Yoksa siz darbeci misiniz?

Hukuksuzluğu eleştirdiğimiz ve ordu düşmanlığının tehlikelerinden bahsettiğimizde darbeci misiniz eleştirileri alıyoruz.
“Değiliz” desek inanacak mısınız?
AKP’yi eleştirdiğimizde, “Halkın iradesine karşı mısınız?” tepkisi ile karşılaşıyoruz, “Hayır” desek mutmain olacak mısınız? Stratejik müesseseleri ve vatan toprağını yabancılara satmayın diye yalvardığımızda, “İşsizlikten kırılıyoruz, yabancı sermayeye karşı mısınız?” küfürleri ediliyor, “Karşı değiliz!” desek, anlayabilecek misiniz?
Yani dünya siyah ve beyaz olmak üzere iki renkten mi ibaret? Biz de size sizin mantığınızla cevap versek ve meselâ ordu düşmanlığınızı, PKK da ordu düşmanı, yoksa siz PKK’nın şehir kolu musunuz, İsrail Arz-ı Mev’ud’a ulaşmak için Urfa ve çevresini kapatmak istiyor, sakın ola ki siz ey vatan toprağı niye satılmasın diyenler, Siyonizm’in Türkiye’deki uzantıları olmayasınız, demeli miyiz?
Aradığın adres yöneldiğin Batı’da değil dediğimizde, “Sen bir yalancısın, ben doğudan geliyorum, bu adres orada da yok!” derseniz, biz sizin, Kuzey ve Güney’i ve ara yönleri bilmediğinize mi hükmetmeliyiz, yoksa deliliğinize mi? Bilemiyoruz, belki de bu tavrınızda bir kasıt aramalıyız..
Dememiz şu ki en hayatî konuları bile akıllı uslu konuşamıyoruz. Başımızda PKK gibi bir belâ var, komşu bir ülkeyi bir süper güç binlerce kilometre öteden gelmiş, işgal etmiş, yeraltı ve yerüstü ne kadar serveti varsa el koymuş, piyasaya “Ilımlı İslam” gibi, “Büyük Ortadoğu” gibi projeler sürülmüş ve Türkiye işin içine çekilmiş, seksen yıllık en stratejik varlıklar bir iki yıllık kârları karşılığı daha dün kendileri ile kurtuluş savaşına girmek zorunda kaldığımız ülkelerin ellerine geçmiş, gıda ve su petrol ve doğalgazdan önemli hale gelmiş ve böyle bir dünyada Türkiye hem genleri ile oynanmış tohumların hem (mayınları temizlenecek olan arazi dahil) en verimli tarım alanlarını elden çıkarmanın eşiğine gelmiş; biz hâlâ, darbe ile yatar darbe ile kalkar olmuşuz.. Bu ne çılgınlıktır!
Gözden kaçan daha doğrusu gözden kaçırılan esas da nedir biliyor musunuz? Darbecilerin ve darbeye karşı çıkanların da aynı mihrakın hizmetinde olmalarıdır. Şimdi herkes elini vicdanına koyup cevap versin:
“- Şayet bir darbe olacaksa, bu darbe, AB ve ABD’ye rağmen olabilir mi?”
Bu mümkün mü? Biz, mümkün olmadığına dair bin bir sebep sıralayabiliriz, mümkün diyenler, bir sebep söyleyebilirler mi?
Siz bakmayın ortalıkta adı darbe ile anılan emekli paşa ve ulusalcı sivillerin, biz AB ve ABD’ye karşıyız gibi laflar etmiş olmalarına, bunlar, bütün samimiyeti ile milliyetçi ve Atatürkçü olan saf Anadolu evlatlarını yanlarına çekmek için uygulanan stratejilerdir ve zâten o önde koşan kişilerin darbe yapacak çap ve güçleri, hatta böyle bir niyetleri de yoktu, olamazdı.
Olsa idi her önüne gelene biz darbe yapacağız derler miydi ve telefon ve sanal ortamda sabahtan akşama uluorta darbe muhabbeti yaparlar mıydı?
Ne diyordu Kenan Evren, “Karılarımız bile bilmiyordu?” Bugünkü darbe kahramanlarının eşleri kocalarından çok şey biliyor, görüyorsunuz.
Peki öyleyse bu tantana ne?
Tantana şu, evet, AKP’ye karşı idiler, amma karşı oluşlarının ana noktası AKP’nin bizim endişe ettiğimiz icraatları değil, tanımını kendi yaptıkları “Laiklik”ti. Kendilerinde bir güç vehmettiler, afra tafra ile bir yerlere varmak istediler. Milletin değerleri ile örtüşmedikleri için yaptıkları AKP’ye yaradı, işin özü bu; hâlâ da yarıyor maşallah..
Diyelim ki AKP gitse bu bey ve paşalar gelseydi, Türkiye’de değişecek olan ne olurdu? 1960 sonrası, 12 Eylül sonrası ne oldu ise, yine o olurdu.
Bu topraklarda yine ABD’nin, AB ve İsrail’in borusu öterdi. Peki şimdi kimin borusu ötüyor?
Yine ABD ve AB’nin borusu ötüyor, yine İsrail’in dediği oluyor. Yani, darbeye karşı olanlarla darbe yanlıları olarak takdim edilenler, bilerek bilmeyerek, aynı elin kılıcını sallıyor ve bu toprağın saf çocukları, 12 Eylül öncesinin sağcı ve solcuları gibi yine birbirini kırıyor.. Aynı delikten kaçıncı ısırılışımızdır bu? İki tarafa diyoruz ki, ifrat-tefrit hastalığından vazgeçin, bize kulak verin, ara renk ve yönleri gelin kardeşçe tartışalım...

Yazarın Diğer Yazıları