Yolsuzluk, yozlaşma

“Çaldı, ama iş yaptı”, “ Hırsızsa bizim hırsızımız ”, “Devlet malı deniz , yemeyen domuz”. Bu sözlerin bizim toplum tarafından benimsenmiş olması, aynı zamanda neden yozlaşma olduğunu da gösteriyor.
Günümüzde yolsuzluğun korkutan yanı, halkın yolsuzluğu kanıksamış olmasıdır. Basında da, yolsuzluk haberleri artık satır aralarında ve arka sayfalarda verilmeye başlandı.
Yolsuzluğa göz yuman bir toplum, aynı zamanda o yolsuzluğa iştirak etmiş demektir. Yolsuzluğu bildiği halde ses çıkarmayan, neme lazım diyenler de o yolsuzluğun tüm günahlarını yükleniyor demektir. Bu gibiler topluma karşı, daha da önemlisi aynı zamanda ailesine ve çocuklarına karşı olan görev ve sorumluluklarını ihmal etmiş oluyorlar. Çünkü yolsuzluk toplumun ortak malı olan kamu kaynaklarının çar-çur edilmesidir . Bundan hepimiz, bu gün ve yarın, zarar görürüz.
Çaldı, ama iş yaptı anlayışı, İktisatta da Corruption teori (yolsuzluk teorisi ) olarak geçer. Bu teoriye göre, yolsuzluk yapsa da iş yapan siyasetçiyi toplumun hoş görme eğilimi vardır. Ne var ki, bu anlayış zımni olarak yalnızca yolsuzluk yapanlar iş yapıyor gibi bir algıya yol açabilir.
Rüşvetin belgesi yoktur ve fakat toplumda inandırıcı işaretleri vardır. Söz gelimi bazı partilerde, bazı kişilerin, adaylıklar için para aldığı ve aday olmayanların hır çıkardıkları fısıltı gazetesi yoluyla yansıyan örneklerdendir. Dünkü gazetelerde de, adayların önseçim nedeniyle para dağıttıkları şeklinde bazı endişeler yer almıştı.
1) Yolsuzluk siyasette haksız rekabet yaratıyor. Sıfır servetle siyasete başlayıpta sonra servetinin hesabını bilmeyenler, siyasi arenada namuslulardan daha başarılı oldukları sürece, yolsuzluğu önlemek imkânı olmayacaktır. Önce siyasette yolsuzluğun önünü kesmek gerekir. Bu da toplumun eğitim, kültür ve bilinç düzeyini yükseltmekle olur. Eğitim ve kültür düzeyi yüksek olan toplumlarda, yolsuzluğa karşı toplumsal tepkiler daha yüksektir.
2) Otokratik ve totaliter rejimlerde her şey kapalı kapılar ardında yapılmaktadır. Bu nedenle demokratik ve açık olmayan idareler yolsuzluğa daha müsaittir. Ne var ki, otokraside ve dikta rejimlerinde, bu güne kadar yolsuzluk yapıp ta yanında kalanlar olmamıştır. Heykelleri yıkan toplumlar, yolsuzluğun hesabını da sorumuştur. Ayrıca her ülkede, Yargı sisteminin yolsuzluk davalarını öncelikli görmesi ve sonuçlandırması, yolsuzluklar üstüne Demokles’in kılıcı olacaktır.
3) Türkiye’de mali şeffaflık yoktur. Kamu harcamalarının bir kısmı, kamuoyuna kapalıdır. IMF niyet mektuplarında ve AB Türkiye ilerleme raporlarında mali şeffaflık istenmektedir. Mevcut ihale kanunu otuzdan fazla değişmiştir. Kanunun adeta kendisi istisna haline gelmiştir. Kamu kurumları ve Belediyeler de ihaleler halka açık yapılmalı istisnaya yer vermeyen yeni bir ihale kanunu hazırlanmalıdır.
4) Devlet ekonomiye dengesiz müdahale ettiği sürece yolsuzluk artar. Tersine devleti zayıflatırsanız yine yolsuzluk artar. Örneğin doğal tekelleri özelleştirmek, piyasada oligopol yapılanmaya, tekelleşmeye yol açar. Buna karşılık devletin piyasada özel sektörün yapacağı işleri yapması, yolsuzluklar için daha elverişli ortam yaratır.
Ayrıca Bürokrasiyi artırmak, rüşveti tırmandırmak demektir. Bu güne kadar ne siyasi iktidarın bürokrasiyi kaldırma niyeti oldu, ne de muhalefet böyle bir çalışma yaptı.
Çözüm; devleti yeniden yapılandırmak ve devletin yapacağı işleri yeniden belirlemek olmalıdır. Türkiye şartlarında devletin, üç klasik hizmet olan adalet, iç güvenlik ve savunma hizmetlerini ve bu hizmetlerin yanında gelişmemiz için gerekli olan altyapı, eğitim ve sağlık hizmetlerini yapması gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları