaya gayret ediyorum. İnanın ciltler dolusu kitap yazsam yine de hukuksuzluğu tam anlamı ile ortaya koyamam. Balyoz Davası devam ediyor. Savunma avukatlarına göre elle tutulur tek bir delil yok. Ama Türk Ordusu’na diz çöktürmek için tutukluluklar devam ediyor. Bu gidişle yüzlerce subay daha tutuklanacak.
Tutuklanan subaylardan biri de Kaşif Kozinoğlu. Afganistan’da önemli bir görevi ifa ederken gelip kendisi teslim oldu. Odatv davasından yargılanıyor. Delil olarak ortaya konan şey ise “ihbar emaili” . Dosyaya konan ihbardaki senaryo, yerli dizi filmlere taş çıkartır ölçekte. Aşk hikayelerinden, kıskançlık krizlerine, ad-soy ad benzemelerinden, kahve falına kadar ipe sapa gelmez beyanlar... Uzun yıllar özel kuvvetlerde görev yapmış, MİT’in sınır ötesi operasyonlarında bulunmuş bir personel için reva görülenler içler acısı... MİT deyince MİT’in eski müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’in patlattığı demeci okudunuz mu? Öneş, PKK konusunda sözde uzmanlardan biri. “Sadece PKK yetmez. İki tarafın da silah bırakması gerekir” diye çözüm önerisi getirmiş. Ne ala memleket. Bir taraftan MİT’in müsteşarı, yardımcısı Oslo’da, İmralı’da müzakere masasına oturuyor. Diğer taraftan da çözümün iki tarafın silah bırakmasında olduğu yumurtlanıyor...
MİT’in düştüğü durum bu işte... Öyle ise Silivri’de devam eden mahkemeler boşuna kurulmamış. Perşembe-Cuma oradaydım. Kurmay Albay Mustafa Önsel’in tarihi konuşmasından kesitler vermeye çalıştım. Silivri fotoğraflarını paylaşmaya devam edeceğim. Bu arada MHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri de Silivri’ye gelerek MHP İstanbul Milletvekili seçildiği halde hapiste tutulan Engin Alan’ı ziyaret etti. Tutuklu yakınları ve tutukluların bazıları ile duruşma aralarında görüşme fırsatı buldu. Sitemleri ve beklentileri dinledi. Gazetedeki sütununda, televizyon programlarında ve TBMM’de bu konuyu gündeme getirecek. Yeniçeri’ye Silivri’yi sordum. “Yüreğimin yarısı orada kaldı” cevabını verdi. Aynı cümleyi CHP’li İsa Gök’ten de duymuştum. Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay hapiste tutulduğu için milletvekili yemini etmeyen İsa Gök, sadece CHP’li tutukluları değil MHP’li Engin Alan’ı da ziyaret etti. Üç yoklamada yok sayıldı. Beşincisinde vekilliği düşürülebilir. “AKP’lileri sevindirmeyeceğim” diyerek bu hafta yemin ediyor. Yüreğinin yarısını Silivri’de bırakan milletvekilleri var. Ya Silivri’nin kenarından bile geçmeyenlerin yürekleri nerede?