Yine mi kafayı kuma gömeceğiz?
"2016 çok kötü bir yıldı, gel bir an önce 2017" diye dua eder olmuştu Türk toplumu.
"Lanetli yıl" metaforunu bilirsiniz; milleti teslim almıştı neredeyse. Yaşadıklarımıza bakınca böyle bir sonuç çıkartmak mümkün.
Hakikaten 2016'da daha önce yaşamadıklarımızı yaşadık...
İlk defa darbe ile karşı karşıya kalmadık ama ilk defa millet darbeye müdahale etti. 15 Temmuz'da darbe milletin feraseti ve gayreti ile bertaraf edildi; hainler emellerine ulaşamadı.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa "iktidar/muhalefet" el ele darbeye karşı direndi ve kazandı. İlk defa bütün siyaset ortak bir mitingde bir araya gelip tüm dünyaya "millî birlik" mesajı verdi.
İlk defa canlı bomba ile karşılaşmadık ama bu kadar canlı bomba saldırısını daha önce yaşamamıştık. Tam 16 saldırı. Ayda birden fazla saldırı demek bu. Canlı bombalarla aramıza sokulan terör insanımızı daha önce olmadığı kadar tedirgin etti.
İlk defa sınır ötesi harekat yapmadık ama bu kadar kapsamlı ve uzununu daha önce yaşamamıştık. Buna fiili savaş demek gerekiyor. Türk insanı Suriye'de dahil olduğumuz fiili savaşta hemen her gün şehadet ve kahramanlık haberleri okudu. Asker anne ve babaları haberlerde çocuklarının ismini duyma endişesi ile günlerini geçirdi.
İlk defa ekonomik kriz yaşamadık ama daha önce hiçbir Cumhurbaşkanı meydan meydan gezip "dolarlarınızı bozdurun" dememişti. Bu çağrıya kendisi de dolarlarını bozdurarak destek verdi. Meselede dikkatimizi çekmesi gereken bir diğer tarihi nokta ise ilk defa bir Türk Cumhurbaşkanı'nın yabancı para birimini bir tasarruf aracı olarak tercih etmesiydi.
Tam o günlerde bir banka genel müdürü şu ibretlik açıklamayı yapıyordu: "30 yıllık bankacıyım hiç dolar tasarrufum olmadı... Gelirim Türk Lirası, harcamam da Türk Lirası, tüm vatandaşlarımıza da firmalarımıza da bunu tavsiye ediyorum."
İlk defa muhalefet-iktidar iş birliğini yaşamadık ama altı ay önce "bunun adı diktatörlük!" dediği bir sistemi "ülkenin bekası için" gerekli ilan eden bir muhalefeti daha önce görmemiştik. Üstelik kendisine oy veren kitlelerin tepkisine rağmen.
İlk defa Türk katliamına şahit olmamıştık ama birkaç metrekarelik bir alana hapsedilip tepesine bomba yağdırılırken, kandaşını bombalayanlarla "müttefik" pozlarında gezinen Türk devletini ilk defa gördük.
Evet 2016 pek çok ilki yaşadığımız bir yıl oldu.
Kolay olanı faturayı 2016'ya kesip, "Çek git 2016!" demek.
Peki ya yaşananlardan çıkartılacak dersler?
Yine mi kafayı kuma gömeceğiz?
***
2016'ya dair güzel şeylerden de bahsedebiliriz. Fakat bunlar daha ziyade betona dair. Dünyanın en büyük köprüsü, havaalanı ve konut sitelerinden bahsedebiliriz.
Fakat Türk insanı 2016'da betondan ziyade huzuru ve tabii ki sosyal barışı aradı.
Bence devleti idare edenler bayındırlık hizmetlerinin yanında bu meselelere de eğilmeliler.
***
Lanet olsun!
Tam da yukarıdakileri yazarken, "huzur" derken, umudu 2017'ye taşırken...
Terörist, saat 01.15 sularında ülkenin en popüler gece kulüplerinden birine elini kolunu sallaya sallaya, uzun namlulu silahlarla girip katliam gerçekleştirdi.
Yazının kaleme alındığı saatlerde 39 can kaybı ve 65 yaralı olduğu açıklandı.
Hedef belli.
Ülke insanının içindeki umut kırıntılarını yok etmek. Ülkeyi terör sarmalına sokmak. Bunda başarılı olabilirler mi? Sanmıyorum.
Kayıplarımıza ağlayacağız, teröre lanet edeceğiz; ancak bazı dersler de çıkarmamız gerekiyor. Teröre bu kadar kurban verirken çıkartmayacaksak zaten ortada bir problem var demektir...
Son saldırı ülkede güvenlik kordonu olması gereken bir dönemde gerçekleşti. Bu yıl yaşadıklarımızı yazmaya gerek yok. Aralık ayının hali ortada: İki canlı bomba, 59 şehit, bir suikast ortadayken ismi bilinen bir gece kulübüne, üstelik yılbaşında böyle bir saldırı yapılabiliyor...
Terörü lanetliyoruz, kayıplara ağlıyoruz...
Güvenlik politikalarının performansını ne zaman tartışacağız?
Yoksa yine mi "Lanet olsun sana 2017!" safderunluğu ile 2018'i bekleyeceğiz?..