Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Yok ederek yaratmak tutkusu

Bu kez terör Norveç’i vurdu. Norveçli terörist, Avrupa’yı İslam’dan kurtarmak için masum yüze yakın gencin kanına girdiğini açıklamış. Teröristle aynı frekansta düşünen ancak eylemde farklılıkları olan bütün Avrupalı’lar bu saldırıdan sorumludur. Minare yasağı, peçe yasağı, camilerin kubbesine sınırlama getirenler daha açıkçası bütün kötülüklerin anası olarak yabancıları, bu arada “İslam’ı” gören herkes Oslo canisinin silah kullanmayan yoldaşlarıdır. Sarkozy, Merkel, Vatikan’daki Papa da buna dahildir. Dahası Oslo canisi, “medeniyetler arası çatışma”nın teorisini değil yalnızca uygulamasını yapmıştır.
Oslo canisi, Avrupa’yı uyarmak ve dikkatleri İslam tehlikesine çekmek için katliamı yaptığını söylemiş. Yani cani, büyük bir toplumu ve medeniyeti kurtarmak için küçük bir grubu imha etmiş.
Bu davranış biçiminin tarihi ve felsefi kökleri vardır. Eylemin sloganı da “binleri kurtarmak için yüzleri feda etmek” olarak formüle edilebilir. Fransız ihtilalinin önemli simalarından Mirabeau ünlü varlık vergisini savunduğu nutkunda şöyle diyordu: “Tüm kitleyi kurtarmak için bir küçük sayının ölmesi gerekmez mi? Haydi, bu iki bin itibar sahibinin (notables) açığı kapatacak imkânları vardır.....Vurunuz, bu kötü zebihaları (kurbanlıkları) acımasızca kurban ediniz. Kitleyi kurtarmak için küçük sayıyı, bini kurtarmak için yüzü, büyüğü kurtarmak için küçüğü feda etmek tarihte baş vurulan yöntemler arasındadır.” Eski Çinli statejistlerin “yüz kişiyi uyarmak için bir kişiyi idam etmek” ya da “maymunu ürkütmek için tavuğu öldürmek” türünden yöntemler uyguladıkları bilinmektedir.
Napolyon’un “Akka önlerinde mukavemet gördüğü için değil, ordunun kurtulması uğrunda hasta askerlerini tereddütsüzce zehirletmesi oldukça önemlidir. Bu emri alıp da tereddüt eden ordu baştabibine General; -Ben, şu kadar yüz oğlumu, geriye kalan şu kadar bin oğlum kurtulsun diye zehirletiyorum! Size ne oluyor?” dediğini tarih yazmaktadır.
Bu tür düşüncelerin temeli önemli bir felsefeye dayanır: Yaşam doğuştan var olan bir çatışma gücü tarafından biçimlendirilir. Lorenz’in kendi deyimiyle, “kötülük iyi işlere de yarayabilir.”
Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sının kahramanı Raskolnikov, işlemeyi planladığı cinayet öncesinde kendini cinayete şöyle ikna etmiştir: “Öldür kocakarıyı, al parasını; sonra da bu parayı tüm insanlığın, herkesin yararına harca!.. Sen ne dersin bu işe, yapacağın binlerce hayırlı işle bu ufacık cinayet unutturulamaz mı?.. Bir hayata karşılık kötü yola sürüklenmekten, mahvolmaktan kurtarılacak binlerce hayat!.. Bir ölüme karşılık binlerce dirilen kişi. Bu bir hesap işi! Hem toplumun dengesi içerisinde bu veremli, bu aptal, bu huysuz kocakarının yaşamının ne değeri olabilir ki?.. Herhalde bir bitin, bir hamam böceğinin hayatından daha değerli olmasa gerek! Hatta belki onlar kadar bile değeri yoktur.”
Rus İşçiler Birliği’nin yayın organı olan Emeğin Sesi’nin, Bakunin’in “yok etme tutkusu da yaratıcı bir tutkudur” sözünü gazetenin adının altına yerleştirmiş olması, bu felsefenin etkilerinin ne denli derin olduğunu göstermektedir.
David Riches, “yok etmek ya da tecavüz amaç değil araç olabilir; kurmak için ‘yıkmak’ üzere zora başvurulabilir. Zor kullananlar, düzene zarar vermeyi değil, düzeni arındırmayı, düzeltmeyi, frenlemeyi, yeniden kurmayı veya restore etmeyi istiyor olabilirler. Bir kültür amaç olarak şiddeti kınar, ama araç olarak şiddeti mazur görebilir veya meşru bulabilir.”
İşte işin püf noktası burasıdır. İnsanı araç olarak gören her sistem, katliama ya da teröre cevaz verecek bir gerekçeyi de içinde barındırır. Demek ki insanlığın barış içinde yaşayabilmesi için “bir kişiyi öldürmeyi bütün insanlığı öldürmekle eş değer” gören bir anlayışa dünyanın ulaşması şarttır. Böyle bir anlayışa ulaşmış dünyada falanca yüce amaç için şu kadar milyon Iraklı ya da Libyalı’yı katletmek meşru görülmez!

Yazarın Diğer Yazıları