Yönetenler ve devlet
Devlet , “belirli bir toprak üzerinde yaşayan insan topluluklarının bir egemenlik anlayışı ve hukuku içinde örgütlenmesidir.” Siyasi İktidarlar devleti geçici olarak yönetmek üzere millet tarafından seçilir. Bunun için iktidar partilerinin ve özellikle hükümetin devletin ne demek olduğunu iyi bilmesi gerekir.
Milletten ayrı bir devlet kavramı olamayacağına göre devleti yanlış anlamak ve ifade etmek , özellikle devleti yük olarak görerek itibarsızlaştırmak, milleti itibarsızlaştırmak, olarak ağılanır.
Devlet ekonomik ve sosyal anlamda, toplum refahının başta gelen güvencesidir. Zira devletin ürettiği mal ve hizmetlerle, özel sektörün ürettiği mal ve hizmetler birbirinden faklıdır. Bir zamanlar dokuma ve ayakkabı üreten devlet, sırf bu nedenle tepki vardı ve bunun için özelleştirme yapıldı. Zira devletin işi, faydası bir kişiye gidecek ayakkabı üretmek değil, tüm topluma gidecek altyapı yatırımlarını yapmak, faydası bölünemeyen milli savunma hizmetlerini yapmak, yine faydasını bir kısmı topluma giden eğitim ve sağlık hizmetlerinin yapmak veya yaptırmaktır.
Öte yandan, piyasada rekabeti sağlamak ve istikrar için devlet- piyasa optimal dengesi kurulmalıdır. Devlete ideolojik olarak bakanlar bu dengeyi kuramazlar. Devleti özel işletme gibi görenler de aynı şekilde, denge sağlayamazlar.
Devlet - piyasa dengesini, toplumun ihtiyaçlarına, ekonomik konjonktüre ve kalkınma modeline uygun olarak tutmak gerekir. Dünyada bu gün yaşamakta olduğumuz küresel sorunların en büyük nedeni, devlet- piyasa dengesinin bozulmasıdır.
Türkiye de devlet, her zaman Osmanlı geleneğinden gelen bir saygınlık içinde olmuştur. Osmanlılarda devlet yerine esas itibarıyla mülk sözcüğü kullanılmıştır. Halk, devleti zenginliğin ifadesi ve bitmeyen bir kaynağa sahip varlık olarak görmüştür. İş adamları da her zaman devletten beklenti içinde olmuştur.
Küreselleşme sürecinde spekülatif fonlar , devlet kontrolünden kurtulmak piyasaya hakim olmak ve rahatça at oynatmak için, ilk işleri devlet otoritesini düşürmek oldu. Bu hedeflerini, ” devlet piyasanın işleyişini engelliyor “ sloganıyla gerçekleştirdiler. Çeşitli ülkelerde siyasi iktidarları ya tayin ettiler... Veya satın aldılar.
Küresel kriz Devlet gerçeğini yeniden Dünyada yeniden tartışmaya açtı... Çünkü küresel krizin temel nedeni, piyasa -devlet dengesinin bozulması oldu. Devletin zayıfladığı, piyasanın oyuncağı olduğu bir ekonomide mutlaka deprem olacaktır. Bu depremi dünya yaşıyor... En ağır yaşayan ülke de Türkiye oldu.
Çünkü Türkiye’de siyasi iktidarlar devleti kendi malları gibi görüyor... Özellikle AKP iktidarı devleti kendi malı gibi görüyor. Örneğin devlet bütçesinden halka dağıttığı, kömür, erzak ve diğer imkanları, sanki kendi veriyormuş gibi bir yaklaşım sergiliyor. Newsweek’in yazdığı gibi, kendi derin devletini kurmaya çalışıyor.
Oysa ki devlet iktidara göre devlet olmaz. Siyasi iktidar kim olursa olsun, devletin bir hedefi ve ülküsü vardır. Bu hedefler ve ülkü, halkın geleceğini garantiye almak, halkın refahını daha çok artırmak içindir.
Örneğin ABD’de Başkanlar değişiyor... Ancak Devletin hedefleri değişmiyor.
Öte yandan devlet faaliyetleri süreci örgütlenmiş merkezi bürokrasiler aracılığıyla yürür. Bürokrasiyi siyasi iktidarın tercihleri ve anlayışı belirler. Bürokrasi bir bakıma siyasi iktidarların devleti yönetme şeklidir. Bu nedenle eğer bürokrasi varsa, bunun hatası siyasi iktidarlardadır. Özellikle siyasette otokrasiye gidiş varsa, bütün yetkiler tek elde toplanma eğiliminde ise bürokrasi, yatırımlar ve kalkınma önünde en büyük engeli oluşturacaktır.