YPG'yi atlayıp IŞİD'in peşinden Suriye bataklığına
ABD'li senatör Graham'ın Trump'la görüşmesinden sonra sarf ettiği "Kürt müttefiklerimiz korunmalı, Türklerin Kürtleri boğazlaması engellenmeli" sözlerine resmî yanıt verilmedi.
Trump'ın "Suriye'den çekilsek de Kürtleri korumaya devam etmek istiyoruz" açıklamasına "Kürtlerden kastınız kimler? Kürtleri kimden koruyacaksınız?" soruları sorulup açıklığa kavuşturulması istenmedi.
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun "ABD, Türklerin Suriye'de Kürtleri boğazlamamasını güvence altına almaya çalışıyor" sözlerine sadece Dışişleri sözcüsü standart tepki gösterdi.
Daha önceleri Amerikalı askerî ve sivil sözcülere bile Cumhurbaşkanı ve Bakan seviyesinde "Eyy sözcü sen kim oluyorsun ya" karşılığı verilirken bu sefer ne Cumhurbaşkanı ne de Bakanlardan tek yanıt verilmedi.
Bu tepkisizliğin Trump-Erdoğan görüşmesinde Suriye'de kalan IŞİD tehdidiyle mücadele görevinin Türkiye'ye verilmesi mutabakatıyla ilgili olduğu anlaşılıyor.
Hâl böyle olunca da uyarmak yine bize düşüyor. Görevi almak var, görevin verilmesi var. Görev veriliyorsa görevi verenin planlarına göre hareket edeceksin demektir. Görevin ne zaman ve nasıl verildiğini MSB Hulusi Akar bizzat kendisi açıklıyor. Bu görev verildi açıklaması gazeteniz Yeniçağ'da 02 Ocak'ta manşet olmuştu.
İşte tam da bu dönemde Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton 08 Ocak'ta yani yarın görüşmeler yapmak üzere Türkiye'ye geliyor. Yanında ABD Genelkurmay Başkanı Dunford ve McGurk'ün istifası sonrası IŞİD karşıtı koalisyon temsilciliği görevini de üstlenen ABD'nin Suriye özel temsilcisi J. Jeffrey de var. Heyete bakarsanız haritaların masaya yatırılıp savaş planlarının konuşulacağını görürsünüz.
Bu ziyaretin odak noktasının ne olacağını ise ABD'nin Suriye'den çekilme kararına atıfta bulunan Bolton çok net şöyle açıklıyor: İsrail ve Türkiye'ye gitmek için sabırsızlanıyorum. IŞİD'le mücadelenin bir sonraki adımını ve bölgedeki müttefiklerle ortakların karşılaştığı güvenlik sorunlarını konuşacağız.
İsrail ve Türkiye'ye aynı turda yapılacak bir ziyaret. Net olan ana gündem IŞİD'le mücadelenin bir sonraki safhası, hani şu Türkiye'ye verilen görev. Diğer gündem, müttefikler ve ortakların güvenlik sorunları. İsrail'in güvenlik sorunu ne? Suriye'deki İran varlığı, Hizbullah varlığı. Demek ki özellikle İsrail'le görüşmelerinde İran'a karşı Suriye'de alınacak tedbirler masada olacak.
Diğer müttefikleri ise onlara göre birbirleriyle kavgalı Türkiye ve YPG... Amerikalılara göre Türkler ve Kürtler. Hedefleri de Kürtleri (kastettikleri tabii ki YPG) korumak üzere Türklerin Kürtleri boğazlamasını(!) önlemek.
Planları ne? Fırat'ın doğusunda Türkiye sınırından itibaren Suriye tarafında öyle bizim medyada yazıldığı gibi 30-40 km. falan değil dar bir şeritte PYD karşıtı sözde Kürt partilerinin Roj Peşmergeleri denilen silahlı güçlerini ve ABD güdümünde olan ama Türkiye'nin de sıcak baktığı söylenen Arap aşiretlerden oluşan silahlı güçleri konuşlandırmak.
Yani tampon bölge oluşturmak ama ABD ve YPG kontrolünde bir tampon bölge, Türkiye'nin Suriye tarafına adım atmasına gerek yok dedirtecek bir tampon bölge. Türkiye'de başka şeyler söylense de daha önceki haberleri genelde doğru çıkan yerel kaynaklar Türkiye'nin de bunu kabullendiğini bildiriyor.
Haritaya baktığınızda sınırlarımızdan 350 km. uzaklıktaki IŞİD'in bize yakın bir tehdit oluşturmadığını görürsünüz.
Sınırımızın dibindeki YPG tehdidini ve Suriye'nin bölünmesine alt yapı oluşturacak özerk yapılar kurulmasını boş verip Suriye'nin derinliklerine gitmek hangi aklın eseridir? Bu macera değil midir? Bu burnumuzun dibindeki tehdidi görmezden gelip içimize sıçramasına izin vermek değil midir?
Türkiye'nin Suriye derinliklerine gitme fikri aslında yeni değil. Ekim 2016'da da ABD yine YPG ile Rakka operasyonu başlatacağında Türkiye, ABD'ye "bırakın YPG'yi biz birlikte yapalım" demişti. Biz o zaman da söylemiştik Türkiye'nin Rakka operasyonuna gitmesi hata olur diye.
O zaman neyse ki ABD kabul etmemişti. Ama ABD'lilerin bir şartı vardı: Türkiye'nin YPG ile çatışmaması. Şimdi de aynı. Ama 2 yıl sonra sanki ABD'nin şartı kabullenilmiş gibi.
Bolton yarınki görüşmelerde muhtemelen masaya koyacağı haritada Suriye kuzeyinde Türkiye'nin görmezden geleceği bölgeleri kırmızıyla çizecek. IŞİD'e karşı nerelerde nasıl operasyon yapabileceğini anlatacak.
O kadar derinliklerde IŞİD'e karşı muhtemelen hava operasyonlarının ancak ABD'nin sağlayacağı istihbarat ve lojistik destekle yapılacağı aşikâr. Yani ABD'nin verdiği istihbarat ve mühimmat desteği kadar operasyon yapılacak. Zaman ve tempo ABD'nin elinde olacak.
Bu tür bir operasyon bölgede yani Türkiye'de daha fazla Amerikan askerî varlığını gerektirecek. Yani eğer bu operasyon gerçekten yapılacaksa önümüzdeki dönemde Türkiye'de daha fazla ABD belki de NATO askerî varlığı Türkiye'ye gelecektir. Suriye'den çekilme olmadığı gibi Türkiye'ye askerî yığınak olacak gibi.
Yukarıdaki satırlar yazıldıktan sonra gelen Bolton'un açıklaması uyarılarımızı teyit ediyor ve şunları deşifre ediyor. ABD, Türkiye'ye IŞİD'e karşı operasyon görevi verip Türkiye sanki Suriye'de aktif rol almış algısı oluşturma karşılığında YPG'ye karşı operasyon yapılmamasını sözle garantiye almış. Türkiye ziyaretinde bunu yazılı garantiye dönüştürmek istiyorlar. Sözle veya yazılı böyle bir anlaşma Türkiye'nin Suriye'de değil rol alması Suriye'den elini ayağını çekmesi anlamına gelir.