Yolda kalan sorular...

Iğdır'da göreve giderken servis minibüsü havaya uçurularak 13 kahraman polisimizin, bölücü hainler tarafından şehit edilmesi ile ilgili sorular hâlâ yanıt bulmadı. Zaten, yanıt geleceğini de tahmin etmiyorum.

Kahpe saldırının hemen ardından kaleme aldığım yazıda bazı soruları da eksik bıraktım. Biraz daha veri gelmesini bekledim. Yıllarını televizyon haberciliğine vermiş bir gazeteciyim. Olay yerinden gelen ilk görüntüler çok önemlidir. Haberin sıcaklığı ile çoğu zaman önemli detaylar gözden kaçar. Iğdır'dan acı haber geldiği gün de internet medyasına düşen ilk görüntüleri seyrettim. Yetkililer, polis minibüsünün yola döşenen 1 ton bomba ile uzaktan kumanda ile patlatıldığını söylüyorlardı. İlk gelen görüntüler çok uzaktandı ve çoğu amatörce çekilmişti. Tam bir fikir vermiyordu. Dün daha çok görüntüye ulaştım. Defalarca seyrettim. Söz konusu 1 ton bombaydı. Yolda çok ağır tahribat yapması gerekirdi. Minibüsten çok az kalan bir iskelet yolun karşısına fırlamış ama yolda hasar yok. Yola döşendiği ileri sürülen 1 ton bomba hiç mi hasar yapmaz?.. Neredeyse, son zamanlarda bu işin uzmanı olduk!.. Dağlıca'daki kahpe saldırıda yola döşenen 400 kilo patlayıcının sonucu yol çöküyor tank içine batıyor. Yol darmadağın. Iğdır'dakinde ise gariplik var. Yol hasarsız. Asfalt yolda patlama çukuru yok... Yine de ihtiyatlı olup yanılma payı koyalım; eğer patlama çukuru yoksa iş başka ve çok daha vahim demektir. İşin uzmanları, 1 ton patlayıcın patlatılması ile oluşacak çukurun derinliğinin en az 1, genişliğinin ise 2 metre olması gerektiğini söylüyor. "Değilse, bu yola yerleştirilmiş patlayıcı değil, şehitleri taşıyan minibüsün altına önceden yerleştirilmiş bombadır" değerlendirmesi yapıyorlar.

Kulağımıza öyle şeyler geliyor ki; maalesef kötünün iyisine razı olup onun için dua ediyoruz. Susuyoruz!.. Ağzımızı açmıyoruz!.. Çoğu şeyi yazmıyoruz!.. Çok kirli bir oyun oynanıyor vatan topraklarında. 40 düşünüp 1 götürüyoruz parmaklarımızı klavyeye. Devlet millet bekası her şeyin önünde. Sokaklar saray gladyosunun ajanları ile doldu. Çok kirli tipler ortalıkta cirit atıyor.

Vakit çok geç değil!.. Ahmet Davutoğlu, kanlı saldırıların hemen ardından kendisini ziyarete gelen ve 45 dakika görüştüğü CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun uyarılarına ve önüne koyduğu belgeli dosyalara kulak vermeli. 12 Eylül kongresini ve 1 Kasım seçim hesaplarını elinin tersi ile bir kenara itmeli. (O görüşmenin içeriğinden ulaştığım önemli bilgilere şimdilik  yer vermiyorum. Zaman, bazı noktalarda susma, söylememe zamanı olduğu için-aht-). Davutoğlu için çok önemli bir sınav anı. Eğer, saray ve AKP holdinge bu sefer de direnme ve dik durma fırsatını teperse gerçek dünyada şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacağını ve bundan sonra da oluk oluk akacak kanın hesabını nasıl vereceğini hiç düşünmek bile istemiyorum!..

