YÖK Başkanı çenesini tutamadıysa, Meclis TV PERSONELİnin suçu ne?
Aman Hocam, ipimizi çektiler
TBMM TV Müdürü Nihat Bük Yusuf Ziya Özcan’ın Meclis Başkanı Köksal Toptan’ı ziyareti sırasında söylediği sözler kayda alındığı için mi görevinden alınacak
Cumhuriyet Gazetesin’de yer alan habere göre ’TBMM Televizyon Müdürü Nihat Bük, Meclis Başkanı Köksal Toptan tarafından görevden alınıyor.’ Bük’ün görevden alınması kararında, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın Toptan’ı ziyareti sırasında “Cumhurbaşkanı ve Başbakan ’Aman Hocam çok konuşmayın. Yoksa ipimizi çekerler’ dedi” sözlerinin kameralar tarafından kaydedilmesinin etkili olduğu söyleniyormuş.
Ben olsam söz konusu çekimi yapan kamerana ödül verirdim. Öyle ya, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın ’çok konuşmayın’ uyarısının dumanı tüterken, yemeyip içmeyip Meclis Başkanı’na nakleden kamu görevlisini deşifre etmiş adamcağız. Bilerek veya bilmeyerek, YÖK Başkanı’nın üslerine pek de kulak asmadığını belgelemiş.
Çenesini tutamayıp, kendisine söylenen sözleri devletin zirve kurumları arasında dolaştıran Yusuf Ziya Özcan masum...
Görevi gereği söz konusu ziyareti görüntüleyen kameraman ile görüntüleri ’devlet sırrı’ gibi saklayamayan Meclis TV Müdürü suçlu!
Hatta daha büyük suçlu, o kameramanı eğitenler. Hocalar hiç mi uyarmamış, “Evladım kameraman dediğin, çektikleri ile değil çekmedikleri ile kariyer parlatır. Sen görüntülemek üzere değil, perdelemek üzere istihdam edileceksin. Neyi ne kadar karartabilir, gizleyebilir, sansürleyebilirsen o kadar başarılı olursun” .
Kızağa çekilecekler listesinde başka kimler var?
İktidarın ’Yamğa Hasan’ın böreği’ne çöreklenişini belgeleyen Komisyon Toplantılarını çekenler...
Sırrı Sakık terörü sırasında ekranı karartmayanlar...
Bakanlar Kurulu ve iktidar sıralarını boşken görüntüleyip ’tembel öğrenci’ imajı yaratanlar...
AKP’li bayan vekilleri ’makyajsız’ çekenler...
Kamer Genç kürsüye çıkınca ’bip’lemeyenler...
Muhalefet milletvekillerinin konuşmalarına ’parazit’ bulaştırmayanlar mı?
++++++
GÜNÜN SÖZÜ
5.5 saatlik barış zirvesinin ertesinde İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırım karşısında, eli ayağına dolanan, dili damağına yapışan, ne yapacağını bilemeyen Erdoğan’a tavsiye:
BOP’un eşbaşkanlığından istifa et yeter!
++++++
Krizmatik
Adam “patronun odasına” girmiş:
- Maaşıma zam istiyorum... Peşimde 3 büyük şirket var.
Patron “Hangi şirketler?” diye sormuş.
- Elektrik İdaresi, Sular İdaresi ve Doğalgaz İdaresi...”
Hasan Erel
++++++
Aydın bağımsız olur
Aydın “bağımsız”dır... Bir okurumuz soruyor: “Bugün Ermenilerden özür dileyerek kendi kendilerini aydın diye tanımlayanlar, Türkiye’nin ekonomi, yolsuzluk, eğitim, sağlık konularındaki devasa problemler karşısında böylesine bir inisiyatifin içinde hiç yer aldılar mı? O devasa sorunlar ki, neredeyse hepimizi yutup götürecek...” AB’nin dayatmalarının taşaronluğunu yapanlar ya da diyaspora adına kaleyi içten fethetmeye çalışanlar değil. Aydın özgür düşünür. Halkının yanındadır. Beklentilere ve çıkar hesaplarına göre hareket etmez... Dışardan güdülmez...
