Yoksulluğun zehirli (!) fotoğrafları!..
Yaşamın ortasında bazı vahim olaylar vardır ki, bunları "münferit" olarak değerlendiremezsiniz...
Hele de olaylar kahrecidiyse, toplumun yüreğini dağlamışsa ve perde gerisinde çok büyük dramlar varsa, meselenin üzerinde ısrarla düşünülmesi gerekir...
İşte yoksulluğun cenderesinde, her biri kahredici halkalardan oluşan "intihar" zincirlerinin perde gerisinde de sosyo ekonomik bunalımlar olmasına rağmen, iktidarın kimi yöneticilerinin "yoksulluk" çıkmazını ısrarla yok sayması utanç verici...
TÜİK'e verilerine göre, AKP'nin iktidara geldiği 2002'den 2018'e kadar geçen sürede 50 bin 378 kişi yaşamına son vermiş bu ülkede...
Bu sayının 2020'nin Aralık ayına kadar 60 bine ulaştığı tahmin ediliyor...
İntiharların elbette sosyo ekonomik, psikolojik ve aile kökenli gerekçeleri olabilir...
Ancak dünya genelindeki tüm araştırmalar gösteriyor ki; savaşlar ve ekonomik kriz dönemlerinde intiharlar artıyor...
Son dönemde teröre ve Suriye'deki iç savaşa müdahaleyi saymazsınız; Türkiye bir savaşa girmediğine göre, 60 bine yakın intihar vakasının büyük bölümünün ardında sosyo ekonomik sorunlar bulunuyor...
Peki; çöplüklerden yiyecek toplayanların, sokaklarda sayıları 100 binlere ulaşan dilencilerin ve iş bulmak için kapı kapı dolaşan milyonlarca insanın çığlıklarının anlatamadığı "yoksulluk" cenderesinin en kahredici detaylarını milyonların
suratına çarpan "siyanür"lü ölümlere ne demeli?..
Siyanür dehşetinin perde gerisi!..
Yoksulluk, geçim sıkıntısı, sosyal sorunlar, aile meseleleri, çaresizlik ve buhranların tetiklediği binlerce intihar örneğini yaşadı bu ülke...
Ancak sefaletin zehire bulaşmış halini bu ülkeyi yönetenlerin zihinlerine kahredici bir biçimde çivileyen "siyanürle toplu intihar" olayları vardı ki, 2019 yılı işte bu kan donduran eylemlerle sarsılmıştı...
Bakırköy'de; iş adamı Bahattin Delen, eşi Zübeyde ve yedi yaşındaki
çocukları Ali Delen'i zehirledikten sonra siyanürle yaşamına son vermişti...
Bundan bir hafta sonra, Antalya'da bir apartmanın 8. katında 4 kişinin cesedi bulunmuştu...
Selim, Sultan Şimşek ile çocukları Ceren ve Ali Çınar'ın siyanürle zehirlenerek öldüğü saptanmıştı...
Siyanürle intihar vakalarının en sarsıcılarından biri de İstanbul'da yaşanmıştı...
2019'un Aralık ayı başında, Fatih'teki bir apartmanda oturan Cüneyt (48), Oya (54), Yaşar (56) ve Kamuran Yetişkin (60) kardeşlerin evinin kapısında "Dikkat siyanür var" yazılı notu gören komşuları durumu polise bildirmiş, sefalet kokan evde 4 kardeşin cesetleri bulunmuştu...
Borçlanma, iflas, işsizlik ve geçim sıkıntısının çaresiz çıkmazlarını dehşet verici biçimde dışa vuran bu üç olaydan sonuncusunun detayları tüm Türkiye'yi acıya boğmuştu...
Çünkü Yetişkin kardeşlerin tamamının işsiz olduğu, faturalarını ödeyemedikleri, bakkala- markete borçlandıkları ve en sonunda çaresiz kalınca da, toplu olarak intihar ettikleri saptanmıştı...
Sefalet yok mu gafiller?..
Yazının başında; "Bazı olayları vardır ki, bunları münferit sayamıyız" derken, işte son 18 yılda 60 bine varan intihar vakaları içerisindeki 3 siyanürlü eylemi de sıradan olaylar gibi göremezsiniz...
Sefaletin buhranında, kendilerine mutlak bir ölümü dayatarak, siyanür yöntemine başvuranlar sadece bu dünyadan göçmek için çırpınmamışlar, aynı zamanda bunun gerekçesini sadece ülkeyi yönetenlerin değil, 81 milyonun içindeki varlıklı duyarsızların yüzüne de savurmuşlar...
2019 yılı bu kadar ağır ve acımasız intihar eylemleriyle bütün ülkeyi sarsmışken ve intiharların en büyük gerekçelerinden biri olan işsizlik- sefalet buhranı ülkenin en az yarısının derdiyken, devleti yöneten AKP iktidarındaki kimi temsilcilerin "yoksulluk yok" demesi hangi utanç verici duyarsızlığa hizmet ediyor acaba?..
Türkiye tam da siyanürlü intiharlarla sarsılırken,
AKP Manisa Milletvekili Uğur Aydemir'in 2019'un Kasım ayında, TBMM'deki bütçe görüşmelerinde, "Bizim dönemimizde yoksul kimse yok" demesi değil tek mesele...
AKP Avcılar Belediye Meclis üyesi Süleyman Çelik'in önceki gün yaptığı skandal konuşmaya ne demeli?..
Bazı meclis üyelerinin, Samsun'da eline "iş- aş" yazdıktan sonra intihar eden vatandaşı anımsararak, "millet aç" demesi üzerine, bakınız Çelik nasıl yanıt vermiş;
"... Lan biz 120 devlete şu hastalık dolayısıyla yardım yaptık ya... Kim aç?.. Arkadaşlar bana aç insanı gönderin... Ben onun bütün ihtiyacını gidereceğim."
Peki; Çalışma Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, TBMM Genel Kurulu'nda,
Samsun'da kendisini asan yurttaşla ilgili soruları yanıtlamazken, şu tuhaf konuşmayı neye dayanarak yaptı acaba;
"Yoksulluk, özellikle aşırı yoksulluk, uluslararası dokümanlarda da ifade edildiği gibi, artık Türkiye için sorun olmaktan kalktı!.."
Evet; 18 yılda en az 60 bin insanın intihar ettiği bir ülkeyi yönetenlerin bu yaklaşımıyla memleket gerçeklerinin ortasındaki derin çelişkiyi Türk-İş'in 2020- Kasım ayına ilişkin "yoksulluk sınırı" raporuyla anımsatalım;
"Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.516 TL.
Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 8.197 TL."
Söyler misiniz; böyle bir tablo çaresiz insanları nereye sürükler acaba?..