Yok böyle ihale!
Dedi ki Meral Akşener;
- Türkiye'nin imkanları var.. Parası var.. Zenginliği var.. Yeter ki bu zenginliği aziz milletimizle paylaşacak siyasi irade olsun.. Yeter ki, milletin hazinesi, kodamanlara yağmalatılmasın.. Bütün sorunlar çözülür..
Ve kayırmacılığa, israfa, bir örnek ekledi;
- Bakın, Çukurova Havalimanı ihalesi iptal edilmişti, geçen Cuma yenilendi. 300 milyon Euro'ya yeniden ihale edildi. Yanı başında Şakirpaşa Havalimanı olan Çukurova Havalimanı'nda hangi akla hizmet 12 milyon yolcu garantisi veriyorsunuz? Milletimizin hazinesini niye yağmalatıyorsunuz?
**
Bugüne kadar, havalimanları, otoyollar, köprüler, tüneller ya da şehir hastanelerindeki yolcu ya da hastane garantileri ile ilgili tüm soru önergeleri cevapsız kalmıştı.. Gerekçe "Ticari sır" oluşuydu (!)
"Milletin parasını nereye harcadınız?" diye soruyorsun, ticari sır deniyor.
Meral Akşener sorunca, çok kötü bir Türkçe'yle, alel acele yazıldığı anlaşılan "Yalanlama" metninde, "Ticari sır" gerekçesiyle saklanan bilgilerin bazıları, nihayet paylaşılmış oldu.
**
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın açıklamasında deniyor ki;
- Geçen hafta da Aydın-Denizli Otoyolu ile ilgili yalan yanlış bilgiler veren Sayın Meral Akşener, bu hafta da, Çukurova Havalimanı ihalesiyle ilgili yalan yanlış bilgilerle kamuoyunu yanılttı.. (Gönül razı olmadı, metni düzelterek aldım buraya)
**
Şimdi soru şu;
- Meral Akşener, kamuoyunu, geçen hafta da otoyolla ilgili yanılttıysa, o geçen hafta neden bir açıklama yapılmadı?
**
Yalanlama şu;
- Havalimanı ihalesi 300 milyon Euro'ya değil, 297 milyon Euro'ya verildi. O da, para ödemeyeceğiz, kira alacağız.
Soru da şu;
- Havalimanı işlerinde sistem böyledir zaten. Devlete kira ödenir. Açıklamada böyle bir ayrıntıya ne gerek var? Mesele, ödenecek kira tutarından öte, ihaleyi alan (Üst düzey siyasetçi bağlantılı) firmaya yapılan kıyaklar. Devletin kesesine 297 milyon Euro girmesinden niye rahatsız olsun Meral Akşener? Onun rahatsız olduğu, şartnameyle oynanarak, milletin kesesinden, haybeye müteahhitin cebine indirilecek para?
**
İkinci yalanlama noktası da şu;
- 12 milyon değil, 3 milyon yolcu garantisi verildi..
Peki, "3. Etap terminalle yolcu sayısı 9 milyona ulaştığı zaman" ifadesini nereye koyacağız?
**
Şimdi ilginç bir süreç başlıyor, bu iş ve benzerleriyle ilgili..
Muhtemel ki, daha ayrıntılı bilgilerle soru önergeleri gelecek.. Ve bu işin yanında, benzeri işlerle ilgili bilgiler, TBMM kayıtlarıyla, devletin hafızasına girmiş olacak..
Ondan sonrasını, bu işlere imza atanlar düşünsün..
**
Gelelim, "Yalan" olan "Yalanmanın" ayrıntılarına..
Bakın, Ulaştırma Bakanlığı'nın, "297 milyon Euro kira alacağız. Bunun nesi kötü?" dediği işte neler var biliyor musunuz?
Bu konuları sevgili meslektaşım Çiğdem Toker sıkı takip edip, yazılarında bilgilendiriyor zaten.
Ama şuraya not düşeyim;
Ödeyecek denilen kira, daha iş başlamadan, şartnamede yapılan değişikliklerle o firmanın kasasına konmuş bile..
Mesela daha önceki ihalelerde 100 bin metrekare inşaat ifadesi 60 bin metrekareye düşürülmüş.
Mesela, ikinci terminal inşaatı 50 bin metrekareden, 20 bin metrekareye düşürülmüş. Havalimanı inşaatlarının, metrekare maliyeti minimum 4 bin dolar kabul ediliyor. Bu rakamı, şartmaneden çıkarılan 70 bin metrekare inşaatla çarpın.. Ne ediyor? 280 milyon dolar. Yani 235 milyon Euro..
Mesela, garanti yolcu sayısı artırılmış.. 24 milyon Euro daha fazla..