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
Bu saltanat dillere destan
AKP patronlarının lüks, zenginlik, tüketim düşkünlükleri dışarıda da dillere destan oldu...
Neymiş?..
Evde musluklar kristalle kaplıymış; odada koltuk kanepe vb. hareketliymiş...
Nasıl?..
Uzaktan kumandanın düğmesine basıyorsun, kanepe toz oluyor, yerine namaz seccadesi geliyormuş...
Yatak odasında yine düğmeye basıyorsun, yüzme havuzu elinin ayağının altında...
* * *
Peki, anlamı ne bunun?
Dinci iktidar sınıfına yamanıp da kendine göre sebeplenen Marksist dönekler için ’sınıfsal’bir açıklamaya gerek var...
Hırslı, gözü kara, Amerika’ya bağlı, rantçılıkla faiz ve borçlanma üzerine iş tutan dinci sermaye sınıfı AKP iktidarının sebeb-i hikmetidir...
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet
++++++
Yoksa Gazze’ye mi gittiler
Ahmet Altan araştırması dolayısıyla, Yasemin Çongar’da aynı gün ortaya çıkan rahatsızlığından ötürü Taraf’a uğramayalı neredeyse on gün olacak...
Çongar’ın ‘rahatsızlık’ mazeretine sağlıkla şaka olmaz deyip susacağım.
Ama Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’ın gazetesini bu kadar süre başı boş bırakması tuhaf değil mi?
Dünya yanıp kavrulurken, Altan ne araştırması yapıyor?
Bu iki misyon insanının ekonomik krizden dolayı greve gideceklerine inanmak istemem...
Muhteşem ikili, sakın Kandil’den sonra Gazze çıkartması yapıyor olmasın!
Yarın gazetede Yasemin’in ‘iri-uzun ve gözünün içine bakan İsrail askerleri’yle kolkola resmi çıkmasın?
++++++
TRT’nin “Başkent Ankara” belgeseline cevabı:
Uygun görülmemiştir!
TRT’den emekli Nazmi Kal, Özdemir İnce’ye yazmış, İnce’de Hürriyet’teki köşesinden aktardı. Kal çekmeyi planladığı “Ankara” belgeselini TRT yönetimine sunmuş. El cevap: Uygun görülmemiştir!
Kal, reddedilen belgesel hakkında şu bilgileri veriyor:“Cumhuriyet’in yarattığı başkent Ankara. Atatürk’ün Ankara’yı neden başkent yaptığı; oteli dahi olmayan, Alman elçisinin vagon kiralayıp istasyonda yattığı Ankara’nın kısa sürede nasıl modern yapılara kavuştuğu o günün mimarları Holzemesiter ve A.Hikmet Koyuncuoğlu’nun canlı tanıklıklarıyla anlatılıyor.”
TRT’nin kararına şaşırmamalı. Garabete dönüştürülen Ankara’nın dünü ve bugünün kıyaslanması, hele yerel seçim arifesinde olacak iş mi canım?
Özemir İnce, Cemal Kutay’dan bir anekdot sıkıştırmış araya: “Konya’dan bir heyet gelmiş ‘başkent olalım’ diye. Kutay Hakimiyet-i Milliye muhabiri ve bir Konyalı olarak yanlarında. ‘Buna layığız bizi başkent yapın’ diyorlar. Atatürk’ün cevabı: Selçuklu Kayseri’yi, Konya’yı başkent yaptı, oraları mamur etti. Osmanlı Bursa, Edirne ve İstanbul’u başkent yaptı oraları mamur etti. Cumhuriyet de yeni bir başkent yapsın ve mamur hale getirsin, Cumhuriyet’in simgesi olsun diyor.”