Plan çok açık; sokak olayları ve HDP binalarına saldırı ile HDP iyice marjinalleştirilip (Kandil'in de tam istediği gibi), PKK'nın yanına itilecek. Saraydan beslenen çakma Ülkücülerin karşı şiddet eylemleri ile halk galeyana getirilecek, şiddet yanlısı iki karşı görüş çatışıyor algısı yaratılacak. Ocağına ateş düşen millet iyice köşeye sıkıştırılıp "yeter artık ne olacaksa olsun" noktasında batıda HDY'ye giden oylar ile MHP'ye giden oylardan tırtıklanacak. Ve saltanata devam edilecek!.. AKP'nin ekmeğine yağ sürülecek... Kendilerine göre; yeterince(!) şehit sayısı geldikten sonra "Öcalan ile çözüme devam" diyecekler.

Son zamanlarda yandaş kalemlerin Öcalan ile ilgili verdikleri ip uçlarını dikkatle takip etmenizi öneririm...

Iğdır'dan devam ediyorum;

Güvenlik birimlerinin verdiği sayıya göre; Kağızman da geçen sene dağda 80 terörist vardı... Bunu herkes biliyordu ama seçimleri "1 numara kazansın" diye kimse hiçbir şey yapmadı... Muhtemelen Iğdır saldırısı da o grupların işidir...

 

*

 

Şehidimin kanı yerde kalmadı...

Astsubay Üstçavuş Kenan Ceylan ve P.Söz.Er. Ahmet Bıçakçı, hainlerin cirit attığı Hakkâri dağlarında birlikleriyle operasyon görevindeydiler. Yine kalleşçe saldırdı PKK; uzak mesafeden uzun namlulu tüfeklerle nişan aldılar ve kahpece şehit ettiler (24 Ağustos) iki yiğit Türk askerini. Yine aynı bölge yine Tekeli. Bölgede operasyonlar devam ediyordu. Aynı yöntemi kullanan teröristlerin açtıkları ateş sonucunda 2 Eylül'de  P.Söz.Er. Batıkan Avcı şehit edildi bu sefer de.

Bölgedeki güvenilir bir askeri kaynak şunları söyledi:

"24 Ağustos'taki saldırıdan itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri, bu olayları gerçekleştiren grubu etkisiz hale getirmek için bölgede İHA'larla havadan keşif faaliyetlerini aralıksız sürdürdü, ayrıca bölgeye Özel Kuvvetler'den bir grup sevk edilerek inleri teker teker arandı. Terörist grubun 7 kişi olduğu duyumunu almıştık. Kalabilecekleri muhtemel yerlere ateşle keşif yapılıyordu. Çember gittikçe daralıyordu. Bölgeyi çok iyi tanıyan teröristler bu imkânlarını kullanarak yiyecek için sadece geceleri, ısıya duyarlı termal kameralara yakalanmamak için üzerlerini soğuk suyla ıslatarak ve ıslatılmış şemsiyeler kullanarak çıkıyorlardı ve fazla dışarıda kalmadan inlerine dönüyorlardı. Bölge ormanlıktı ve saklanmaları oldukça kolaydı. Arazi onlara bu imkânı tanıyordu.

Bölgedeki mağaralarda saklanan ve bitki örtüsünden istifade ederek gizlenen teröristleri bulmak için gece gündüz sürdürülen çalışmalar, sonunda netice verdi. Biz askerler olarak çok kararlıydık. Nereye girerlerse girsinler onları bulup Tekeli şehitlerinin kanını yerde koymayacaktık. Ve beklenen olmuş, 3'ü kadın olan 7 kişilik terörist grubu Tekeli köyüne bağlı Çalışkanlar mezrasında ormanlık alanda tespit edilmişti.

İnsansız Hava Aracı, bölgedeki gözetlemeye aralıksız devam ederken Hava Kuvvetleri'ne bağlı iki F-16 uçağı bölgeye sevk edildi. Yerleri Özel Kuvvet unsurlarınca işaretlendi. Uçak sesini duyan teröristler kaçmaya başlamıştı ama artık çok geçti.

Yapılan ateş sonrasında teröristlerin hepsi aynı anda hakkettikleri cezayı almışlar, etkisiz hale getirilmişlerdi. 3'ü kadın 4'ü erkek olmak üzere 7 teröristin cesetleri köylüler tarafından ormanlık alanda fark edildi ve Şemdinli'ye getirilerek Devlet Hastanesi morguna götürüldü. Yiğitlerimizin o güzel kanları yerde kalmamıştı..."

Yazarın Diğer Yazıları