Firmanın cebinde kalan para kafadan 259 milyon Euro..
260 milyon Euro diye yuvarlayayım dedim, ama "yalanlarlar" diye korktum..
Mesela, daha önceki ihalelerde, "Yer hizmetleri"ndeki gelirin büyük bölümü Devlet Hava Meydanları İşletmesi'ne bırakılırken, bu son ihalede, "Hava tarafı gelirleri (yaklaşma hariç tüm yer hizmetleri gelirleri), hava tarafı bakım , onarım, arıza giderimi vesaire" firmaya bırakılmış..
Buradaki rakam, işletmenin trafiğiyle hesaplanabileceği için bir şey diyemiyorum.. Ama küçük rakamlar olmadığını işin uzmanları söylüyor..
Vereceği kira parası, işin başında cebine konan mutlu-mesut firma görmek isterseniz, buyrun efendim..
**
Şimdi bakın can alıcı bir noktayı raha takdirinize sunayım;
İhaleye giren firmaların, ödemeyi taahhüt ettikleri kira teklifleri, bu firmanın teklifinin çok ama çok altında..
Aslında ne güzel dersiniz değil mi? Devlet daha çok kira alacak..
İyi ama, diğer firmalar, 100 bin metrekare ve 50 bin metrekarelik iki terminal yapacaklarını sanıyorlardı.. Ve hesaplarını buna göre yapıp, tekliflerini buna göre verdiler..
Hak bunun neresinde, ihaledeki samimiyet ve dürüstlük bunun neresinde?
**
Böylesine sakat bir işi savunma ihtiyacını anlarım. Ama kabak gibi gerçekleri yalanlamayı anlamam.
**
Son olarak bir not daha düşeyim;
Şartnameye göre, Çukurova havalimanı ihalesini alacak şirketin, en az 35 bin metrekare havalimanı inşaatı yapıp, en az bir yıl süreyle de işletmesi zorunlu..
Son ihaleyi alan "Üst düzey bir siyasetçi destekli" firmanın, sadece Mogadişu'da yaptığı bir havalimanı var; o da 15 bin metrekare alandaki 10 bin metrekarelik terminal..
Bu, kendi yazdıkları şartnameyi bile ihlal değil mi?
**
Bakın, 2020 başında yapılan ve sonradan iptal edilen ihaleyi alan firma, zaten bu işi mahkemeye taşıyor.. Mecbur dökülecek tüm bilgiler..
Çukurova ihalesi bu yanıyla bile kıymetli..
Çünkü burada ak da kara da mahkemede çıkacak ortaya..
"Mahkemelerin kontrolü" falan demeyin.. O kadar basit değil bu işler..
**
Demem o ki;
Hadi kendi kendini yalanlayan açıklama yapıyorsunuz ve belli ki bu konuda "yeterliliğiniz" yok..
Peki ihaleyi alan şirketin yeterliliğine bakmak hiç aklınıza gelmedi mi?
"Kadın cinayeti mi" anlamak zormuş!
Ak Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'in bir sözüne denk geldim.
Diyor ki;
- Bir cinayetin kadın cinayeti olup olmadığını anlamak zor.
**
Dememiştir dedim önce.. Sonra baktım, gerçekten demiş..
**
Okuduğum anda, aklıma bir fıkra düştü..
İki arkadaş atlı yolculukta bir handa gecelemişler.. Sabah yola çıkmak için atların yanına geldiklerinde, biri sormuş, "Hangisi benim, hangisi senin atın?"
İçinden çıkamamışlar ve atlardan birinin kulağını kesmeye karar vermişler..
Fakat, birbirlerinden habersiz ikisi de atlardan birinin kulağını kesmiş..
Ertesi sabah kalkıp atların yanına gidince bir bakmışlar kı, ikisinin de kulağı kesik..
Sorun büyük.. Yine hangisi kimin atı anlayamamış ve atlardan birinin kuyruğunu kesmeye karar vermişler..
Yine birbirlerinden habersiz, ikisi de atlardan birinin kuyruğunu kesmiş..
Üçüncü günün sabahında atların yanına gelince bir bakmışlar ki, atların ikisinin de hem kulağı hem kuyruğu kesik..
Haydaaaa. Yine büyük sorun..
İçlerinden görece daha zeki(!) olanı meseleyi çözmüş ve demiş ki;
- Arkadaş bu böyle almayacak.. Şu beyaz at senin, siyah at da benim olsun.
**
Özlem Zengin'in sözlerini okuyunca aklıma geldi..
Ne alakası var bilmem..
Ama, bir cinayetin kadın cinayeti olup olmadığını anlamak için, acaba, maktulün kadın olup olmadığına baksak nasıl olur?