Ankara’nın bu değeri kazanabilmesi için imar çalışması başlatıldı. Uluslararası yarışmayı kazanan Hermann Jansen’in şehir planı, Clemens Holzmeister’in Bakanlıklar ve Genel Kurmay Başkanlığı Merkezi idare binaları, Guillio Mongeri’nin Ziraat Bankası Binası, Bruno Taut’un Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Ernst Egli’nin kız Enstitüsü, Sedat Hakkı Eldem’in Ankara Üniversitesi, Seyfi Arıkan’ın İller Bankası binaları inşa edilir. Mimari, Atatürk’ün oturtmaya çalıştığı ‘Cumhuriyet modeli’nin vitrini olur. H.Jansen şehir planlarını Atatürk’e sunduktan sonra “Bu planları uygulayacak gücünüz varmı?” diye sorar. Ona göre “İmar planlarını uygulamak savaş kazanmaktan zor olabilir. Savaşta bütün millet tek vücut aynı hedefe kilitlenmiştir. Ancak imar planlarını uygularken herkes bir tarafa çeker”
Şehirciliğin öncüsü
Atatürk savaştan yeni çıkmış, yıkık ve fakir bir devletin koşullarında dahi bu planlardan taviz vermez. Ankara’ya coğrafyasına, barındıracağı kamu kurum ve kuruluşlarına uyumlu milli, manevi ve tarihi bir doku oluşturulur. Şehircilik anlamında ‘model’ oldu.
Bu cümleler Ankaralılar için nostalji.. Bir insanın kaybolmayı başaramayacağı bu ‘düzen şehri’, şimdi sağda solda yükselen ‘yampirik üslup’taki binaları, birbirini kesen bağlayan nihayetinde düğümleyen tuhaf ulaşım ağı, geçitleri, heykelleri, tretuvarları, saksıları... göresel veya işlevsel her ayrıntısına hakim anlaşılmaz bir ‘demir çağı’ özlemi ile yorucu ve boğucu. Haliyle ‘imar’ odaklı bir Ankara belgeseli “uygun görülmemiştir”.
Akılları İstanbul’da
Tabi bir de işin şeytanın gör dediği kısmı var. İnce’nin yazısından devam edelim: “İstanbul dükalığı milli mücadeleye karşı çıkmış ve aşağılaşmıştır. Zaferden sonra Cumhuriyet’e karşı çıkmıştır. İstanbul’un yeniden başkent yapılması hayalleri sona ermiş değil. Böyle bir ortamda bir “Başkent Ankara” belgeseline destek olmamak, en azından gaflet ve dalalettir.”
Kal’dan rica etsek, şansını bir de ’Haylimdeki Payitaht İstanbul’ belgeseliyle denese... Fotomontajla Topkapı Sarayı Divan-ı Humayun’a ‘devletülerimiz ile nazırları’nı oturtsa, Arz Odası’nın önüne ‘kömür yardımı alacaklar’ı kondursa, Fatih Köşkü’nden Boğaz’a karşı dörtlükler okuyan bir sultanın endamını gösterse...
++++++
MİNİ YORUM
Fehmi Koru niye ağlıyor?
İsrail’in bombaları Gazze’ye ölüm yağdırana kadar ‘Ortadoğu Barışı’ mı vardı gündemde, Büyük ‘Ortadoğu Projesi’ mi?
‘Orada Müslümanlar ölüyor uzakta’ denilince, bizim Müslümanlar, Erdoğan’ın arabuluculuk rolündeki başarılı oyunculuğunu anlatmıyor muydu?
Bu konuda en çok yazıyı yazan, AKP iktidarının Ortadoğu’nun yegane belirleyici gücü olduğuyla övünen Fehmi Koru şimdi ne diye ağlıyor?
Yüzlerce insan katledildi diye mi?
İktidarı bir senaryoda daha figüran olarak kaldı diye mi?
* Selcan TAŞÇI